Bitmeyen Çin zulmü

Abone Ol

Korona virüsüyle birlikte tüm dünyanın dikkati ve öfkesi Çin’e yöneldi.

Kimileri Çin’in laboratuvar ortamında virüs üretip, dünyaya yaydığını iddia ediyor. İddiaların doğruluğu tartışılsa da tüm dünya virüs sebebiyle Çin’i suçluyor.

Virüsün tüm dünya ve insanlık için çok önemli bir tehdit ve tehlike olduğu tartışmasız.

Ne zaman ki virüs tüm dünya için tehlikeli olmaya başladı herkes ayağa kalktı.

Keşke Çin’in yaptığı diğer insanlık dışı uygulamalara, özellikle Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yaptığı soykırıma da tüm dünya aynı duyarlılığı gösterse…

Müslüman Türk yurdu olan Doğu Türkistan’da Çin’in soykırım ve işkenceleri her geçen gün artarak devam ediyor.

Çin, özellikle son 30 yıldır Doğu Türkistan’a adım adım Çinli nüfusu yönlendirerek Çinlileştirme ve Türkleri azınlıkta bırakma siyaseti güdüyor. Çin’in değişik bölgelerindeki öğretmenler, bölge sakinlerine sözde “yardım” sağlamak bahanesiyle Doğu Türkistan’a taşınmaya ve yerleşmeye teşvik ediliyor.

Güya “Tibet ve Sincan’a (Doğu Türkistan) 10.000 Öğretmenle Yardım Planı” Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping ve Merkez Parti Komitesi tarafından organize edildi.

2018’deki program açılışında Doğu Türkistan’a Çin’in iç kısmından 4 bin öğretmen gönderildi. 2019’da da 3 bin 180 öğretmen daha Doğu Türkistan’a yerleştirildi.

Çinliler, bölgenin kalkınması ve yoksulluğun azaltılmasını gerekçe göstererek, bölgeye Çinli öğretmenleri yerleştirdiklerini iddia ediyor. Gerçek niyet ise Doğu Türkistan’daki Türk nüfusunu azaltmak, kalan Türk nüfusunu da Çinlileştirmek için propaganda yapmak…

Çin, yerleştirdiği Çinli öğretmenlerle Uygur Türklerinin geleneksel eğitim sistemini ve kültürel yapısını bozmayı planlıyor. Çin, yıllardır sürdürdüğü kültür sömürüsü politikasını değişik yollarla devam ettiriyor.

Çin, uyguladığı sömürgeci eğitim yoluyla, özellikle Türk çocukları milli kültürlerinden ve dinlerinden soğutmayı, iyice Çin’e sadık kılmayı amaçlıyor.

Çin, Doğu Türkistan’a sadece Çinli öğretmenleri göndermekle kalmıyor, Uygur Türklerinin hakimiyetini sonlandırmak için kendilerine sadık kalacağına inandıkları Çinlileri bölgeye yerleştirmek için özel teşvikler uyguluyor.

 “Sincan Yardım” programı ile Çin’in diğer bölgelerindeki Han Çinli ırkından olanları, Doğu Türkistan’a yerleştirmek için ekonomik destek veriyor. Onlara cömert vergi indirimleri ile evler ve arsalar sunuyor.

Çinliler sadece Türkleri değil, daha önce Mançuryalıları dillerini unutturarak tamamen Çinlileştirdi. Yine İç Moğolistanlıları da benzer baskı ve sindirme politikalarıyla büyük ölçüde kentlerde Çinlileştirdi.

Geriye kalan Uygur Türkleri ile Tibetlileri de Çinlileştirmek ve özlerinden koparmak için yoğun bir baskı uyguluyor.

Ayak direnenleri ve sömürgeciliğe karşı çıkanları da asılsız iddialarla suçluyor ve toplama kamplarına gönderiyor.

Türk ailelerin evlerine “kardeş aile” projesi yalanıyla Çinli erkekleri yerleştiriyor.

