Barzani bu gücü nereden alıyor?...

Abone Ol


Peşmergebaşı Barzani, Kerkük'e Kürt bayrağının asılmasından sonra Irak Başbakanı Haydar İbadi'nin "O bayrağı indirin" demesine rağmen "O bayrak orada kalacak" diye yanıt verdi.

Kerkük konusu, bizi de çok yakından ilgilendiriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da Barzani'ye çağrı yapıp "O bayrağı derhal indirin. Yoksa bedeli ağır olur" dedi. Barzani yine meydan okurcasına " O bayrak oradan inmeyecek" karşılığını verdi.

Barzani'nin temsilcisi Adnan Mufti, "Kerkük'te Kürdistan bayrağı kesinlikle indirilmeyecek. Bu yönde bir karar alınacaksa Kerkük İl Meclisi tarafından alınmalı. Sadece onlar böyle bir kararı verebilir" ifadelerini kullandı.

Kerkük'ün yerel yönetimini oluşturan il meclisi 28 Mart'ta kentteki resmi binalara Irak federal bayrağının yanı sıra Kürdistan bölgesi bayrağını çekme kararını onaylamıştı.

Geçenlerde konu ile ilgili yazdığımız bir yazıda "Konu bayrak krizinin dışına taştı" demiştik. Çünkü gelişmelere baktığımızda Kerkük'ün yapınsın değiştirildiğini, Irak merkezi hükümetinden koparılıp, Kuzey Irak peşmerge yönetimine bağlanması için adım atıldığını gördük. Bu da ilan edileceği ifade edilen Bağımsız Kürt Devleti'nin yapısında Kerkük'ün de yer alacağının bulunması anlamına geliyor.

Şimdi sormak gerekmez mi?

Barzani'nin hem Merkezi Irak Hükümeti'ne, hem Türkiye'ye adeta meydan okumasının arkasındaki güç nedir? Barzani bu gücü nereden alıyor?

Bayrak krizinden önce Trump yönetiminden üst düzey yetkililer Kuzey Irak'a gidip Peşmergebaşı Barzani ile bir toplantı yaptılar. Bu toplantıda Trump'un Baş Danışmanı sıfatı taşıyan damadının da bulunduğu görülüyor. Bu toplantı sonrası ortaya çıkan bayrak krizi ve meydan okumalar gündeme damgasını vurdu.

Trump'un bölgede Büyük İsrail Projesi'ne sonsuz destek verdiğinin de altını kalınca çizelim.

Türk ve Türkiye düşmanı Barzani'nin zaten baştan bu yana Amerika'dan destek aldığını biliyoruz. Bölgede Barzani'nin Amerika'nın bir kuklası durumunda olduğunu da artık bilmeyen yok. Bu adamı Amerika ve İsrail'in şımarttığı ve bölgedeki zengin petrol kaynaklarının bekçiliğini de Barzani'ye yaptıracakları biliniyor. Tüm hesaplar da bunun üzerine kurulmuş durumda. Bu nedenle Kerkük'ün zengin ve kaliteli petrol yatağı üzerinde olduğunu göz önünde bulunduracak olursak, bu petrol kentinin de ele geçirilmesi ile halkanın tamamlanabileceği düşünülüyor.

Daha açık ifade edelim:

Amerika'nın gözü Kerkük petrollerinin üzerinde. Bu zengin kaynakların başkasının eline geçmemesi için Barzani'ye tam destek sağlanıyor.

Şimdi geriye bakalım:

Türkmen şehri Kerkük'ün nüfusu ABD işgalinden önce 850 bindi. 9 Nisan 2003'te Bağdat'ın düşmesiyle birlikte Peşmerge, kentin tapu sicillerini yaktı ardından da yaklaşık 650 bin Kürt'ün kente göç etmesini sağladı. Bugün Kerkük'ün yönetimi ve güvenliği Peşmergenin elinde bulunuyor.

Irak'ın Basra'dan sonra en büyük petrol rezervine sahip kenti Kerkük, çok kültürlü bir yapıya sahip. Kentte Türkmen, Arap, Kürt ve Süryaniler yaşıyor. Arapça, Kürtçe, Türkmence ve Süryanicenin resmi dil olduğu kentte yazışmalar için ise ağırlıklı olarak Arapça ve Kürtçe kullanılıyor.

Irak'ta Baas Partisi'nin 1968 yılında askeri darbe ile hükümeti ele geçirmesinden sonra Kerkük'te "Araplaştırma" politikaları başladı. Uzun zamana yayılan sistematik etnik temizlik politikasından Türkmenler ve Kürtler büyük zarar gördü. Baas rejimi, 1972 yılında kentin ismini "Temim" olarak değiştirdi. Ardından Irak Petrol Şirketi'nde çalışan Türkmen ve Kürtler görevlerinden uzaklaştırılıp yerlerine dışarıdan getirilen Araplar yerleştirildi.

Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, Irak'ta mevcut petrol üretiminin yüzde 40'ı Kerkük'te gerçekleşiyor. Kerkük İl Meclisi Enerji Komisyonu Üyesi Necat Hüseyin, kentteki petrol rezervinin tüm ülkenin yüzde 18'ine denk geldiğini söylüyor. Ayrıca Kerkük petrolünün kalitesi de çok yüksek olarak değerlendiriliyor.

İl sınırında toplam 5 petrol kuyusu olduğunu belirtiliyor, 2014 yılından sonra kuyuların KYB ve KDP'nin kontrolüne geçti. Kerkük'te günlük ortalama 450 bin varil petrol çıkarılıp, boru hatlarıyla ihraç ediliyor.

Her zaman gördüğümüz ve söylediğimizi yineleyelim:

Gerek Suriye, gerek Irak ve gerekse bölgede amansız savaşın asıl nedeni enerji savaşlarıdır. Dış güçlerin ana hedefi daha fazla enerjiye sahip olma ve üstünlük sağlamak olarak da değerlendirilebilir. Konuyu bu açıdan ele alıp değerlendirdiğimizde fotoğrafın tamamını da görmüş oluruz.