Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu'na katılmak üzere gittiği ABD ziyareti dönüşünde, uçakta medya temsilcilerinin sorularını yanıtladı. New York'ta yoğun diplomasi trafiği yaşayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, medya temsilcilerine verdiği söyleşide, hem temaslarını hem BM Genel Kurulu'nu hem de dış ve iç politikayı değerlendirdi.

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ziyaretinin ardından medya temsilcilerine verdiği söyleşi:

Times Meydanı’nda Cumhurbaşkanlığımızın Yüzüncü Yıl reklamları yayınlandı. Hem sizin liderliğiniz hem ortaya koyduğunuz Türkiye Yüzyılı vizyonunuz hem de Birleşmiş Milletlerdeki bol bol mesajlarınız reklamlarla Amerika'da gösterilmiş oldu. Çok da beğenildi, çok da konuşuldu. Adeta biz de burada yüzüncü yılımızın gururunu yaşamış olduk. Sizden hem genel bir değerlendirme alarak hem de yüzüncü yıla dair mesajlarınızla başlayabilir miyiz?

Keşke ben de görme imkânını yakalayabilseydim ama sizden bunu duymuş olmak beni ayrıca mutlu etti. İletişim Başkanlığımız 100. yılımızı burada da tanıtmak için çalışmalar yaptı. Led ekranlarda Türkiye Yüzyılı temalı animasyonlar hazırladık. O meydana giden herkes Türkiye Yüzyılı ile ilgili bu ilanları gördü. New York sokaklarında da arkalarında elektronik panolar taşıyan kamyonlar var biliyorsunuz. Onlarda da 100. Yılımıza dair ilanlar yer aldı. Bu çalışmalar 100. yıl gururumuzun dünyaya duyurulması için son derece önemli. Biz de onları görmek isterdik ancak Türkevi’nde yoğun görüşme trafiğimiz vardı. Buraya liderler birbiri ardınca geldi. ABD’de böylesi önemli bir konumda böyle bir Türkevi'ne sahip olmak da gurur verici. Görüştüğüm bütün liderler, “bizim de böyle bir yerimiz olsa” diyorlardı. Liderlerle yaptığımız görüşmede konumu ve manzarası itibariyle Türkevi'nin hakikaten cazibesi onları da cezbediyor. Bu vesileyle merhum Demirel'e de İhsan Sabri Çağlayangil'e de Allah'tan rahmet diliyorum. Çünkü onlar buranın ilk adımlarını attılar. Daha sonra biz de yan taraftaki yeri satın almak suretiyle ikisini birleştirdik ve burayı aldık. Burada Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun da emeği oldu ve böylece 32-33 katlı bir Türkevi'ne sahip olduk. Birleşmiş Milletler binasının tam karşısında, burada bu tür yerleri bulmak hele hele Amerika'da kolay değil. Ama Allah'a hamdolsun bize böyle bir yeri lütfetti. Şu anda burada bütün bu görüşmelerimizi çok rahat yapıyoruz. Eskiden gelirdik, Birleşmiş Milletlerde bir yer verirlerse verirler ve orada işte görüşmelerimizi odalarda vesaire yapmaya gayret ederdik. Ama şimdi artık evimizde, rahatlıkla bu görüşmeleri yapıyoruz. Mutluyuz, memnunuz ve gururluyuz. O meydandaki durumu da keşke görebilseydik.

"SON OLAY PAŞINYAN İLE ALAKALI DEĞİL"

Azerbaycan'ın Karabağ'daki ayrılıkçı Ermeni güçlerine başlattığı anti-terör operasyonu 24 saat geçmeden başarıyla tamamlandı. Öncesine bakarsak 2 yıl önce de zaferle sonuçlanan Azerbaycan-Ermenistan savaşının ardından dün Bakü'de gerçekleşen bu başarılı operasyonla birleştirirsek bu noktada bölgede barış, denge sağlandı diyebilir miyiz? Ayrıca sizin yemin töreninize gelmişti Sayın Paşinyan. Acaba yaptıkları, uyguladıkları ve söyledikleri arasında bir tutarsızlık var mı? Bu noktada sizden de bir Paşinyan değerlendirmesi almak isterim.

