Cuma Efe'nin Türküsü
Cuma Efe, vefalıydı. Kendine yataklık edenlerin mal ve mülklerinin korunmasında, can güvenliğinin sağlanmasında yardımcı olurdu. Hiçbir zaman yataklı edenleri belli etmez, başlarına bir iş geldiğinde ele vermezdi.
Yıllar yılları böyle kovalarken, Cuma Efe'nin yataklarının yataklarından feryat sesleri gelmeye başladı. Cephelerden kaçan askerler ve yörede askere gitmek istemeyenler, çeteler kurup, dağdaki Rum ve Ermeni çeteleriyle birlikte halka zulüm ediyor, çapul yapıyorlardı.
Cuma Efe, bunların korkulu rüyası oldu. Kazdağlarından Madra dağlarına kadar nerede bir feryat duysa o tarafa doğru koşuyordu. Bu yetmemiş gibi bölge birer birer Yunan Askerlerinin işgaline uğramaya başlamıştı. Bu beterin beteriydi.
Yunan askerleri, Rum ve Ermeni çeteleri sanki ilkel ve vahşî arzu krizine giriyor, Tatminsizce saldırıyorlardı. Öldürmek istediklerine önceden çeşitli işkenceler uyguluyorlar, öldürdükten sonra parçalıyor, organlarını ağaçlara asıyorlardı.
Kadın, erkek, çoluk, çocuk yarı çıplak ve perişan bir halde dağlara, ovalara dağılıyordu. Zavallılar yollarda Rum, Ermeni ve asker kaçağı çeteler tarafından soyulduktan sonra birçoğu katlediliyordu.
Türkali köyünde değirmencilik yapan üç Rum vardı. Yıllarca Türkmenlerle birlikte yaşamış, onların yardımlarını görmüş, kıllarına bile zarar gelmemişti. Ancak, Yunan işgali başlayınca bunların hal ve gidişleri değişmiş, sinsi sinsi içten vurmaya başlamışlardı. Mito ve Dimitri, iki kardeşti. Diğeri Nikola'ydı. İşgal başlayınca ali kıran baş kesen olmuşlardı. Değirmene gelen köyün kadınlarına, kızlarına sarkıntılık etmeye başlamışlardı. Zaten köyde yaşlı sakat ve kadınlardan başka kimse kalmamıştı. Eli silah tutanlar cephelerde düşmana karşı savaşmaktaydı. Hain üç Rum'un tek korkusu Cuma Efe'ydi. O ortadan kaldırılırsa istedikleri gibi at oynatacaklardı.
Cuma Efe'nin yatağı olabilecek kişileri gizliden gizleye takip etmişler, onun ve kızanlarının gizlendikleri yeri öğrenmişlerdi. Ortanca adıyla anılan Karagedik köyünden Türkali'ye geleceğini öğrenmişlerdi. Sevinç içinde koşup Yunan askeri karakoluna ispiyonlamışlardı.
Bir hıdrellez günüydü. Cuma Efe ve arkadaşı Arif Efe, Türkali köyüne inmişlerdi. Onları takip eden Yunan askerlerine Mito ve Dimitri yol göstermişti.
Ani baskınla iki Efe Yunan askerleri tarafından yakalanmışlar, kendilerini korumaya fırsat bulamamışlardı. Yunan askerleri iki efeyi köyün meydanında vurmak istemişlerdi. Ama baltayı küreği kapa yaşlısı, kadını, kızı tüm köy halkı, askerlerin üzerine yürümüştü. Yunan askerleri iki efeyi de bir ata bindirerek kaçmışlar, Nikola'nın işlettiği Çal değirmeninin önüne gelince Cuma Efe ile Arif Efe'yi vurmuşlardı.
İki efe de ölüm karşısında ölüme soğukkanlı gitmişlerdi. Kurtulma imkânlarının olmadığını biliyorlardı. Cuma Efe, yolları bağlı Arif Efe'ye:
"E Efem. Alıcı kuşun ömrü az olur," dedi.
"Ne yapalım," diye karşılık verdi Arif Efe: "Yiğit olan yiğit yaşadığı günün hesabını yapmaz. Ölümden korkup da işinden geri durmaz. "
Yıllar yılı çevre köyleri, yoksul köylüler, göçebeler, ezilen halk kesimleri Cuma Efe'yi kendilerinden vergi ve asker almaktan başka bir şey yapmayan, üstelik de çoğu zaman baskı uygulamaktan, kıyımdan, sürgün etmekten çekinmeyen Osmanlı yönetimine karşı koruyucu gibi görmüşlerdi. Onun ölümü, büyük üzüntü yarattı. Bir ağıt yaktılar. Bu ağıt giderek bir zeybek olunu haline geldi:
"Uzun olur küpelerin yolları (Aman)
Çal dermende kaldı Cuma efenin de kolları
N'olaydım n'olaydım
Hükümete kendim teslim olaydım
Uzun olur at köyünün ekini (Aman)
İstanbul'dan gelir Akif efenin de hekimi
N'olaydım n'olaydım
Hükümete kendim teslim olaydım
Dumanlıdan geçirdiler izimi (Aman)
Duman duman sandım şalvarıyın da tozunu
N'olaydım n'olaydım
Hükümete kendim teslim olaydım
YARIN: KAYNAR KAZAN TAŞMAZ MI?