Bilim insanlarına göre "ani, yoğun ve şiddeti öngörülemez" sağanak yağmurlara artık hazırlıklı olmamız gerekiyormuş. Eskisi gibi kısa süreli veya günlerce devam eden, barajlar için daha elverişli hafif yağmurlar İstanbul'da azalacakmış..
Biz İstanbullular için, yağmur denilince ilk akla gelen kavram elbette yoğun trafik! Bir de bu yağışları düşününce; iki damla yağmurda bile kargaşa yaşayan dev metropolün, "mevcut şartlarda" sel felaketlerine daha fazla maruz kalacağı artık belli oldu..
Peki ne yapmalı veya ne yapmamalı?
Geçtiğimiz hafta yaşanan sel felaketiyle ilgili Prof. Dr. Naci Görür, bakın X'de neler söylemiş:
"Kırklareli, Başakşehir, Büyük ve Küçük Çekmece Gölleri çevresinde şiddetli seller oldu. Evet seller zaman zaman birçok yerde oluyor ama bizde göz göre göre "geliyorum" diye oluyor. Avrupa yakasında, Haliç de dahil Büyük ve Küçük Çekmece Gölleri, KB doğrultulu akarsu vadilerinin Marmara ağzında oluşmuşlardır. Aslında bunlar göl değil lagündür. Yani denizin bastığı ana vadi kesimleridir. Bu lagünler çevresinde çok sayıda akarsu kolları bulunur. Bu kollar, Trakya’nın bu kesimini direne eder, yağan yağmurları ve akan suları ana vadilerde toplayarak Marmara’ya kavuşturur. Siz, sırf rant kaygısıyla veya bilmeden, kimi dereleri doldurur, imara açarsanız er ya da geç bu afetlerle karşılaşırsınız. Tabiat, drenaj sistemini binlerce yıl boyunca kullanır. Bir dere ve çevresinde 40-50 sene su görmezseniz 'artık buralar kurumuş, su gelmez' diyemezsiniz. Tıpkı bir yer, 3-5 nesil deprem görmemiş ise 'burada deprem olmaz' diyemeyeceğiniz gibi. Bizim zaman ölçeğimiz ile tabiatınki ki çok farklı. Bizim 100 bin senemiz, tabiat için 1 salise bile değil. Özellikle yöneticilere sesleniyorum; siz siz olun kentlerin gelişimini bilimin güvenli ellerine teslim edin. Bugünkü sel bölgesi yarının deprem bölgesi. Lütfen buraları, hemen şimdi afete dirençli yerler haline getirmeye çalışalım. Sevgiyle"
Aslında Naci hoca herşeyi özetlemiş. Neler yapmamamız gerektiği konusunda bilim insanları yöneticileri uyarıyor ama onlar bildiğinden pek şaşmıyor gibi.. Son olarak Kırklareli'nde sele kapılarak sürüklenen ve ölümlere sebep olan bungalov evlerin bile "ruhsatsız ~ kaçak yapı" olduğu ortaya çıkmadı mı?
Artık yeter! İstanbul ve civarı için gün geçirmeden çok ciddi adımlar atılmalı; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki'nin de dediği gibi acil önlemler alınmalı: "İstanbul'daki deprem meselesi gerçekten bir beka, bir milli güvenlik meselesi. Durduğu yerde yıkılan binalar var. Böyle bir ortamda bizim uykumuzu yitirip çok hızlı şekilde vaziyet almamız icap ediyor."
Ee bende sıradan bir vatandaş, bir İstanbullu olarak yöneticilerimize soruyorum! Neyi bekliyorsunuz?