Her şeyden önce Paşinyan'ın bizim devir teslim törenimize gelmiş olması bir başbakan olarak önemliydi. Kendisine zaten teşekkürümüzü vesaire yaptık. Bu son olay Paşinyan ile alakalı değil. Ermenistan Devletiyle de alakalı değildir. Bu bir yerde Karabağ'daki çapulcu Ermeni takımıyla alakalı bir konudur. Onların da malum kendilerine göre bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapma girişimi ciddi manada hem Paşinyan'ı hem de Azerbaycan'ı rahatsız etti. Çünkü Azerbaycan bu olaya “halen devam eden bir süreci bunlar ateşliyor” diye baktı. Bu arada bir de tabii kardeşlerimizi bunların şehit etme girişimi, olayı çok daha farklı bir yere doğru taşıdı. Uyarılar yapıldı ama bütün bu uyarılara rağmen bunlar kendilerine çekidüzen vermediler. Tam aksine süreci devam ettirdiler. Devam ettirince Azerbaycan da adımını attı. Ve süreci fazla uzatmadan oradaki operasyonlarını tamamladılar. Operasyonu tamamladıktan sonra da yaklaşık 90 önemli noktayı vurduklarını bana söylediler ve 90 noktayı vurmaları zaten bunların işini bitirdi. Ve “bütün araç, gereç, mühimmat, şu, bu vesaire bunları vereceksiniz” dediler ve onları vermeye başladıkları gibi bir diğer taraftan da çekilmeleri gerekli olan yerlerden de çekilme sözünü aldılar ve çekilmeye de başladılar. Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler görüşmelerini yaptı ve bugün ben de İlham gardaşımla görüşmelerimi yaptım. O da bu noktada hem Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığım konuşmadan dolayı teşekkürlerini bana iletti hem de “artık orada bir daha bunlar herhalde nefes alamazlar” dedi. “İşi şu anda bitirdik. Bir sıkıntı yok.” dedi ve noktayı koyduk.

"BEN İZMİR'İN METHİNİ DUYDUM VE İZMİR TEKNOFEST'E KATILMAYA ÇALIŞACAĞIM"

New York'ta çok önemli görüşmeler yaptınız. En dikkat çeken görüşmelerden biri de Elon Musk ile yaptığınız görüşmeydi. Tesla'nın Türkiye'de bir fabrika kurması konuşulmuş aramızda. Bu konuda somut bir takvim var mı? İkincisi bir uydu projesi de gündeme gelmiş görüşmenizde. Bu konuda bir somut gelişme var mı? Bir de küçük çocuğuyla geldi. Onu nasıl karşıladınız?

Musk ile gerek Tesla'nın Türkiye'de yatırım yapması gerekse uzay çalışmalarında müşterek adım atma konularını görüştük. Arkadaşlarımızla bir çalışma inşallah yapacaklar. Ben kendisini İzmir Teknofest'e davet ettim. İzmir Teknofest'e de büyük ihtimalle gelecek. Yanında genel müdürü de vardı ona da talimatı verdi ve özellikle de Efes'e vurgu yaptı. “Ben İzmir'in methini duydum ve İzmir Teknofest'e katılmaya çalışacağım.” dedi. Arkadaşlarımız da kendileriyle irtibat halinde olacaklar. İnşallah İzmir'e gelirse gençlerimizi çok çok cezbeden bir İzmir Teknofest'i olur.

