Babası Kayseri'nin Bünyan Çağlayanı kıyısında yerleşmiş Burunguz Türkmen oynağındandı. Annesi Balıkesir'in Çepni Yörüklerinden Kolağası Ahmet Ağa'nın kızıydı. Behçet ismi babasının amcasının ismi olarak, Kemal'de hürriyet kahramanı Namık Kemal'e izafetle verilmişti.
Eğitime, 1913’te Bolu’da İmaret İlkokuluna başladı. Şiir ezberlemeye ve okumaya meraklıydı. Öğretmenleri babasının ezberlettiği şiirleri okuturlardı. Asıl öğrenimine 1915 yılında Konya'da başladı. Konya Sultanisinin ilk kısmına devam etti. 1916’da babası Kudüs Ziraat Müdürlüğü'ne tayin edildiğinden birkaç ay Kudüs'te kaldı.
Kudüs'ten Kayseri'ye gelen Behçet Kemal, ilk, orta ve lise öğrenimini Kayseri'de yaptı. 1925’te sınavla Zonguldak Maden Mühendis mektebine girdi ve 1929’da yüksek madem mühendisi olarak birincilikle mezun oldu. Maden Tarama Enstitüsü merkez mühendisi olarak Ankara'da göreve başlamıştı.
Halkevlerinin açılışında yazdığı ve şahsen rol aldığı Çoban Piyesi ve ardından yazdığı ve oynadığı Ergenekon Piyesi dolayısıyla büyük Atatürk'ün dikkatini çekmişti. Faruk Nafiz Çamlıbel ve Eflatun Cem Güney edebiyat hocasıydı. Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın sohbetlerinden yıllarca feyz aldı. Zaman gelecek, hocası olan Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte 10. Yıl Marşını yazacaklardı:
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,
On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan;
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan.
Türk’üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Behçet Kemal Çağlar’ın ilk şiiri, arkadaşlarıyla çıkardıkları Hep Gençlik dergisinde yayımlandı. Daha sonra Türk Yurdu ve Hayat (1927) dergilerinde göründü.
Şiirde biçim ve öz olarak iki kaynaktan beslendi. Halk şiiri ve Kemalizm...
Hecenin olanaklarını, en yüksek sesi verebilmesi için zorladı. Onun şiiri birey için değil, kalabalıklar içindi.
"Babasının çeşitli bölgelerdeki memurluğu ve onun bütün ülkeyi kapsayan Halkevleri Müfettişliği ve doğu sınırlarında geçen askerliği nedeniyle Anayurdu köşe bucak dolaşabildi.
Öncelikle Atatürk ve milli şiir temasında tanındı. Derin yurt sevgisi olan bir insandı. Haftalık dergiler ve günlük gazetelerde makaleler yazdı. Atatürk'ün ölümü Behçet Kemal'in ruhunda derin bir acı yarattı. Memleketin ve milletin kurtulmasında Atatürk'ün başarılarının hayranı olarak, kendisini Atatürk'e ve O'nun devrimlerine adamasına sebep olmuştu.
Doğuda tanışıp kaynaştığım halk ozanları ona halkını bir kat daha tanıtıp sevdirdi. Nitekim Halk Ozanlarıyla “Ankaralı Âşık Ömer mahlasıyla kıyasıya atıştığı oldu.
TBMM VII. ve VIII. Döneminde Erzincan milletvekili olarak hizmet etti. 15 Ocak 1949' da Şemsettin İstifasını şöyle anlatıyor: “ 1948 başlarında laiklik ve devletçilik ilkelerinde Atatürk'ün yolundan çıktığını gördüğüm için saflarından ayrılmaya karar verdiğim partinin bana sağladığı milletvekilliğini, Meclis kürsüsünden istifa etmek suretiyle bıraktım.” Günaltay'ın başbakanlığa atanmasının ardından istifa etti.
Onu başka bir parti aday gösterdi, noter marifetiyle reddetti. Temsilciler Meclisi'ne çağrıldı, umutla katıldı. Cumhurbaşkanlığı kontenjanından senatör olması istendi. Demişti ki: “Günlük politikadan tiksindiğim için kabul etmedim. O gün bu gündür yazarlık ve öğretmenlik yapıyorum. ”
Sırasıyla Robert Kolej'de öğretmenlik, Kurucu Meclis Devlet Başkanı Temsilciliği, TRT Yönetim Kurulu Başkanlığı, Akbank Neşriyat Müdürlüğü, TRT Program Uzmanlığı görevlerinde bulundu. 1 Nisan 1948'de 35 sayı süren haftalık "Şadırvan" sanat dergisini çıkardı.
Yarınki yazımda Behçet Kemal’in “Âşık”lık yönüne değinecek bir de atışma örneği vereceğim.