Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreterliği ortaklığında düzenlenen, üye ve gözlemci ülkelerin temsilcilerinin katıldığı 'Hakimler Konseyi Başkanları ve Temsilcileri' ikinci toplantısı Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un katılımıyla Taksim'de bir otelde gerçekleşti. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Macaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yargı konsey başkanları ve temsilcilerinin katıldığı toplantıda açılış konuşmalarının ardından ülkelerin heyetleri arası görüşmeler, yuvarlak masa toplantıları ve paneller düzenlendi.

"ULUSLARARASI MAHKEMELERİN, İNSANLIĞIN SORUNLARINA ÇARE OLAMADIĞINI GÖRÜYORUZ"

"Türk dünyasının tek bilek, tek yürek olması sadece bölgemizde değil, aynı zamanda bütün dünyada huzur, barış ve istikrarı kalıcı hale getirecektir" diyerek Gazze'de yaşananlara dikkat çeken Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Maalesef bugün dünyada haksızlıklar meydana gelmektedir. Uluslararası sistem, uluslararası kuruluşlar, uluslararası mahkemeler maalesef insanlığın sorunlarına çare olamadığını görüyoruz. 7 aydan bu yana Gazze'de bir insanlık dramı yaşanmakta ve insanlık suçu işlenmektedir. Bütün dünyanın gözü önünde 35 binden fazla Filistinli kardeşimiz öldürüldü, hayatını kaybetti, şehit edildiler. Bunların yüzde 70'i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Maalesef dünyanın gözü önünde çocuklar katledilirken, insanlık, özellikle insanlık vicdanı sokaklara taşıyor ama insanlığı temsil ettiğini söyleyen uluslararası kuruluşların da etkisiz kaldığını hep beraber görüyoruz. Orada ateşkesin sağlanmasıyla ilgili uzun süredir sürdürülen çabalar bugüne kadar henüz sonuç vermedi. Temennimiz bir an önce orada akan kanın durdurulması. Orada insanlık suçunun bir an önce işlenmesinin önüne geçilmesi, çocuk katliamlarının önüne geçilmesi, bütün temennimiz bu. Bu anlamda tabii uluslararası kuruluşların, uluslararası mahkemelerin de etkili olması zarureti var. Uluslararası adalet divanında görülmeye başlayan dava, önemli. Bu davada alınan tedbir kararı anlamlı ama bu tedbir kararının maalesef uygulamaya geçirilememiş olması, icra edilememiş olması da yine sistemin nasıl işlemez durumda olduğunu bize açıkça gösteriyor" diye konuştu.

"DEVLET DEMEK ÇOK ZOR, ÖRGÜT GİBİ HAREKET EDEN BİR YAPI KARŞIMIZDA"

İsrail'in Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararlarına, BM Güvenlik Konseyi kararlarına ve BM İnsan Hakları Konseyi'nin kararlarına ve bütün uluslararası kuruluşların aldığı kararlara uymadığını vurgulayan Bakan Tunç, "Böyle bir devlete devlet demek çok zor, örgüt gibi hareket eden bir yapı karşımızda söz konusu. En son Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin başsavcısının başlatmış olduğu soruşturma kapsamında İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı hakkında almış olduğu, talep ettiği; yakalama, tutuklamaya yönelik yakalama kararı önemli bir adım. Tabii bu adım gecikmiş bir adım ama önemli bir adım olduğunu da söylemek lazım. İsrail devletinin Başbakanı ve Savunma Bakanı'nın Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısının yürütmüş olduğu soruşturmada insanlık suçu işlediği bütün dünyaya duyurulmuş oldu. Çocuk katliamı yaptığı, soykırım yaptığı bütün dünyaya duyurulmuş oldu; ama tabii bu yeterli değil. Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı'nın bir an önce 'Soruşturmayı tamamladım, delillerimiz hazır. Hem yakalama talep ediyorum. Tutuklama talep ediyorum. Hem de davayı açıyorum' demesi lazım. Bir an önce uluslararası ceza mahkemesi nezdinde de insanlık suçunu işleyen, çocukları katleden, soykırım suçunu işleyenlerle ilgili olarak davayı uluslararası ceza mahkemesi nezdinde de açması gerekiyor" dedi.

"TERÖRLE MÜCADELENİN HUKUK ZEMİNİNDEKİ ÖNEMLİ BİR BOYUTU ÜLKELER ARASINDAKİ İADE TALEPLERİDİR"

Bakan Tunç, "İş birliğimizi sadece yargı kurulları ağı konusunda değil, her alanda daha ileri noktaya taşıma çabası içinde olmalıyız. Bu kapsamda adli açıdan ülkeler arasındaki etkileşimi, uluslararası alandaki en önemli yansıması uluslararası adli iş birliğidir. Bildiğiniz üzere ülkemizde 15 Temmuz 2016 tarihinde eli kanlı hain terör örgütü FETÖ tarafından bir darbe girişimi yaşandı. Bu alçak girişim Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde milletimizin onurlu direnişiyle başarısızlığa uğratıldı. Terör insanlık suçudur. Yaşam hakkının, demokrasinin, özgürlüğe düşmanıdır. Biz FETÖ, DEAŞ, PKK gibi pek çok terör örgütüyle aynı anda kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz. Türkiye olarak tüm terör örgütlerinin kökünü kurutmak konusunda kararlıyız. Çünkü biz terörle mücadeleyi boyutlarıyla, hak ve özgürlük mücadelesi olarak görüyoruz. Terörle mücadelenin hukuk zeminindeki önemli bir boyutunu da hiç şüphesiz ülkeler arasındaki iade talepleri yani adli yardımlaşma oluşturmaktadır. Biz adli iş birliği konusunda uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerimize şimdiye kadar samimiyetle uyduk. Bundan sonra da aynı ciddiyet ve kararlılıkla bu hükümlülüğümüze uymaya devam edeceğiz. Fakat aynı bakış açısını tüm dünyadan beklediğimiz gibi tarihi, kültürel, birçok ortak ve akrabalık bağlarımızın olduğu Türk dünyası ülkeden özellikle beklediğimizin altını çizerek buradan vurgulamak istiyoruz. Suçluların iadesine ilişkin taleplerimiz konusunda Türk dünyası ülkeleri başta olmak üzere dünyadan hassasiyet ve samimiyetle davranılmasını bekliyoruz" diye konuştu.

"ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMİ TÜRK DEVRİ YAPMAK İÇİN OMUZ OMUZA ÇALIŞACAĞIZ"

Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Adalet Bakanlığı olarak yargıyı ilgilendiren tüm alanlarda her türlü iş birliğine hazır olduklarının altını çizen Bakan Tunç, "Türkiye yüzyılı vizyonumuzu teşkilatımıza da sirayet ettirerek önümüzdeki dönemi Türk dünyası 2040 vizyon belgesinde belirtildiği gibi Türk devri yapmak için omuz omuza çalışacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın her zaman ifade ettiği gibi 'Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız' Türk devletleri teşkilatı, Türk dünyasının büyük düşünürü İsmail Gaspıralı'nın veciz ifadesiyle, dilde, işte, fikirde birlik anlayışının somutlaşmış, kurumsallaşmış halidir. Var olan potansiyelimizi daha da ileriye götürmek için Hakimler Savcılar Kurulu Adalet Bakanlığımızın tüm birimleri sizlerle temas halinde olmaya ve yoğun mesai harcamaya devam edecektir" dedi.

DHA

Editör: Ayşegül Keskin