Bizi kimler yönetiyor?

Toplumca siyasete meraklı ve meyilliyiz. Hemen her konuda fikrimiz var ve en iyisini yapabileceğimize dair dayanaksız bir inanca sahibiz. Eğitim seviyemiz veya tecrübemiz hangi seviyede olursa olsun bizce başaracağımız kesin ve özgüvenimiz yüksek. “Türk gibi başlamak” deyiminin hakkını veriyoruz ancak bu deyimin içerdiği tüm anlamları anlayabildik mi?

Abone Ol

Türk gibi başlamak cesaret, girişimcilik, özgüven içerdiği kadar donanımsız girişimler ve arkası gelmemiş adımlar da barındırıyor. Her şeyi yapabileceğimize dair sarsılmaz inancımızı gerekli altyapı ve donanım ile desteklemediğimizde sürdüremiyoruz ve sonunu getiremiyoruz. Dünyanın ikinci metrosunu yapıp sıradaki metro için 100 yıl bekleyişimizin veya imkansızlıklar içerisinde uçak fabrikası açıp bir süre sonra traktör fabrikasına çevirişimizin arkasında yatan siyaset dışı nedenler de bu tespiti doğruluyor. Bu nedenle özdeyiş “… Alman gibi sürdür, İngiliz gibi bitir” şeklinde devam ediyor. Bu sonunu düşünmeyen bakış açısı her işimize yansıdığı gibi siyaset arenasına da yansıyor. Biz genellikle tepe yöneticileri, başkanları, parti liderlerini, valileri ve belediye başkanlarını tanıyoruz ancak siyaset bunlardan ibaret değil. Peki şehrimizi yöneten perde arkası ekibin yeterliliği konusunda neler biliyoruz?

Ülkemizde yerinden yönetimler valilik ve belediyeler eliyle yürütülürken merkezi yönetimin bu yürütme üzerindeki gücü bakanlıklar tarafından sağlanıyor. Bir belediyenin yürütme ekibi kabaca başkan, belediye meclisi ve belediye çalışanlarından oluşur. Belediye sınırları dışında yer alan alanlarda ise yürütme vali, il genel meclisi ve valilik çalışanları tarafından gerçekleştiriliyor. Yani göz önünde belediye başkanı ile yardımcıları ve vali ile ilgili birim müdürleri olsa da neredeyse tüm kararlar belediye ve il genel meclislerinde alınıyor ancak üyeleri pek tanınmıyor. Bu meclisler komisyonlardan oluşur ve ek onaya ihtiyaç duyulan proje ruhsatlandırmaları, ihaleler, satın almalar ve büyük hizmetler bu meclislerin kararları ile yürütülür. Başkan veya valileri muhtemelen tanıyorsunuz ama yaşadığınız şehrin veya memleketinizin belediye ve il genel meclisi üyelerinin kimler olduğu ve yeterlilikleri hakkında bilginiz var mı?

Geçtiğimiz yıl bizzat yaşadığım bir olayı şehir ismi vermeden aktarıyorum ki meclislerimizin halini ve bizi kimlerin yönettiğini örneklendirebileyim. Yöneticisi olduğum grup şirketinin bir faaliyet alanı da inşaat sektörü. Valilik bölgesinde yer alan bir inşaat projesi için yapmış olduğumuz başvuru reddedilince il genel meclisi imar komisyonuna bir sunum yapmam gerekti. Bu sunumun öncesinde ve sunum esnasında öyle alakasız sorulara muhatap olup öyle tuhaf şeyler hissettim ki, imar komisyonu üyelerinin bu konudaki yeterliliklerini araştırma gereği hissettim. Valiliğin kendi sitesinde yer alan künye bilgilerinden 7 komisyon üyesinin profillerini tek tek incelediğimde hayretler içerisinde kaldım. İmar komisyonunu oluşturan 7 üye içerisinde tek bir mimar, mühendis, şehir plancı, haritacı… Bunları geçtim tek bir müteahhit, emlakçı hatta inşaat ustası dahi yoktu. İmar komisyonu başkanı emekli öğretmen, diğer üyeler çiftçi ve esnaf, hatta bir üyenin künyesindeki eğitimi ortaokul mezunu ve mesleği ev hanımıydı. İmarın i’si ile uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan 7 kişiden oluşturulmuş bir imar komisyonuna yaptığım sunum tabi ki anlaşılmadı, anlaşılamazdı, anlaşılsaydı şaşırmalıydım. Komisyon böyle ise meclisin durumu nedir diye baktım, 25 kişilik meclis içerisinde sadece birkaç üniversite mezunu olduğunu ve imar komisyonundan farkı olmadığını gördüm. Üniversite mezuniyeti elbette şart değildir ancak birçok teknik komisyonun oluşturulduğu bir mecliste, en azından ilgili komisyonlara katkı sağlayabilecek mesleki yeterlilikte birileri bulunsun istemez misiniz?

Valilik veya belediyelerde buna benzer birçok olayı bizzat yaşadım. Şehrimi kimlerin yönettiğini öğrendiğimde büyük hayal kırıklığına uğradım ve işlemeyen bürokratik çarkların ana takozlarından birinin de yetersiz siyasiler olduğunu fark ettim. İmardan anlamayan imar komisyonundan, satın almadan anlamayan satın alma komisyonundan veya idari işlerden anlamayan idari işler komisyonundan hangi kalitede hizmet bekleyebilirsiniz?

Bence bu durumda oluşumuzun ve bu sorunun gittikçe derinleşmesinin bir ana nedeni var. Eğitimli ve kariyerli insanlar siyasetten uzak dururken fırsatçı ve tutunamamış profiller siyaset arenasını işgal ediyor. Bu profillerin arasına girmek istemeyenler siyasetten daha da uzaklaşırken meydan cahillere kalıyor. Bu paradoksun kırılabilmesi için sadece tepe yönetimlerde değil, şehir siyaseti arenasında da liyakat talep etmemiz şart. Partilerin sadece başkan veya milletvekili adaylarını değil, meclis üyeleri listelerini de liyakat gözlüğü ile incelemeliyiz. Alanımızda başarılıysak ve faydalı olabileceğimize inanıyorsak siyasete katılım sağlamalıyız. Şehrimizi yönetecek insanların seçiminde üzerimize düşeni yapmazsak siyaset arenasının kirlenmesinde payımız olur ancak şikayet etmeye hakkımız olmaz. Şikayet etsek dahi “siyaset herkese açık, çok biliyorsan aday ol sen yap” dendiğinde söyleyecek sözümüz olmaz. Siyaset arenasının kirlenmesinden ve temizlenmesinden hep birlikte sorumluyuz. Aksi halde bizi kimlerin yönettiğine şaşırmaya devam ederiz.

Sahi, sizi kimler yönetiyor?