Türkiye’nin İHA ve SİHA’larını takip ettiğini ve başarılı bulduğunu anlattı. Ülkemizin son yıllarda teknoloji alanında elde ettiği başarıların farkında ve bilincinde. Bu da yatırımlarını Türkiye’ye taşıması için itici güç olacaktır. Sadece Musk değil, bu konulardaki başarılarımızı artık bütün dünya takdir ediyor. Akıncımız, Kaanımız, Kızılelmamız, ATAK’tan Hürküş’a varıncaya kadar her adım çok yakından izleniyor ve ses getiriyor. Sadece savunma sanayi sektöründe olanlar değil, ülkelerin halklarına varıncaya kadar attığımız adımların ne kadar ilgiyle izlendiğini görmek bizi memnun ediyor. Azerbaycan’da gerçekleştirilen TEKNOFEST’te yerli ve milli teknolojilerimizin ne kadar bilindiğini ve milletimizi gururlandırdığına şahit olduk.

Musk’a ziyaretinde hediye ettiğimiz kitaplar sosyal medyada en çok konuşulan hadiselerden bir tanesi oldu. Bu kitaplarla alakalı olarak aranızda bir sohbet geçti mi?

Biz kendisine dört kitap hediye ettik. O koltuğunun altına iki tanesini sıkıştırabilmiş. “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” ve “BM Reformu: Uluslararası İş Birliğine Yeni Bir Yaklaşım” kitaplarımız elinde.

Biliyorsunuz “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabımızda, “Dünya Beşten Büyüktür” felsefesi ile yola çıkmış, dünyanın geleceğini etkileyecek alanlarda insanlığın kaderinin yalnız beş ülkenin insafına bırakılmasının doğru olmadığını vurgulamıştım.

"BM Reformu: Uluslararası İş Birliğine Yeni Bir Yaklaşım" kitabımızda ise bizim neden BM reformu yapılmasını istediğimizi, somut gerekçeler ve önerilerin ışığında anlatıyoruz. Biz o kitaplara yazdığımız her tespitin, her önerinin kıymetinin uluslararası toplum tarafından anlaşılacağından eminiz. Biz tüm önerilerimizde ve adımlarımızda samimiyiz çünkü.

"BURAYA GELİRKEN YAN GELİP YATMADIK"

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşmanız hakikaten dikkat çekici bir konuşmaydı. Önemli mesajlar verdiniz. Sosyal medyada da bayağı bir karşılık gördü. World Leader hashtagiyle, diğer “Dünya beşten büyüktür.’ sözünüzle de bayağı bir ilgi oldu. Bu en çok izlenen, en çok okunan sıralamasında da en üst sıralarda yer aldı. Bu konuşmanın bütün dünya medyası tarafından ilgiyle karşılanmasını, artı sosyal medyada yankı bulmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Dersimizi çalıştık. Buraya gelirken yan gelip yatmadık. Hangi konular üzerinde duracağız? Bunları çalıştık. Liderlerle görüşmeyi yaparken hepsinin söylediği şu oldu, “Yani değinmedik konu bırakmadın.” Malezya Başbakanı Enver İbrahim de “Cuma günü ben de bunun devamını yapacağım.” dedi. Özellikle şu anda dünyanın birçok sıkıntısı var, değinilmesi gereken konular var ve bu konular noktasında da mesela çok arzu ederdim ama dinleyemedim. Brezilya Devlet Başkanı Lula'nın konuşması da beğenilmiş. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bu sene değişen dünya iklimi içerisinde dikkatleri üzerine çekmesi gereken bir Milletler Genel Kurulu. Bu konuda da Türkiye olarak bizim mesajlarımız önem arz ediyor. Bunu da başarmamız gerekiyor. Eğer bunu başarabildiysek eğer bu konuda dünyaya mesajlarımızı verebildiysek ne mutlu bize.

