Türkiye Kalça Kırığı İnsidansı ve Osteoporoz Pransı Araştırması'na göre 50 yaş üstündeki kişilerin dörtte birinde kemik erimesinin saptandığını belirten VM Medical Park Pendik Hastanesi’nden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Tuğba Baysak Tunçay, osteoporozun düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun yapısının bozulması ile karakterize, kırık riskinde artışa neden olan sistemik bir iskelet hastalığı olduğunu ifade etti.

DÜNYADA 200 MİLYONDAN FAZLA KİŞİDE GÖRÜLÜYOR

Osteoporozun dünyada insan yaşamının uzaması ve yaşlanan nüfusun artmasıyla giderek önemli bir sağlık sorunu haline geldiğini belirten Uzm. Dr. Tunçay, “Kemik yapısının incelmesi ve kemik kalitesinin bozulması, yaşlanmanın kaçınılmaz sonucudur. Günümüzde 200 milyondan fazla insanda kemik erimesi olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’de son yıllarda yapılan bir çalışmada; 50 yaş üstündeki kişilerin dörtte birinde kemik erimesi saptanmıştır” ifadelerine yer verdi.

BEL, SIRT AĞRISI VE KIRIKLARA DİKKAT

Osteoporozun (kemik erimesi), kemiklerin yoğunluğunun azalması ve kalitesinin bozulması nedeniyle incelmesi, gücünü kaybetmesi ve kırılgan hale gelmesi olarak da tanımlanabileceğini dile getiren Uzm. Dr. Tuğba Baysak Tunçay, hastalığın en önemli klinik belirtisinin, kemik kırıkları ve bunlarla ilişkili komplikasyonlar olduğunu söyledi.

Uzm. Dr. Tunçay, kemik erimesi gelişen kişilerde bel ve sırt ağrısı, boyda kısalma, omurgada kırık; sırtta kamburlaşma, omuzlarda yuvarlaklaşma; el bileğinde kırık, kaburga kırıkları ve kalça kemiğinde kırık olabileceğine dikkat çekti.

45 YAŞINDAN SONRA BAŞLIYOR

Kemik erimesinin en sık görülen şekli olan primer osteoporozun genellikle 45 yaşından sonra başladığını ve yaşla birlikte hem kadınlarda hem de erkeklerde görülme sıklığı arttığını söyleyen Uzm. Dr. Tunçay, “50 yaşından sonra her üç kadından birinde osteoporoz saptanmaktadır. Nadiren genç yaşlarda da osteoporoz görülebilir” dedi.

OMURGA, EL BİLEĞİ VE KALÇADA DAHA SIK

Osteoporozda kırıkların tüm kemiklerde olabilmekle birlikte sıklıkla omurga, el bileği ve kalça kemiklerinde görüldüğünün altını çizen Uzm. Dr. Tunçay, şu bilgileri paylaştı:

“Kırıkların yavaş iyileşmesi, şekil bozuklukları ve kemik ağrısına neden olması bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkilemekte ve çevresindekilere bağımlı hale getirmektedir. Vücut postüründeki değişimler beden imajının bozulmasına neden olurken, bağımlılıkta artış ile birlikte, sosyal izolasyon ile benlik saygısında azalma ve depresyon deneyimlenebilmektedir. Ayrıca; iş gücü kaybı, hastaların hastane yataklarını işgal etmesi, çok uzun süreli ve pahalı ilaçların kullanılmasının yol açtığı ekonomik boyutu nedeni ile de osteoporoz önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır.”

RİSK FAKTÖRLERİ GÖZ ARDI EDİLMEMELİ

Uzm. Dr. Tunçay, kemik erimesine sebep olan risk faktörlerini ise şöyle sıraladı:

Kadın olmak (kadınlar daha az kemik dokusuna sahiptir).

50 yaşın üstünde olmak (yaş arttıkça yoğunluğunu kaybeden kemikler zayıflar).

Menopoza girmiş olmak (menopoza girmiş kadınların ortalama üçte birinde osteoporoz gelişmektedir ki, bunun sorumlusu östrojen düzeyindeki azalmadır).

Erken menopoza girmek veya yumurtalıkların operasyon ile alınmasını takiben cerrahi (yapay) menopoza girmek.

