Cumhuriyet’in ilk yıllarında etkin olan edebi akımlardan Beş Hececiler ve Yedi Meşaleciler arasında girmedi. Ancak bunların birleştiği nokta “Memleketçi Şiir” geleneğiydi ki, Tecer bu geleneğin bir parçasıydı.
Ahmet Kutsi Tecer, Cumhuriyetin vücut bulduğu vatanın kurulması için cephede savaşanlardan değildi. Ama o Cumhuriyetin yücelmesi için kalemiyle eğitim ve kültür cephesinde görev aldı... "Orda, uzakta" ki köylerdeki halkın kültürünü yaşadı, yaşattı, gelecek kuşaklara aktardı. Cumhuriyet’in aydın öğretmeniydi. 4 Eylül’le özdeşleşen ve Cumhuriyet’in temelinin atıldığı Sivas’ın kültür ve sanatında 94 yıldan beri silinmeyen iz bıraktı.
Dört yıl kaldığı Sivas, Ahmet Kutsi Tecer’in hayatında bir dönüm noktasıydı. Yönünü burada buldu. Sivas’ta, toprak altında kalmış hazineleri gün yüzüne çıkaran ve onları ulusuna armağan eden bir define bulucu oldu. Sivas’la öylesine özdeşleşti ki, 1934 yılında Soyadı Kanunu çıktığı zaman, Ulaş, Kangal, Şarkışla, Gemerek ilçeleri arasında yer alan Tecer dağlarının adını kendine soyadı olarak aldı.
Tecer, Sivas’ta Türk Halk edebiyatı, âşıklık geleneği ve halk bilimi açısından pek çok ilki gerçekleştirdi. Sivas Halkevi'nin başına geçti. Çevrede Halk Odaları'nın açılmasına ön ayak oldu. Âşık Veysel’i keşfetti. Yüreklendirdi, yönlendirdi. Sonraki yıllarda ayağının bağını çözdü. Âşık Veysel’in hayatının bütün dönemlerinde önü açılan yolların başlangıcı Ahmet Kutsi Tecer oldu.
Âşık Veysel’i keşfetmesi kadar önemli olanı Muzaffer Sarısözen’in önünü açarak, Türk Halk Müziği’nin anıt adamı olmasına katkı sağlamasıydı.
Doksan üç yıl önceye gidelim. Yıl 1931’di. Ahmet Kutsi, Sivas’ta ilk iş “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kurdu. Kurucular arasında Muzaffer Sarısözen ve Vehbi Cem Aşkun da bulunmaktaydı. Derneğin Başkanı Sivas Belediye Başkanı Hikmet Bey (Işık) getirilmişti. Aynı yıl üç gün süren Halk Şairleri Bayramı’nı düzenlediler. Bu etkinlik yurdumuzda ilk “Âşıklar Bayramı” oldu.
İlk Halk Şairleri Bayramı etkinliği sırasında Veysel, her yönüyle dikkatleri çekti ve Ahmet Kutsi’nin sevgisini kazandı.
Ahmet Kutsu Tecer Sivas’ta dört yıl kaldı. Gençlik yazılarından birinde “Ben ömrüm boyunca Anadolu’yu dinleyeceğim ve onun sesini dinletmeğe çalışacağım.” demişti. 1932 yılında Sivas’a Milli Eğitim Müdürü oldu. Veysel’in dışında Talibi ve Ali İzzet gibi âşıkları tanıdı. Türk folklor zenginliklerini o devrin “Halkevleri”ne; her ilde çıkan Halkevi dergilerine ve özellikle de 1941-1945 yılları arası çalıştığı Ankara’da yayımlanan Ülkü dergisine getirenlerin başında Ahmet Kutsi vardı. Ülkü dergisini bir köy şiirleri ve folklor “okulu” haline getirmişti.
Veysel, 1933’e kadar usta ozanlarından şiirlerinden çalıp söyledi. Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde Sivas Milli Eğitim Müdürü Ahmet Kutsi Tecer, Sivaslı âşıklardan cumhuriyet ve Atatürk hakkında duygularını şiir diliyle yazmalarını istemişti. Bütün halk ozanları Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk üzerine şiirler yazmaktaydı. O yıla kadar kendine ait hiçbir şeyi gün yüzüne çıkarmayan Veysel, “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası / Kurtardı vatanı düşmanımızdan,” dizesiyle başlayan şiirini düzdü. Bu şiirini gün yüzüne çıkarmakla Veysel unvanını da değiştirmiş oldu. Artık o Sivrialanlı türkücü Veysel değil, adını tapşıran, mahlasıyla şiir söyleyen Âşık Veysel’di.
Eğer Cumhuriyet olmasaydı, Âşık Veysel de Emlek yöresindeki onlarca türkücü gibi köy sınırları içinde yaşayacak ve sessizce bu dünyadan göçecekti. Otuzyedi yaşından sonra, onu şiire yönlendiren, yüreklendiren Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in aydınlığını Anadolu’ya götüren Ahmet Kutsi olmuştu.