Hiç kuşkunuz olmasın ki unutacaklar. Siz yerel seçim tehditleri boşa çıkacak. Bunu geride bırakmakta olduğumuz yıl içinde deprem sonrası görmedik mi?
Ciğerlerimize düşen ateş çabuk külleniyor, yüreklerimiz nasır tutuyor.
Oysa, unutmak ve unutulmak balık hafızası gerektirir. Balık hafızası. Balık beyni, balık aklı güçsüzdür, duyduklarını, gördüklerini, öğrendiklerini çabuk unutuverir.
Türk milleti, duygusaldır, saygılıdır, sabırlıdır. Yerine göre susar ama keşke unutmamayı unutmasa. Toplumsal hafızasını biraz güçlü olsa.
“Gün gelir elbet toprak eritir cismimi,
Söküp çerçevesinden atarlar resmimi,
Çıkarırlar, silerler listeden ismimi,
Herkes beni unutsun, ama sen unutma...”
Toprak altındaki ciğerparelerimiz bize belki böyle sesleniyordur. Ama nafile. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Yani, “insan hafızasının eksikliği ya da sakatlığı; unutmasıdır, unutkanlıktır.”
İnsanoğlu beyninden özürlü olur unutabilir. Mazereti kabul edilir. Ama hiçbir fani, hiçbir giden, ne yaşarken, ne gittikten sonra unutulsun istemez. Gülten Akın’ın benzer bir şiiri vardı:
Sen yağmurlu günlere yakışırsın
Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
Islanan yapraklar gibi yüzün ışır
Işırsa beni unutma
Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
Bir yer sızlar yanar içimde büsbütün
Her şeye rağmen ellerin üşür
Üşürse beni unutma
Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer
Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
Kahredersin başın önüne düşer
Düşerse beni unutma.
Unutmak bir aldatma mıdır? Pek değil, Unutulmak aldatılmaktan biraz hafif geldi. Hani insan beyninden özürlü olur unutabilir. Mazeret kabul eder. Ama hiçbir şair, unutulsun istemez.
İnsan âşık olduğu birini gün gelir de unutur mu? Şekip Ayhan Özışık
“Gün gelir de beni unutursun demiştin,” diyen şarkı yalan mı? Bana göre yalan değil.
Ümit Yaşar Oğuzcan 22 Ağustos 1926'da Tarsus'ta doğdu. 4 Kasım 1984'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Aşk veya sevgililer günü gibi programlarda “Beni Unutma” şiirini muhakkak okurdum:
Bir gün gelirde unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma
Çünkü ben her gece o saatlerde
Seni yaşar ve seni düşünürüm
Hayal içinde perişan yürürüm
Sen de karanlığın sustuğu yerde
Beni unutma
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yar
Senin de başında o çılgın rüzgâr
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Ben ayağımda çarık, elimde asa
Senin için şu yollara düşmüşüm
Senelerce sonra sana dönüşüm
Bir mahşer gününe de rastlasa
Beni unutma
Hala duruyorsa yeşil elbisen
Onu bir gün benim için giy
Saksıdaki pembe karanfilde çiğ
Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
Beni unutma
Büyük acılara tutuştuğum gün
Çok uzaklarda da olsan yine gel
Bu ölürcesine sevdiğine gel
Ne olur Tanrı’ya kavuştuğum gün
Beni unutma.
Nekahet günlerinizde kendinizin karşısına geçip iç beninizle, dış beninizi hemhal edebiliyorsunuz.
Gözlerinizi hafifçe kapatıp, unutmak ve unutulmak kulvarında iç dünyamın tayfındaki renkleri kuşak kuşak ayrıştırıp, kısım kısım insanları, geçiriyorsunuz: Kimileri var ki, karanlık kuşağında kaybolup gidiyor. Kimileri alacakaranlık kuşağında bir yol tutturmuş. Sen sağ, ben selamet… Ama, sizi saran renklerin kuşağında kimi insanlar var ki, gülünce gözlerinin içi gülüyor. Sevgi, vefa, hoşgörü ikliminden geliyor, tahammül mülkünün bahçelerine yol alıyorlar. Onları izlemekten kendinizi alamıyorsunuz. Tekrar tekrar bakasınız geliyor. Unutmuyor, unutulmuyorlar.