Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Rize Ticaret Borsası'nda iş insanları ile bir araya geldi. Artan enflasyonla ilgili açıklamalarda bulunan Yılmaz "Gelecek yıldan itibaren kademeli bir şekilde enflasyonun düşeceğini ve 2026'da yüzde 8,5 gibi tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz, tahmin ediyoruz ve bunun arkasında tabii ki politikalarımız var." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Hindistan'a G20 toplantılarına uğurladıktan sonra Rize'ye geldiğini ifade eden Yılmaz, katılımcılara Erdoğan'ın selam ve muhabbetlerini iletti.
Yılmaz, illere yaptıkları toplantılarda, Orta Vadeli Program'daki gibi toplumun değişik kesimleriyle, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerle istişarede bulunmak istediklerini aktardı.
İstişare ve ortak aklın, doğru politikaların tayin edilmesinde çok etkili olduğu gibi, politikaların sahiplenilerek hayata geçirilmesi bakımından da çok kıymetli olduğuna yürekten inandıklarını vurgulayan Yılmaz, dolayısıyla Orta Vadeli Program'dan sonra ilk defa iş dünyasıyla bir araya geldiğini söyledi.
Yılmaz, çarşamba günü uzun süredir üzerinde çalıştıkları Orta Vadeli Programı tamamlayıp ilan ettiklerini dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat bu toplantıya katıldı. Öncelikle şunu ifade etmek isterim, dünyanın en iyi programını da hazırlasanız, arkasında bir siyasi irade yoksa hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü planlar, programlar uygulanmadıkları sürece hayatımızda bir değişiklik meydana getirmezler. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat katılması ve en güçlü şekilde desteğini ifade etmesi, bu programın en kıymetli yönüdür diye düşünüyorum. Kamu olarak, sivil toplum olarak ortak akılla hazırlanması da yine çok kıymetli diye inanıyorum. Bu süreçte bizzat yaptığım toplantılarla iş dünyasından, emek kesiminden, sendikalardan, finans kesiminden, tarım kesiminden, çeşitli kesimlerden arkadaşlarımızla bir araya geldim, görüşmeler yaptım. İlgili bakanlarımız yine çok sayıda istişare toplantısı yaptılar. Bütün bunların neticesini bu plana yansıttık."
ORTA VADELİ PROGRAMIN 4 ESAS AMACI BULUNUYOR
Programın 4 esas amacı olduğunun altını çizen Yılmaz, "Birincisi, dünya tarihinde eşine az rastlanan, bizim tarihimizin de en büyük olarak nitelendirebileceğimiz şubatta yaşadığımız depremin yaralarını sarmak ve bir daha benzer afetlerle karşılaşmamak için risklerimizi azaltmak. Planın birinci önceliği bu. Çok büyük bir yük, çok büyük bir yıkım. Ama inşallah bu yıl ve gelecek yıl ağırlıklı olmak üzere bu harcamaları yapacağız. Ondan sonraki yıllar kademeli bir şekilde azalıyor." dedi.
Yılmaz, depremin yaralarını saracaklarını belirterek, "Bu dönemde yaklaşık 3 trilyon lira bir harcamamız olacak depremle ilgili. Bunun 762 milyar lirası bu yıl merkez yönetim bütçesinden. Gelecek için yine 1 trilyonun üzerinde harcamayı sadece merkez yönetim bütçesinden yapacağız. İzleyen 2 yılda da harcamalarımızı yaparak tamamlayacağız. Bu çok güçlü bir dayanışmayı gerektiriyor. Bir devlet, millet dayanışmasını gerektiriyor. Ama bunu başardığımızda da ülkemizi geleceğe çok daha güvenli bir şekilde hazırlamış olacağız." diye konuştu.