Biz çıktığımız bütün kürsülerde gerçeği ve doğruyu anlattık, hakkı savunduk. BM Genel Kurulunda kurduğumuz her cümleyi milletimizden aldığımız istikametle oluşturduk. Onların bize gösterdiği hedefe yürümek noktasında hiçbir zaman tereddüt etmedik. Sosyal medyadaki ilgi de bizim açımızdan şaşırtıcı değil. Her zaman milletimizin desteğini hissettik, her mecrada bu desteğin hakkını vermek için mücadele ettik. Mücadelemiz sürüyor.

"OVP'NİN EN ÖNEMLİ AYAKLARINDAN BİRİ DE YABANCI YATIRIMIN ÜLKEMİZE ÇEKİLMESİ"

Türkiye'nin açıkladığı Orta Vadeli Programın yansıması, uluslararası yatırımcıların Türkiye'ye ilgisi bağlamında bir değerlendirmemizi almak isterim. Özellikle bu dezenflasyon programı kapsamında ondan sonra parasal sıkılaştırma devam eder mi? Ya da enflasyonda belirgin düşüşü ne zaman görebiliriz, sizin bu konudaki öngörünüz nedir?

Enflasyonla ilgili olumlu gelişmeler öyle zannediyorum ki önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde bunu görmeye başlarız. Önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde neticesini almaya inşallah başlarız. Şu anda hayırlı işaretler var. Gerek Hazine ve Maliye Bakanım Mehmet Şimşek gerek Hazine’deki arkadaşlar gerekse Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, onlar bu noktada önümüzdeki yılın ilk çeyreği itibariyle olumlu neticeleri almaya başlayacağımızı söylüyorlar. Biz de onlara güveniyoruz, inanıyoruz. Programa yabancıların bakışı da olumlu.

Orta Vadeli Programı açıkladıktan sonra Türk ekonomisine yönelik artan ilgili G20 toplantısında  da görmüştük. ABD’de bu ilginin artarak devam ettiğini görmek bizi memnun etti. Bu nedir? Türkiye ekonomisine duyulan güvenin göstergesidir. Hükümetimizin ortaya koyduğu hedeflerin gerçekçi olduğunun ve Türkiye’nin bunlara ulaşabileceğinden kimsenin şüphesi olmadığının kanıtıdır. Biliyorsunuz Orta Vadeli Program’ın çeşitli ayakları bulunuyor. Tüm dünyanın da sorunu olan yüksek enflasyonla mücadele bizim de programımızın ana hedeflerinden biri. Bunu neyle sağlayacağız? Mali disiplinle, yapısal reformlarla ekonomimizi her türlü fırtınaya dayanıklı hale getireceğiz. Biz bunu daha önce yaptık, yine yaparız. Programımızın en önemli ayaklarından biri de yabancı yatırımın ülkemize çekilmesi. Sadece programı hazırlayıp, duyurmak bile yabancı yatırımcılarda iştah oluşturdu. Bu rüzgarı arkamıza alarak hedeflerimize doğru hızla yürüyeceğiz.

"PUTIN'E KARŞI OLUMSUZ TAVIRLAR VAR, BİZ AYNI TAVRI TAŞIMIYORUZ, DOĞRU DA BULMUYORUM"

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda verdiğinizde öne çıkan mesajlardan biri de tahıl kriziyle ilgili. Türkiye'nin girişimiyle küresel açlığı önlediğinize dair verdiğiniz mesajdır. Bu konuyla ilgili G20'den önce Soçi Buluşmasında Putin'le yaptığınız görüşmenin tavrı, Birleşmiş Milletler marjına yansıması nasıl oldu? İkili görüşmelerimizde özellikle Türkevi'ndeki edindiğiniz izlenim nedir?

