Bayrakları bayrak yapan

Vatanı sağlığa benzetirler, Değeri, ancak kaybedilince anlaşılır.

Abone Ol

Bir başka tanımla, Sahip olduğumuz cennet vatan, ataların her karışını kanları ile sulayarak bize emanet ettiği topraklardır. Onların kanlarını temsil eden al bayrağımızdır.  Mithat Cemal Kuntay’ın şiirine göz gezdirelim:

“….

Gökten ne çıkar? Gök ha büyükmüş ha değilmiş,

Sen alnını göster ne kadar yükselebilmiş.

 

Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir,

Tarihi kendin yazıyorsan, eserindir.

 

Bahsetme bugün sade dünün mucizesinden,

İnsan utanır sonra yarın kendi sesinden.

 

Asrın yaşamak hakkını vermez sana kimse;

Sen asrını üstünde izin varsa benimse;

 

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır

Toprak,eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,

Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

 Vatan alışıla gelmiş bir tanımla, yalnızca doğup büyünen, üzerinde yaşanan toprak parçası değil. İnsanların şöyle veya böyle barındığı ülke veya ülke toprakları da değil. Evet, vatan bir coğrafi alan. Ama her coğrafi alan vatan sayılmaz. Bir yabancı ülkede yaşayan bir Türk oraya vatanım demez. Vatan, uğruna şehitlerin kan akıttıkları toprak parçası. "Toprak, eğer uğruna ölen varsa vatandır." sözü, bunun için anlamlı dize.

Mehmet Akif, korkunç bir gerçeğe parmak basarak, ters öğütünde vatanın tembellik kubul etmediğini vurguluyor:

“….

“Allah’a dayandım!” diye sen çıkma yataktan...

Ma’nâ-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nâdan!

 

Ecdâdını, zannetme, asırlarca uyurdu;

Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?

 

Üç kıt’ada, yer yer, kanayan izleri şâhid:

Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücâhid.

 

Âlemde “tevekkül” demek olsaydı “atâlet”,

Mîrâs-ı diyânetle yaşar mıydı bu millet?

…. ''

 Vatan, bu topraklar üzerinde yaşayan herkes için kutsal olması gerekir. Din, namus, şeref ve bağımsızlık gibi kutsal değerlerin hepsinin arası vatandır. Bunun için atalarımız vatanları için her türlü özveride bulunmuş, kanlarını akıtarak onu düşmana teslim etmemişler. Orhan Şaik Gökyay’da bunu anlatıyor olsa gerek:

Bu vatan, toprağın kara bağrında

Sıradağlar gibi duranlarındır;

Bir tarih boyunca, onun uğrunda

Kendini tarihe verenlerindir...

 

 Tutuşup: kül olan ocaklarından,

Şahlanıp: köpüren ırmaklarından,

Hudutlarda gaza bayraklarından,

Alnına ışıklar vuranlarındır...

 Din adamları, hem dünya, hem de ahret bakımından şehit sayılan kimselere, şehit-i kâmil diyorlar. Bunlar savaşlarda öldürülenler, ya da asiler, eşkıyalar, anarşistler veya evinde hırsızlar tarafından acımasızca ve zulmen öldürülen kimseler olarak tanımlanıyor. Günümüzde PKK tarafından şehit edilenler ve Mehmet Akif’in İstiklâl Marşımızda tanımını yaptığı şehitler, şehit-i kâmil olanlar:

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.

Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!

Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

 İnancımıza göre, şehit olan insanların kul hakkı dışındaki bütün günahları affediliyor. Onun için ateş düştüğü yeri yaksa da, şehit olmak, büyük bir onur. Bütün şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına sabır ve sağlık içinde uzun ömür diliyorum.