Depremin zararlarını telafi etmek için yapılan harcamaların, aynı zamanda ülkenin geleceğine yapılan yatırımlar olduğunu belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
"Yani bunlar boşa giden harcamalar değil. Çok daha bünyemizi güçlendirmiş bir şekilde geleceğe yürüyeceğiz. Bu bizim birinci amacımız. Depremin yaralarını sarmak ayrıca bu bölgemizin de işte sel, heyelan gibi afet problemleri var. Riskleri azaltıcı, afet risklerini azaltıcı yatırımlar yapmak bu programımızın en önemli hedeflerinden biridir. Bir bölgede bu deprem olur, diğerinde sel olur, bir başkasında başka türlü bir afet olabilir. Ama bizim riskleri önceden tespit edip kriz yönetiminden, risk yönetimine geçmemiz lazım ki çok daha etkili bir şekilde bu süreçleri yönetebilelim. İkinci temel amacımız makro ekonomik istikrarı sağlamak ve enflasyonu orta vadede, orta vade dediğimiz 2026'da tek haneli rakamlara düşürmek. Son dönemlerde, gerek uluslararası konjonktür nedeniyle gerek kurdaki hareketlilik, gerek reel ücretlerdeki gelişmeler ve gerekse gelir tedbirlerimiz nedeniyle birçok faktör var. Geçici olarak enflasyonda bir artış söz konusu bu sene. Ama bu geçiş dönemine özgü bir artış. Kalıcı bir artış olmayacağını öngörüyoruz. Gelecek yıldan itibaren kademeli bir şekilde enflasyonun düşeceğini ve 2026'da yüzde 8,5 gibi tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz, tahmin ediyoruz ve bunun arkasında tabii ki politikalarımız var."
Yılmaz, depremin yaralarını sararken ve enflasyonla mücadele ederken büyümeyi de hiçbir şekilde ihmal etmeyeceklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"İstihdamı, büyümeyi ihmal etmeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın hep üstünde durduğu yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifi içinde büyüme ve istihdamı da devam ettireceğiz. Ancak şöyle bir fark var. Bu dönemde büyümenin kompozisyonunda ciddi bir değişim olacak. Tüketim ağırlıklı bir büyümeden yatırım, üretim, ihracat ağırlıklı bir büyümeye doğru bir dönüşüm yaşayacağız. Yani enflasyonu olumsuz etkileyen bir büyüme değil, tam aksine arz artışı sağlayarak ve ihracatla döviz kazancı sağlayarak, enflasyonla mücadelemize de katkı veren bir kompozisyona sahip bir büyümeyi gerçekleştirmeyi öngörüyoruz."
Her şeyin insan için olduğunu belirten Yılmaz, "Ekonomi de insan için. Bütün bunları niye yapıyoruz? İnsanımızın geleceğe daha güvenli bakması için toplumsal, sosyal refah için yapıyoruz. Dolayısıyla sosyal adalet ve sosyal refah yine bu programımızın en temel unsurlarından biri. Bütün tedbirlerimizi alırken gelir düzeyi düşük kesimleri, daha fazla sıkıntı yaşayan kesimleri mutlaka dikkate alarak, onları önceliklendirerek, onların refahını, geniş kesimlerin refahını nasıl arttırabiliriz diye bir perspektifle bütün bu çalışmaları yürüteceğimizi ifade etmek istiyorum." ifadelerini kullandı.
"HEM GELİR POLİTİKALARIMIZLA HEM DE HARCAMA POLİTİKALARIMIZLA KAMUDA MALİ DİSİPLİNİ KORUYACAĞIZ"
Cevdet Yılmaz, 4 temel amacın, afetin yaralarını sarmak, enflasyonu tek haneye düşürme, büyüme, istihdamı devam ettirme ve sosyal adalet ve refahı geliştirme olduğunu söyledi.
Bu 4 amacı, 3 temel araçla gerçekleştireceklerini anlatan Yılmaz, "Bu amaçlara giden 3 tane aracımız olacak. Birincisi, mali disiplin. Deprem harcamaları hariç olmak üzere çünkü onlar mecburen yapmamız gereken harcamalar. Yapısal bir bozulmaya yol açmadan bütçemizde yolumuza devam edeceğiz. Bu yıl ve gelecek yıl deprem harcamaları ağırlıklı olduğu için ister istemez bütçemizdeki açık biraz daha yüksek olacak, milli gelire oranla. Yüzde 6,5'lar civarına çıkmış olacak. Ama hemen izleyen yıllarda bir düşüş trendine girecek. Ve 2026 yılında yüzde 3'ün altında bir bütçe açığıyla Türkiye yoluna devam edecek. Bu da Avrupa Birliği'nin Maastricht Kriterleri dediğimiz kriterine uygun bir perspektif." dedi.