Gerek liderler gerekse başbakanların Putin'e karşı olumsuz tavırları var. Tabii biz aynı tavrı taşımıyoruz, yansıtmıyoruz. Bu tavırları doğru da bulmuyorum. Çünkü Rusya sıradan bir ülke değil. Gerek yüz ölçümüyle olsun gerek dünyadaki konumuyla olsun Rusya'nın bir yeri var. Dolayısıyla da şu anda tahıl üretiminde Rusya hemen hemen dünyada sayılı ülkelerden bir tanesi. Şimdi böyle bir ülkeyi görmezden gelemezsin. Karadeniz Tahıl Girişimi sayesinde Ukrayna’dan 33 milyon ton tahıl sevkiyatı yapılabildi. Şimdi de 1 milyon ton rica minnet gönderecek. Biz diyoruz ki yakın markajda tutmak suretiyle bunu belki artırma imkânı da olabilir. O, 'Katar'ı da buna dahil edelim, Katar'ı da dahil etmek suretiyle biz bu tahılı un haline dönüştürelim. Ama Avrupa'ya yok. İhtiyacı olan Afrika ülkelerine bilabedel gönderelim.' dedi. Şimdi biz de bu çalışma içindeyiz. Katar'la da bu konuyu konuşacağız ve bu adımı da bu şekilde atacağız. Biz Rusya'yla olan münasebetlerimizi olumlu bir şekilde götüreceğiz. Çünkü bizi çok çok ilgilendiren konu, Trakya'nın doğalgazda bir hub olmasını önemsiyoruz. Şu anda da doğalgaz itibariyle neredeyse doğalgazımızın yarısını Rusya'dan temin ediyoruz. Yani arttırmaksa biz arttırabiliriz. Bize o imkanı verir. Avrupa doğalgazda ciddi bir sıkıntının içerisinde. Biz ise hamdolsun şu ana kadar sanayide vesaire doğalgazda bir sıkıntı yaşamadık. Şimdi kış mevsimi geliyor. Böyle bir sıkıntıyı yine yaşamayacağız inşallah. Bir de biz Ataşehir’deki kulelerden bir tanesini enerji piyasası merkezi yapmak istiyoruz. İstanbul Finans Merkezi'ndeki binalardan bir tanesini ama bunu söylerken sadece doğalgazın koordine edildiği bir yer değil. Doğal gaz, elektrik enerjisi ve madenlerin sevkiyatının yapılacağı, yani adeta Londra piyasası, Hamburg piyasası herhangi bir üründe neyse Ataşehir’deki İstanbul Finans Merkezi'ni bu hale dönüştüreceğiz. Burası bizim için çok ciddi bir güç merkezi haline dönüşecek.

Peki, bu noktada tahıl koridorunun tekrar açılma ihtimali var mı? Ben umutluyum. Sayın Putin'le bunları görüşeceğiz, konuşacağız. Yani bunu peyderpey artırma yoluna gideceğimizi ümit ediyorum.

İsrail'le işbirliği: Özellikle enerji iş birlikleri bizi çok daha farklı yerlere taşıyabilir, iki ülkenin birlikte çalışması mümkün

İsrail Başbakanı Netanyahu’yu kabulünüzde enerji iş birliği konuları gündeme geldi mi? İsrail-Filistin sorununun çözümüne dair ne gibi mesajlar verdiniz? Kendisinin bir Türkiye ziyareti söz konusuydu ama bir rahatsızlığı oldu. Acaba bir takvim belli olmuş mudur bundan sonrasına ilişkin?

Konuştuk, ifade ettiğiniz gibi bir rahatsızlık sebebiyle o zaman gelemedi. Ama şimdi ben kendisine, siz dedim bu ziyareti bir gerçekleştirin, ardından da ben ekibimle İsrail ziyaretini gerçekleştireyim dedim. Yani mutabık kaldık. İnşallah çok fazla gecikmeden bu adımı atacağız ve birinci derecede enerji konusu olmak üzere İsrail'le enerji sondaj çalışmasını başlatacağız. Sadece Türkiye'ye değil, Türkiye'den aynı zamanda Avrupa'ya da enerji nakil hatlarını işletmeye başlayacağız. Şu an itibariyle 9,5 milyar dolar toplam ticaret hacmimiz var. Bu toplam ticaret hacmimizi de 9,5 milyar dolardan asgari 15 milyar dolara ilk etapta çıkaralım diye bir mutabakata vardık. Bu adımı da atacağız. Aynı zamanda tabii uluslararası siyasette de beraber neler yapabiliriz bunları da görüşme, konuşma fırsatımız oldu.

