Bu milletin kaderi

2 Temmuz 1993. Bir kara gün. Sivas’ta “Madımak” diye anılan faciada hayatına kaybeden genç, yaşlı aydınlar arasında Hasret Gültekin, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu gibi halk ozanları da bulunuyordu.

Abone Ol

Dünkü yazımda belirttiğim gibi, Muhlis Akarsu, 1948 yılında Sivas'ın Kangal ilçesinin eski adıyla Leşker, yeni adıyla Minarekaya köyünde doğdu. Bütün Minarekayalılar gibi çiftçilik yapan Bayram Efendinin üç oğlunun en küçüğüydü.  İlkokulu 1962 yılında köyünde bitirdi.

Yörenin seyitlerinin ve ozanlarının etkisindeydi. Malatya'da ortaokulda okurken, ekonomik yetersizlikler nedeniyle ikinci sınıftan ayrıldı.

Muhlis Akarsu, askerlik görevinden sonra 1970 yılında İstanbul’a yerleşti. Burada Mahzuni Şerif'in, Davut Sularî'nin deyişleriyle tanıştı. İlk söylediği deyişlerinde ve saz çalışında Davut Sularî'nin izini sürüyordu.

...

1980'li yılların başlarında Alevî Dedelerinin çaldığı kısa kollu bağlamayı gündeme getirdi. Yine aynı yıl, “Muhabbet” serisi fikrini ortaya atmıştı. Kısa zamanda Arif Sağ, Muhlis Akarsu, Yavuz Top, Musa Eroğlu’ndan oluşan Muhabbet grubu kuruldu.

Muhlis Akarsu, her yıl yapılan Hacı Bektaşi, Abdal Musa, Veli Baba, Pir Sultan vb. Alevî toplumunun kültürel etkinliklerine katılırdı.

1980'li yıllar artık Akarsu'nun müzikte kendini bulduğu yıllardı. O güne kadar usta malı deyişlerle kendini gösteren Akarsu, 80'lerin başından itibaren deyişlerindeki anlatımı güçlü, bağlamasına hakim ve sesini deyiş tavrında kullanabilen bir sanatçı görünümündeydi.

Muhlis Akarsu, ailesinin yoksulluğu nedeniyle öğrenimini sürdürememiş, bunun ezikliğini duymuştu. Çocukluk ve aşıklığın gül dikenli yollarına düştüğü yılları Kangal’da Minarekaya köyünde geçirmişti.

Bu yörede halk ozanları çoktu. Divriği’nin ünlü Çamşıhı yöresine de çok yakındı. Bu nedenle deyişlerinde duygu yoğunluğu kendini gösteriyordu.

Repertuarının büyük bölümünde sevda türküleri ağırlık kazanıyordu. Ayrıca Akarsu'nun feleğe çattığı, gurbete içerlediği, ayrılığa üzüldüğü onlarca deyişi vardı

BU MİLLETİN KADERİ

Zalimin elinden halımız böyle

Ne olacak bu milletin kaderi

Beyler rahat herkes kendi keyfinde

Ne olacak bu milletin kaderi

Bağrım yanar bu sözleri söylerim

Cepheye savaşa koşar giderim

Vatanım da yoktur bir karış yerim

Ne olacak bu milletin kaderi

Yaram çok derindir kimse sarmıyor

Tok olanlar aç halimden bilmiyor

Oy verdiğim adam köye gelmiyor

Ne olacak bu milletin kaderi

Akarsu'yum çıplak ayak mert bizim

Gecekondular da olan dert bizim

Ne yapalım koyun bizim kurt bizim

Ne olacak bu milletin kaderi

Muhlis Akarsu, ''Kula kulluk yakışır mı? '' derken içtendi. Kararlıydı.  Güler yüzlüydü. Yanık sesi ve sazıyla bir halk adamıydı. Her dizesinde gericiliğe ateş püsküren kardeşlik barış ve dostluğun simgesi olmuş bir ozandı.

Muhlis Akarsu, sevgi üzerine söylediği deyişler kadar çok öne çıkmasa da deyişlerinde toplumsal konulara kayıtsız kalmadı:

Bir derdim var diyem ulu Mevla'ya

Düşmanımı düşürmesin cahile

İnsanın başını sokar belaya

Düşmanımı düşürmesin cahile

Muhabbeti kısa çok uzun sürmez

Nerde olduğunu kendi de bilmez

Cahilde mantığın zerresi olmaz

Düşmanımı düşürmesin cahile

Kendi ilminden kelamlar eder

Dünyanın altından üstünden gider

Bakarsın kendini Tanrı zanneder

Düşmanımı düşürmesin cahile

Temele basmadan çıkar çatıya

Güneşi görmeye gider batıya

Akarsu'yum aman benden öteye

Düşmanımı düşürmesin cahile

Saz çalmanın dışında, kâğıt imalatçılığı, plak kaset yapımcılığı, restorancılık, kafeteryacılık gibi meslekleri denemişti.

1980'li yıllarda türkülerinden dolayı üç yıl cezaevinde yattı. Türkiye'yi adım adım gezdi. Kendi Alevi Kültürünün tanıtımına katkı verdi. Devletin TV ve radyosunda yeterli miktarda yararlandırılmadı. Başka sanatçılar tarafından okunurken, herhangi bir yasaklama getirilmemiş ancak Akarsu okuyunca yasaklanmıştı.