Bilirsin değil mi? Çocukların ‘hüf çiçeği’ adını verdiği radikalar yani. Kızım Nil ‘hüf çiçeği’ diyor da oradan ilham aldım diyebilirim.
Bir de sakuralar var değil mi? Baharın simgesidir sakuralar. Hayata yeni bir başlangıcın simgesi olarak görülen kiraz ağacının baharda açan çiçeği insana huzur veriyor; pembenin tüm tonlarını keşfedebileceğimiz bu ağacın çiçeğinde… Tüm bu uyanış şükür sebebimiz oluyor.
Yaşamımızda birçok şeyin değişip, dönüştüğü bu dünyada; her şeye rağmen uyanışını kutlayan doğaya şükür doluyuz. Bu yolculuğumuz uyanışta olan doğanın eşliğinde olsun istedim ve konuyu bayrama bağlayacağım. Çocukluğumuzun bayramlarını özleyen bir jenerasyon duygularına tercüman olur belki de bu satırlarımda duyacakların.
Öze dönüş içinde olduğumuz, bedenimizi ruhumuzu arındırdığımız mübarek günlerin ardından gelen bayram arifesindeyiz. Anadolu’nun bağrında, Sivas’ta çocukluğunu yaşamış biri olarak; burnumda tütüyor çocukluğumun bayramları. Şu satırları seninle konuşurken dahi gözlerim buğulanıyor. Çok fazla tekilleştiğimiz şu zamanlarda, kalabalık olmayı çok özlüyorum.
Bayramdan iki gün önce başlardı hazırlıklar. Hazırlıklar derken ikram edilecek, midelerin hatta mideden önce gözlerin bayram edeceği hazırlıkları diyorum. Bayram temizliği kısmı çoktan bitti bile. Duvarlar silindi, kar beyazında perdeler asıldı, eşikler fırçalandı, bahçeler balkonlar yıkandı. Sonrasında tepsi tepsi baklava tatlıları yapıldı. Hem de tereyağının, fıstığın, cevizin, yumurtanın en doğal hali en temiz mis kokulu hali ile… Kazanla aşureler, bayram çorbaları pişirildi. Eş, dost, akraba, konu komşu bir araya toplandı sırayla sarmalar sarıldı. Kapı kapı bayramlaşmak üzere gezen çocuklar için alınan mendiller yıkandı, ütülendi içleri dolduruldu yemiş, lokum, balon, harçlık ile… Çok özlüyorum!
İple çekerdim. Yakınlaştıkça o gün, uyuyamazdım gece heyecandan. Ertesi gün aydınlanır aydınlanmaz hava toplanır, elimizde poşet, kapı kapı gezer bayramlaşırdık. Saatler geçtikçe nasıl da dolardı elimizdeki poşetler; içi dolu mendil keseleri, şekerler, çikolatalar, balonlar, düdükler, harçlıklar … Artık hangi kapıdan ne çıkarsa kısmetimize. Düşünüyorum da sokakta oynayabilmeyi geçtim, kapı kapı dolaşabilecek kadar güvenli, hijyen aramayacak kadar tasasız mahalle kültürü ortamlarında büyümüşüz. Ne şans doğrusu!
Çok özlüyorum!
Bayramlık kıyafetlerim, pabuçlarım yanı başımda uyuduğum ah o günler. Bayramlıklarımın o yeni kokusu hala buram buram burnumda…
Bayramın ilk günü neredeyse tüm sülalemiz anneannemin evinde toplanırdık. O ahşap kocaman ev ve kocaman bahçesi avlusu ile tıpkı bir konak hissi barındırırdı çocuk kalbimde. O kadar kocamandık ki o kocaman eve sığamazdık. Birçok aile büyüğümüzü kaybettik. Toprakları bol, kabirleri nur, mekanları cennet olsun. Büyük başlar eksildikçe, kalan sağlar bizimdir tabi ama o kalabalığı sağlayamaz olduk. Çok çekirdek olduk sanki!
Çok özlüyorum!
Ailelerimizden uzakta çekirdek aile olduk ve yaşama tutunmaya çalışıyoruz. Komşularımızla bağımız iyiyse gerçekten şanslıyız değil mi? Çalacak bir kapımız var ise!
Nil dört yaşında. Yaşamındaki üç bayramını çekirdek ailemiz ve komşularımız ile yaşadı. Bayram kültürünü öğrensin, tatsın diye birtakım rutinlerimiz var. Tek parça kıyafet, çorap bile olsa bayramlık alıyoruz ve gerçekten Nil yanı başında uyuyor. Bunu ona, eşim ile öğretmedik açıkçası. Çocuk içgüdüselliği diye bir gerçeklik diye düşünüyorum. Bayram sabahı giyinip, süslenip; önce biz bayramlaşıyoruz. Sonra komşularımızı kapı kapı gezip, onlara bir gün öncesinden Nil ile birlikte yaptığımız sağlıklı mini top tadımlıklarımızı öyle kapıdan ikram ediyor ve hayırlı bayramlar diliyoruz. Nil bayram harçlıklarını topluyor ve bu bayram maneviyatını yaşıyor olması mutluluk veriyor. Eve döndüğümüzde aile büyüklerimizi görüntülü arama yapıyoruz! Pandeminin getirisi teknoloji ile iletişim bağı kurmaya çalışıyoruz. Neyse ki sonrasında komşularımız ile site bahçesinde toplanıp organik bir iletişim ile bayramlaşabiliyoruz.
Şu an için bizim cephede bayramlar bu şekilde. Sen de yorumlarda hissettiklerini paylaşabilirsin. Bu bayrama bir şarkı bıraksaydın bu ne olurdu güzel insan?
Ve tabi ki hangi koşul bize ne gerektirir bu değişir. Her koşulda, her anımda; sağlığıma, varlığıma, sahip olduğum nimetlerime şükür doluyum.
Dinlediğin için teşekkür ediyorum. Varlığın için teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kal.
Ağız tadıyla geçireceğimiz bir bayram diliyorum. Bahar tadında bir bayram.