Özellikle enerji iş birlikleri bizi çok daha farklı yerlere taşıyabilir. Kendileriyle bu konudaki potansiyelimizi konuştuk. İki ülke arasındaki farklı alanlardaki iş birliklerini artırmak için bu bakanlarımızın yer alacağı bir mekanizma kurulmasının faydasını anlattık. Enerji, turizm ve teknoloji gibi alanlarda yeni iş birlikleri tesis etmek için iki ülkenin birlikte çalışması mümkün.

"BİZDE GÜZEL BİR SÖZ VAR: ET-TEKRARU AHSEN VELEV KANE YÜZ SEKSEN"

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na 13’üncü kez hitap ettiniz. Kararlı bir şekilde Birleşik Milletler'in yapısı değişmeli, Güvenlik Konseyi başta olmak üzere değişmeli diye ifade ediyorsunuz. Bu davetiniz zaman geçtikçe daha çok aksiyoner oluyor. Genel Sekreter söyledi, ABD Başkanı söyledi. Başka ülkelerin de aynı görüşte olduğunu biliyoruz. Bu konuda kısa ve orta vadede somut gelişmeler olacağını düşünüyor musunuz?

Şimdi bu tabii böyle uluslararası atılan adımlarda süratle netice almak mümkün değil. Ama biz şuna inanıyoruz. Hani bizde güzel bir söz var ya, 'Et-tekraru ahsen velev kane yüz seksen.' bunu yapmamız lazım. Umudu da yitirmeden devam etmemiz lazım. Çünkü biz bunu söyledikçe bakıyoruz ki dünyada da yankıları artarak devam ediyor. Bu biraz da Türkiye'nin gücüyle alakalı. Ne kadar güçlenirsek, ne kadar her alanda güç bulursak, bu çağrımız da karşılığını o kadar fazla bulacak. Onun için Türkiye'nin gücü çok önemli. Sizlerin kalemleri, ekranlar önemli. Bütün buralardaki yansımalar dünyada Türkiye’nin gücünü de artıracaktır. Yansımalarını da ona göre çok çok daha fazla artıracaktır diye düşünüyorum.

İkinci Dünya Savaşının küresel atmosferine uygun inşa edilen küresel sistem artık yetersizliğini iyiden iyiye ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi barışın değil, restleşmelerin konuşulduğu bir zemin olmuştur. Bu dünya barışı için tehlikelidir. Birleşmiş Milletler önerdiğimiz reformları yapamaz ve kendini zamanın ruhuna uygun hale getiremezse barışı koruma misyonunu sağlayamaz. Rusya-Ukrayna savaşı bunun en somut örneğidir. BMGK üyeleri savaşın aktörü olduğunda Birleşmiş Milletler sistemi etkisiz hale geliyor. Aslında biz bunun işaretlerini yıllar önce görmüş ve “dünya beşten büyüktür” mesajımızı bütün dünyaya ilan etmiştik. Şimdi BM Genel Sekreteri ve ABD Başkanı dahil birçok aktörün küresel sistemin yetersizliğini dillendiriyor olması önemlidir. Küresel sistemin yenilenmesi meselesi samimiyetle ele alınması gereken bir konudur. Dünyanın tamamına barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten bir sistemin aciliyetle oluşturulması, dünya barışının korunması için elzemdir. Kapsayıcı ve insanlığı kucaklayıcı uluslararası sistem bugün birçok coğrafyada gördüğümüz çatışmaların, iklim krizlerinin ve göçün neden olduğu insanı dramların bertarafının anahtarı olacaktır. Aksi durumda Birleşmiş Milletler sistemi çözümün değil, çözümsüzlüğün kaynağı haline gelir ki bu dünya üzerindeki kaosu derinleştirir. “Daha adil bir dünya mümkün” tezimizin farklı kesimlerce sahiplenilmesi, bu ihtiyacın karşılanması yolunda atılacak ilk adım olabilir.

