Bir evlilikte evlenecek ergenler kadar ailelerinin de iyi ve uyumlu olmasında yarar var. En iyi ve en yakın bilen ise komşudur.
“Kalaylı tastan su içmek gibi lezzetli olan komşu kızı, türkülerimizde yer alır. Çoğunda “komşular görürse” diye korku, çekince, vuslata engel vardır. Size örnekler vereyim. Bu türkü Erzurum’dan: “Oy beni beni beni / Keşke sevmeseydim seni / Ay ışığında gelme / Komşular görer seni…”
Komşuların görmemesi için ay ışığında gelmemesini sevgilisine öğütlüyor. Yine bir Erzurum türküsünde, konu komşudan gizlenen aşkın dillere düşmesi anlatılıyor
“….Al puşular puşular
Elde leğen ışılar
Yedi yıl seni sevdim
Yeni duydu komşular…”
Komşular görüp duymasının korkusu, yine bir Erzurum türküsünden yansıyor:
“Aman aman sürmeli yavrum / Göğsü sedef düğmeli yavrum // Çitin ucu al oya (aman) / Kurbanım sizin soya / Akşam sabah gel geçme (aman) / Az kala komşular duya…”
Sevgi, sevgili, aşk gayet doğal olan dürtüler, arzular, bastırmak, gizlemek nafile. Hani derler ya “Seven ne yapmaz?” İğne deliğinden geçer canana ulaşır. Yalnız Erzurum’da mı? Manisa Alaşahir’de daha acıklı bir durum var:
“Geceler olmasaydı
Lambalar yanmasaydı
Ben yârdan ayrılmazdım
Komşular duymasaydı (civan Ali'm vay)”
Hacıbektaş’ın İlicek Köyündeki iki sevdalının işi zor. Kapı bir komşu olmaları gizli buluşmalarına engel olur:
“Başında puşusuna da (gız Meyrem Meyrem Meyrem) / Ah oturmuş karşısına da (yâr oğlan oğlan oğlan) / Adam meyil mi verir de (gız Meyrem Meyrem Meyrem) / Ah kapı bir komşusuna da (yâr oğlan oğlan oğlan)…”
Aşk bu, kimi zaman, bir çiçeğe, bir böceğe düşer. Kimi zaman komşu kızına, emmi oğluna düşer. Emmioğlu da olsa, karda yürümesi, izini belli etmemesi gerekir. Gaziantep türküsünde diyor ki: “ Dama çıkma iz olur (emm'oğlu) / Çuha şalvar toz olur (emm'oğlu) / Gündüz gelme gece gel (emm'oğlu) / Komşularda söz olur (emm'oğlu)” Konu komşudan gizli saklı işler Mersin’de de var: Türkülerinin bağlantısında “May manamatlı kızlar tatlı / Fır leyli fırfır leyli / Peştamalı püsküllü / O püskülü ben taktım / Konu komşudan gizli”
Gizli kapalı buluşmalara ilişkin onlarca örnek verebilirim. Ama şu Rumeli türküsündeki sevgilinin dik duruşuna bakınız:
“…. Ay doğmuştur ışıktır
Tabak dolu kaşıktır
Komşular ne karışır
O yâr bana âşıktır…”
Buyurunuz sosyologlar bu durumu siz yorumlayınız. Eğrisini doğrusunu ölçünüz.
Komşulara ilişkin onlarca atasözü, deyim, tekerleme, fıkra sıralayabilirsiniz. İşte bir ders: “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Bu da umut dünyasının bir göz pırıltısı: “Komşuda pişer, bize de düşer.” Ama en güzeli de bu olsa gerek: “Komşum şen, ben şen.”
Çağlar ötesinde çadır komşuluğu ile başlayan ilişkiler, daha sonra köy ve kasabalarda bahçe, tarla komşuluğu ile sürmüş. Geleneğimizde komşusu siftah etmeden alışveriş etmemiş dükkân sahipleri.
Komşu dert ortağıdır. Komşu probleminizi çözen, çare bulundur.
Konyalı Çopur Ahmet’in türküsünde bu gerçeğin anlatımı yok mu?
“Fırın üstünde fırın
Haydi duyun komşular duyun
Ben bir yâre vuruldum
Haydi çaresini siz bulun”
Sivas’ın Karaçayır köyünde Orhan Gazi Yılmaz’ın derlediği türküde yâri için çökerttiği çökeleği çaldıran kadın, komşulardan yardım istiyor:
“Çökeleği ararım (haydıda canım çökelek) / Komşulardan sorarım (ne diyon canım çökelek) / Yerin kimse bilmiyor (haydıda canım çökelek) / Ben aklıma yanarım (şinanay canım çökelek)
Aslında bugün komşu, akrabadan daha yakın birbirimize. Çoğu, yirmi dört saat, ortak kullandığımız bir duvarın ötesinde yaşıyor komşularımız. Çünkü aileler arasındaki huzur, iyi komşuluk ilişkileri ile sağlanabilecektir.