Doğu Türkistan’da Çin’in zulmü ve soykırımı insanlık dışı boyutlara ulaştı…

Çok acıdır ki, korona virüsü gibi Çin’in zulümleri dünyada yankı bulmuyor.

*****

Tek suçu Uygur Türk’ü olmak

Mevlüde Hilal, Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde 1 Temmuz 1986 tarihinde doğdu. Doğu Türkistan asıllı bir Uygur Türk’üdür. Uygur Türkçesiyle adı Mevlüde Hilaldi’dir.

2006 yılında Türkiye’ye geldi. Bir yıl TÖMER Türkçe kurslarına devam ettikten sonra 19 Mayıs Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümünü kazandı. Samsun’daki eğitimi zorunlu sebeplerden yarıda bırakıp 1,5 yıl sonra İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu İşletme Bölümüne başladı ve 2012 yılında mezun oldu.

2012’de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul edilerek, hem Türk, hem de Çin vatandaşı, yani çifte vatandaş oldu.

Mevlüde Hilal, Türk vatandaşı olduktan sonra ağır hasta olan annesine bakmak amacıyla Doğu Türkistan’a dönmek zorunda kaldı. Annesine bakarken Gulca’da Türkçe ve İngilizce kurs öğretmenliği yaptı, bir süre sonra da evlendi.

Mevlüde Hilal, 2017 yılında Çin Nazi toplama kampına gönderildi, Mayıs 2019’da serbest bırakıldı. Serbest bırakılmasından çok kısa bir süre sonra 12 Haziran 2019’da “devleti bölmeye teşebbüs’’ (!) suçlamasıyla 10 yıl hapis cezasına çarptırılarak, tekrar cezaevine konuldu.

Bu arada Ayşe isimli bir kızı doğdu, ancak eşinden boşanmak zorunda kalınca küçük Ayşe’ye hasta olan annesi bakmaya başladı. Mevlüde Hilal’in uzun süre toplama kampında kalması ve daha sonra da cezaevine gönderilmesi sebebiyle küçük Ayşe, çok kısa süre hariç annesiyle kalamadı.

Hem kızının düştüğü durumun getirdiği psikolojik sorunlar, hem de ekonomik sıkıntılar yüzünden Mevlüde Hilal’in annesinin rahatsızlığı daha da arttı. Sürekli ağlamaktan dolayı Mevlüde Hilal’in annesinin gözleri göremeyecek hale geldi.

Mevlüde Hilal’in Türkiye’de yaşayan kız kardeşi Medine Nazım, çaresizlik içinde hasta olan annesine, hapiste olan kız kardeşine ve küçük yeğenine sahip çıkabilmek için çırpınmaktadır.

Mevlüde Hilal’in yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor. Halen Çin zindanlarında hapis olduğu sanılan Mevlüde Hilal, hem Türk, hem de Çin vatandaşıdır.

Türkiye’ye yasa dışı yollarla değil, Çin devletinin pasaportuyla geldi. Türkiye’deki eğitim hayatı boyunca hep devlet yurtlarında kaldı, yasadışı bir örgütle ilişkisi olmadı, yasadışı eylemlere karışmadı. Resmi yollarla, yani pasaportuyla Doğu Türkistan’a geri döndü.

Tek suçu (!) Uygur Türk’ü olmak, Türkiye’ye gidip eğitim almak ve Türk vatandaşı olmaktır.

(http://www.uyghurnet.org sitesinden alınmıştır)

*****                 

TEBESSÜM

Pul

Devlet başkanı talimat vermiş:

- Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle bütün mektuplarda bu pullar kullanılacak.

Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.

Küplere binen başkan, yetkiliyi çağırıp sormuş;

- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?

- Sürdük efendim. Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun resim olan ön yüzüne tükürmesi...

*****

GÜNÜN SÖZÜ

90 yaşıma geldim. Gözlerimi kaybettim. Fakat içindeki mücadele azmi ve Doğu Türkistan’ın istiklaline kavuşması arzusundan hiçbir şey kaybetmedim

İsa Yusuf Alptekin