Emeklilerin durumuyla ilgili birtakım düzenlemeler yapılacağı Çalışma Bakanlığı tarafından sık sık dile getiriliyor. Ancak zamanlaması konusunda hiçbir açıklama olmuyor. Yoğun bir çalışma var. Bunu görüyoruz, biliyoruz. Bu düzenlemeler, düzeltmeler ne zaman sonuçlanır? O konuda söyleyecekleriniz çok önemsiyoruz.

Fazla uzamaz. Yani en kısa zamanda. İlgili bakanım zaten çalışmalarını sürdürüyor. Dönüşte zaten bir araya gelip, 'Ne durumdasın, ne yaptın, ne yapıyorsun?' kendisinden bunun bilgilerini de alacağız. Ama 2024'e inşallah bunun kararlarını vermiş olarak gireriz.

Biz ekonominin kronik problemlerini çözerken işçilerimizin, memurlarımızın yanı sıra emeklilerimizi de enflasyona ezdirmemek için çabalıyoruz. Bu konuda attığımız adımlar mevcut. Emeklilerimizin sıkıntılarını da biliyoruz. Toplumun tüm kesimlerine yönelik adımlar attığımız gibi onların da yaşam koşullarını iyileştirici adımlar atacağız. Uyguladığımız Orta Vadeli Programın başarıya ulaşmasıyla birlikte oluşacak refah artışında toplumun tüm kesimleri gibi tabii ki emeklilerimiz de payını alacaktır. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da emeklilerimizin hak ettikleri refah düzeyine ulaşmaları için gayret göstereceğiz.

Türkiye'de bir süredir Avrupa'da aşırı sağın, ırkçı hareketlerin öne çıktığı ülkelerde bile yaşanmayan bir hadise yaşanıyor. Arap turistler hedef gösteriliyor. Arapça yönlendirme levhaları bile bundan payını alıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne yapmamız lazım?

Bizim aynı duruma düşmemiz söz konusu olamaz. Benim ısrarla üzerinde durduğum konu turistlere karşı onların anlayacağı dili tabelalarda, levhalarda tabii ki bizim kullanmamız lazım. Hele hele turistik bölgelerde bu zaten olması gereken bir davranış biçimi. Biz ana muhalefetin gittiği yoldan gidemeyiz.

Dünyanın mücadele ettiği büyük problemlerin arasında maalesef ırkçılık ve İslam düşmanlığı da var. Üzülerek görüyoruz ki kendini medeniyetin beşiği diye pazarlayan Avrupa ülkelerinde hızla yayılan ırkçılık virüsü küresel bir salgına dönüşmüş durumda. Bundan ülkemiz de etkilenmektedir. Batı’da yabancı düşmanlığını yaymak isteyen çevreler, bazı yerlerde başarılı olmuş durumda. Ülkemizde de onların temsilcileri bulunuyor. Ancak bu mayanın Türkiye’de tutmayacağını bilmeleri gerekir. Ne kadar düşmanlık tohumu ekerlerse eksinler, hangi fitneleri üretirlerse üretsinler Türk insanının yüce gönüllülüğünde kaybolup gideceklerdir. Türkiye bir hukuk devletidir ve misafirlerimize yönelik şiddet içeren alçakça saldırıların failleri gerekli cezaları hukuk önünde alacaklardır. Güvenlik güçlerimiz bu tip provokasyonlara karşı tedbirlidir ve her geçen gün tedbirlerini artırmaktadır. Marjinal grupların körüklediği münferit olayların toplumun tümü tarafından gerçekleştiriliyor ve destekleniyor algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu toplumu tanıyan herkes bilir ki böylesi olaylar Türkiye’de taban bulamamıştır, bulamayacaktır. Provokatörlerin bilmeleri gerekir ki er ya da geç yaptıklarının hesabını vereceklerdir.