Erkeklerde erkek cinsiyet hormonu olan testosterondaki azalma ile kemik kütlesi de azalabilmektedir. (erkeklerde cinsiyet organı fonksiyonunun; işlevinin herhangi bir nedenle azalması osteoporoza bağlı kırıklara yol açabilmektedir).

Düşük kalsiyum içeren yiyeceklerle beslenme ve vitamin D eksikliği.

Fiziksel aktivitenin, hareketliliğin ve egzersizin az olması (egzersizin kemik kütlesini arttırdığı, kemiği kuvvetlendirdiği kanıtlanmıştır).

Ailede osteoporozlu kimselerin bulunması (kırıklara yatkınlığın bir kısmı kalıtsaldır; annelerinde omurga kırığı öyküsü olan genç kadınlarda da kemik kütlesinde azalmaya rastlanmaktadır).

Kısa boylu, ince yapılı kişiler iri yapılı, kilolu kişilere göre daha fazla osteoporoz riski taşımaktadırlar.

Beyaz tenli, açık renk gözlü olmak.

Sigara içmek.

Alkollü, kolalı ve kafeinli içecekleri çok fazla tüketmek.

Bazı ilaçları uzun süreden beri veya yüksek dozlarda kullanıyor olmak (örneğin; kortikosteroidler, lityum, alüminyum, epilepsi ilaçları, antiasitler, antikoagülanlar, siklosporin, tiroit ilaçları ve bazı kanser ilaçları gibi).

Bazı hastalıkların olması: Şeker hastalığı, tiroit veya paratiroid bezinin fazla çalışması, mide-bağırsak operasyonu geçirmiş olmak, uzun süren hareketsizlik, felçler, bazı romatizmal hastalıklar ve diğer bazı endokrin (hormonal) hastalıklar osteoporoza neden olabilmektedirler.

TEŞHİSTE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Osteoporoz hastalığının sebebinin araştırılmasında, tanısında ve hastalığın takibinde sadece muayenenin yeterli olmadığını; film, kemik yoğunluğu ölçümleri, kan ve idrar incelemelerinin de gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Tunçay, “Kan testleri osteoporoz nedenleri belirlemek ve kemik sağlığını değerlendirmek için kullanılır. Kalsiyum, fosfor, D vitamini seviyeleri gibi parametreler ölçülerek osteoporozun nedenleri anlaşılabilir ve tedavi planı oluşturulabilir. Direkt radyografiler hastada bel, sırt ağrısı yapacak başka sorunlar olup olmadığını veya omurgalarda kırık olup olmadığını değerlendirmek açısından gereklidir. Dual X-ray Absorbsiyometri (DXA), kemik mineral yoğunluğunun ölçümü için en yaygın kullanılan yöntemdir. DXA sadece tanıda değil, kırık riskini belirlemede, ilaç tedavisine başlama kararında ve tedavi takibinde kullanılır. Kemik yoğunluk ölçümleri (kemik taraması) 1 yıl ara ile yapılan incelemelerdir ve kontrollerde karşılaştırma yapılabilmesi açısından aynı aletle yapılması önerilmektedir. Bu test kemik yoğunluğunu ölçer ve osteoporoz riskini değerlendirir. Özellikle kalça ve omurga gibi kırılma riski yüksek bölgelerin taraması yapılmalıdır”diye konuştu.

GEÇİCİ OSTEOPOROZ 40-50 YAŞ ARASI ERKEKLERİ ETKİLİYOR

Geçici osteoporozun normal osteoporoz ile karıştırılmaması gereken bir durum olduğunu da sözlerine ekleyen Uzm. Dr. Tunçay, iki hastalık arasındaki ayrım hakkında şunları söyledi:

“Kalça kemiğinde görülen geçici osteoporoz, nadir bir durumdur. Kemik iliği ödemi ile başlar, üstüne bastıkça ağrı meydana gelir ve yürümede zorluk olabilir. Genellikle kendi kendine düzelen durumdur. 40-50 yaş arası erkekleri veya gebe kadınları daha çok etkiler. Sebepleri tam anlaşılamamış olmakla birlikte, önce geçirilmiş travma, artrit, damarsal bozukluklar (avasküler nekroz), enfeksiyonlar, alkol kullanımı, yoğun sigara kullanımı, hipotiroidizm (tiroit bezinin az çalışması), düşük testosteron seviyeleri, D vitamini yetmezliği, gebelik, emzirme kalçada geçici osteoporoza yani transient osteoporoza sebep olur.”

DHA

Editör: Haber Merkezi