10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü

Bugün, basın çalışanlarının emeğinin ve haklarının tanındığı, gazetecilik mesleğinin onurlandırıldığı özel bir günün yıldönümü: 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Ancak bu tarih, sıradan bir kutlama günü olmanın ötesinde, basın tarihimizde yaşanan mücadelelerin, özgürlük arayışlarının ve emeğe verilen değerin bir simgesidir.

Abone Ol

10 Ocak 1961'de yürürlüğe giren 212 sayılı yasa, gazetecilerin sosyal ve ekonomik haklarını garanti altına alarak bu meslek grubuna çok önemli kazanımlar sağladı. Ancak bu kazanımları anlamak için, yasanın ortaya çıkışına neden olan tarihsel arka planı iyi kavramak gerekiyor.

Baskıdan Doğan Yasalar: Menderes Dönemi ve Basın

1950-1960 yılları arasında Demokrat Parti iktidarı, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde demokratik bir yaklaşımla başlasa da, özellikle 1954 seçimlerinden sonra basına yönelik baskılar artıştı. Gazeteler kapatıldı, gazetecilere davalar açıldı, hapis cezaları ve para yaptırımları uygulandı. Bu dönemde gazetecilik mesleği ciddi bir sansür ve baskı altına alındı. Eleştirel haber yapan gazeteler susturulmaya çalışılırken, gazeteciler özlük haklarından yoksun bir şekilde çalışıyordu.

Yeni Bir Dönemin Kapısı

27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi, sadece siyasal yapıyı değil, toplumsal özgürlükleri de yeniden tanımladı. Bu dönem, basın özgürlüğü açısından bir nefes aralığı olarak yorumlanabilir. Gazetecilerin haklarının tanınması ve meslek standartlarının yükseltilmesi için zemin oluşan bu ortamda, 212 sayılı yasa hazırlandı. Bu yasa ile gazetecilerin sosyal güvenlik haklarının yanı sıra, çalışma koşullarına ilişkin yasal düzenlemeler de yapıldı. Yasa, gazetecilere tazminat ve işsizlik sigortası gibi hakları tanırken, medya patronlarına da gazetecilere sözleşmeli bir şekilde çalışma zorunluluğu getirdi. Artık gazeteciler “fikir işçisi” sayılıyordu.

Ancak, basın işverenleri bu yasanın çıkarılmasına tepkiliydi. "Dokuz Patron Olayı" olarak anılan boykot hareketiyle, gazeteler bir süre yayınlarını durdurdu. Bu boykot, gazetecilerin bir dayanışma örneği göstermesine ve haklarını savunma mücadelesine dönüşmesine yol açtı. Gazeteleri 3 gün kapanan gazeteciler, “Basın” adıyla ortak bir gazete çıkardılar ve ilk manşetlerini de “Daima Halkın Hizmetindeyiz” olarak belirlediler. Bu bir mücadelenin de sembolü olarak tarihe geçecekti.

1971’den Sonra Değişen Anlamı

1962 yılından itibaren "Çalışan Gazeteciler Bayramı" olarak kutlanmaya başlanan 10 Ocak, 12 Mart 1971 muhtırasının ardından "Çalışan Gazeteciler Günü" olarak anılmaya başlandı. Bu değişim, sadece adının değişmesiyle kalmadı; gazetecilerin çalışma koşulları ve basın özgürlüğü açısından daha zor bir döneme girmesine de işaret etti.

Gazetecilik ve genelde basına yönelik önemli günler sadece 10 Ocak ile değil, özgürlük mücadelesine atfedilen diğer önemli günlerle de anılıyor. Örneğin, 24 Temmuz "Basında Sansürün Kaldırılışının Yıldönümü" olarak kutlanırken, 3 Mayıs Birleşmiş Milletler tarafından "Dünya Basın Özgürlüğü Günü" ilan edilmiştir. Ancak zaman zaman farklı tarihlerde gazetecilik mesleğiyle alakasız şekilde kutlama yapılması, bu önemli günlerin anlamının anlaşılmasını da zorlaştırıyor.

Basın tarihimizin mücadele dolu sayfalarını unutmamak, gazetecilik mesleğini özgür, adil ve insan onuruna yakışır bir zeminde icra edebilmek için çok önemli. 10 Ocak, sadece bir kutlama değil, aynı zamanda bir hatırlatma ve dayanışma günü olarak hepimize yol göstermeli.

“Daima Halkın Hizmetindeyiz” diyen tüm gazetecilerin bu özel gününü kutlar, emeklerinin ve özgürlük arayışlarının daim olmasını dilerken yazımı Thomas Jefferson’un şu sözüyle tamamlayayım:

“Basın özgürlüğü, özgürlüğün temel taşıdır; o olmadan diğer özgürlükler güvencesizdir."