"SELANİK ZİRVESİ ŞU ANDA TÜRKİYE-YUNANİSTAN ARASINDA ÖNEMLİ BİR SIÇRAMA OLACAK"

Yunanistan Başbakanı Miçotakis’le bir görüşme yaptınız. Gelmeden önce o yeni bir diyalog vurgusu yapmıştı Selanik Forumu’nda. Ne konuştunuz? Hangi mesajları verdiniz. Onları da duymak isteriz.

Konuyla ilgili Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Yunanistan Dışişleri Bakanı ile karşılıklı görüşecekler. Aynı şekilde Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanım Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç da çalışmalarını muhatabıyla yapacak. Hedefimiz Ege'deki sıkıntılı havayı dağıtmak ve Miçotakis'in de yaklaşımı o istikamette. Ama bizim için şu anda en önemli adım Allah nasip ederse Selanik'teki zirve olacak. Selanik zirvesi şu anda Türkiye-Yunanistan arasında önemli bir sıçrama olacak. Dışişleri Bakanlarımız ön hazırlıklarını yapacaklar ve Selanik'te de inşallah 7 Aralık'ta bu zirveyi yapacağız. Bu zirveyle beraber birçok şeyin de inşallah değiştiğini karşılıklı göreceğiz.

Son dönemde her iki ülke de afetlerle sınandı. Bu olumsuz durumlar ülkelerimizi yardımlaşma noktasında birbirine yaklaştırdı. Son dönemde artan üst düzey temaslar da mevcut olumlu atmosferi destekledi. Önümüzdeki dönemde Selanik Zirvesi sonrasında da istişari temaslarımız umut ediyorum ki süreci daha da olumlu bir hale getirecektir. Türkiye ve Yunanistan olarak güven ortamına zarar verecek adımlardan ve söylemlerde uzak durmamız gerekiyor. Önümüzdeki sürecin selametle ilerlemesi bakımından bu alanda da birlikte adım atmalıyız.

“KIBRIS’TA İKİ DEVLETLİ, ADİL VE KALICI BİR ÇÖZÜM BULUNMASI İÇİN GAYRET GÖSTERDİK”

Efendim Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanıması çağrısı yaptınız. Çağrınız yankı buldu, bundan sonraki süreçteki yol haritası ne olacak?

Bizim Kıbrıs konusunda yaklaşımımız uzun zamandır ortada. Federasyon formüllerinin gerçekçi olmadığı ve işlemeyeceği artık net bir şekilde anlaşılmıştır. Bu gerçeği reddetmek Ada’da çözümsüzlüğü dayatmaktan başka bir şey değildir. Kıbrıs’ta iki devletli, adil ve kalıcı bir çözüm bulunması için gayret gösterdik. Muhataplarımızı da bunu sağlamaya davet ettik. Bir başka davetimizi de uluslararası topluma yaptık. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak tanınması Kıbrıs sorununun çözümüne katkı sağlayacak yegâne adımdır, en etkili adımdır. Bunun dışındaki seçenekleri tanımıyoruz. Biz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını uluslararası hukukun bize tanıdığı garantörlük hakkı çerçevesinde sonuna kadar muhafaza etmekte kararlıyız. KKTC’nin, Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye sıfatıyla dahil olmasının araladığı kapının devamının gelmesini bekliyoruz. Ülkelerin birbiri ardınca KKTC’yi bağımsız devlet olarak tanıması Doğu Akdeniz’de barışa ve huzura hizmet eder. Bundan sonraki yol haritamız da KKTC’nin haklarının eksiksiz muhafazası ve uluslararası sisteme entegrasyonu yolunda atılacak etkin adımlardır.