Yılmaz, "Mali disiplini nasıl sağlayacağız?" sorusunu dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Kamuda kaynaklarımızı çok daha etkili, verimli ve önceliklere çok daha dikkat ederek kullanacağız. Tasarruf son derece önemli. Geçmişte Kalkınma Bakanlığı yapan bir arkadaşınız olarak şunu ifade etmek isterim, tasarruf, kaynakları kullanmamak demek değildir, kaynakları doğru önceliklere, doğru alanlara teksif etmek ve verimli kullanmaktır. Esası budur tasarrufun. Dolayısıyla biz bu anlayış içinde olacağız. Hem gelir politikalarımızla hem de harcama politikalarımızla kamuda mali disiplini koruyacağız. Gelir politikalarımızı uygularken de az önce bahsettiğim gibi, gelir düzeyine göre katkı anlayışını mutlaka ve mutlaka dikkate alacağız."
İkinci temel aracın ise para politikalar olduğuna işaret eden Yılmaz, "Bu dönemin şartlarına uygun bir şekilde dünyanın, Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde para politikalarımızda bazı güncellemeler gerçekleştiriyoruz. Ve enflasyonla mücadele, fiyat istikrarını sağlama hedefi doğrultusunda Merkez Bankamız bu anlamda görevini yapmak durumunda ve kendi değerlendirmeleri neyse verilere bakarak, gelişmelere bakarak tabii ki hükümetimizin makro çerçevede çizdiği hedeflere bağlı kalmak kaydıyla Merkez Bankamız da araç bağımsızlığı çerçevesinde üzerine düşeni yapıyor, yapmaya devam edecek." diye konuştu.
Yılmaz, çok önemli gördüğü üçüncü alanın da para ve maliye politikaları olduğunu ancak yetmeyeceğini, buna üçüncü bir unsur olarak da yapısal reformları ilave ettiklerini söyledi.
Orta Vadeli Programa ek olarak, yaptıkları istişareler sonucunda yapısal reformları 7 başlık altında madde madde sıraladıklarını vurgulayan Yılmaz, bunların da bir kısmının kanun gerektirdiği için Meclisin takdirine arz edeceklerini, bir kısmı idari kararlı olacağı için hükümetin, bakanlıkların bu işleri yapacaklarını aktardı.
Yılmaz, sonuçta bir dönüşüm sağlayacaklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yapısal dönüşümlerin de iki büyük katkısı vardır. Birincisi, yapısal dönüşüm yaparsanız orta vadede bir takım somut sonuçları olur. Örnek vermek gerekirse, enerji alanında dışa bağımlılığını azaltıcı yatırımlar yaparsanız, birkaç yıl belki yatırımlar size yorabilir ama ondan sonra meyvelerini toplamaya başlar. İşte Karadeniz gazı gibi, Gabar gibi, nükleer enerji gibi, yenilenebilir enerji gibi. Ve dışa bağımlılığınız azaldıkça bu sizi güçlendirir. Ama bu bir zaman alır elbette. Yatırım kolay bir iş değil. Bu orta vadede somut sonuç. Yapısal reform yapan ülkeler beklenti kanalıyla kısa vadeli olarak etkiler üretirler. Dış dünya, yatırımcılar, iç ve dış yatırımcılar yapısal reform yaptığımızı gördükleri zaman geleceğe daha güvenle bakmaya başlarlar. Bu da şimdiden beklenti kanalıyla olumlu etkiler üretir. Dolayısıyla her iki etki bakımından, yapısal reformlara da ayrı bir önem ve değer atfettiğimizi ifade etmek isterim."
Orta Vadeli Program'dan sonra, ekim ayı içinde bütçeyi Meclise göndereceklerini ifade eden Yılmaz, "12'nci Kalkınma Planımızı yine göndereceğiz ve hazırlıklarına devam ettiğimiz bazı kanunları Meclisimizle, grubumuzla, Meclis vekillerimiz aracılığıyla paylaşmış olacağız. Daha sonraki dönemlerde de takvimimize uygun bir şekilde çalışmalarımızı olgunlaştırdıkça adım adım orta vadeli planlarımızı hayata geçireceğiz." dedi.