Dededen kalma siyasete paydos

Abone Ol


Türkiye'de siyasette büyük iddialar ortaya koyamayan hiç bir yapının kalıcı olma şansı kalmamıştır. Anayasa'da yapılan değişikliklerin yürürlüğe gireceği 2019 cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinden itibaren, "güçlü lider" ve onun seçtiği kadrolar yarışacaktır.

Artık, "barajı geçip mecliste grup kurma" veya "koalisyon ortağı olma" gibi iddialarla ortaya çıkıp seçmenden oy isteme dönemi tarihe karışmıştır. Özellikle marjinal kalan ama tabelasını yaşatmayı sürdüren partiler için kabullenilmesi zor bir durum ama, gerçek böyle. Yüzde bilmem kaç oy potansiyeliyle siyasi etiket taşımak sembolik bir anlam bile taşımıyor yeni dönemde.

Özellikle "hayır" cephesinde yer alan tüm siyasi grupların bu gerçeği kavraması zaman alacak. Kavrasalar bile, nasıl bir güçlü bünyede yer alacakları konusunda karar vermeleri hiç de kolay olmayacak. Çünkü, "hayır" cephesindeki "siyasi bakış açısı" o kadar farklı ve birbirinden uzak ki, "ortak nokta" bulmaları çok zor. "Recep Tayyip Erdoğan'ı yenmek"ten başka onları bir araya getirecek argümanlar var mı?

Daha net bir hale getirelim iddiamızı: CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi ile Metin Feyzioğlu, Meral Akşener, Ümit Özdağ, Sinan Oğan, Ergenekon ve Balyoz mağduru komutanlar, HDP'nin "kesinlikle hayır" diyen kesimini bir araya getirmek mümkün mü? Hepsinin alınan "hayır" oylarında katkısı var çünkü.

Varacağınız tek sonuç: Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığıdır. Diğer "ortak müşterekler" diyeceğiniz argümanlar, yukarıda saydığım isimlerin temsil ettiği kesimlerde net karşılık bulmaz, bulamaz...

* * *

Gelelim siyasetin diğer cephesine, yani 'evet' tarafına...

Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yakın çalışma arkadaşları sandıktan çıkan sonucu iyi analiz etmek zorundadır. "Nasılsa ret cephesi bir araya gelemez" diyerek referandumun ortaya koyduğu siyasi sonucu görmezden gelmek, her şeyden önce toplumsal barış açısından sağlıklı bir sonuç doğurmaz.

Referandumun tartışmasız net sonucu şudur: Recep Tayyip Erdoğan, en güçlü siyasi figürdür ve rakibi yoktur. Diğerleri, Erdoğan olmadan pek bir anlam ifade etmiyor...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasette yükseldiği İstanbul'un verdiği sonuç çok iyi analiz edilmelidir.

Bunu rakamlarla açmaya çalışalım:

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'dan yüzde 49,83     oy almıştır. Bu, 3 milyon 567 bin 905 oy ediyor. Referandumda oran yüzde 48.65'e gerilemiş ancak oy sayısı artarak 4 milyon 479 bin 272'ye ulaşmıştır. İstanbul'un artan seçmen sayısından AK Parti'nin oransal olarak alması gereken payı alamadığını gösteren bir tablo var karşımızda.

İşte bunun nedenleri sorgulanmalıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan akşamı AK Parti İl Binası önünde toplanan kalabalığa konuşma yapmaya hazırlanan Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile İl Başkanı Selim Temurci'yi apar topar yanına çağırması, Erdoğan'ın çıkan sonucu sorguladığının göstergesi.

* * *

Acaba, İstanbul'un tepesindeki iki isim Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yalın gerçekleri anlatabildi mi? 2019 seçimlerine dönük gerçekçi bir perspektif çizebildi mi? Kuşkuluyum.

"Belediye başkanlarımız ve meclis üyelerimiz yanında parti yöneticileri ile halkın arasındaki samimi iletişim donuklaşmaya başladı" diyebildiler mi acaba?

"Referandum döneminde sahaya çıkan arkadaşlarımızın tamamı, zaten AK Partili olan seçmenlerle temas kurdu, Anayasa maddelerine olumsuz bakışa sahip seçmenlere dokunamadı" dediler mi acaba?

"Arkadaşlarımız artık sokaktaki vatandaşla eskisi kadar yakın temas kuramıyor, politbüro üyesi gibi davrananlar tepki çekiyor" tespitini yapabildiler mi acaba?

"Partimiz sayesinde önce sosyal, ardından ekonomik statasü hızla değişenler, yaşadıkları semti de değiştirmeye başladı. Seçmen, parti ve belediye yöneticilerindeki hızlı ve izah edilemeyen değişimi ciddi şekilde sorguluyor" diyebildiler mi sizce?

"Medya organlarında bizi temsil iddiasıyla yer alan yazar, yorumcu vb. isimlerin ötekileştirici, irite edici, tahrik edici marjinal söylemleri artık daha fazla tepki çekiyor" uyarısı yapılabildi mi?

Sanmıyorum.

Son söz: Hem AK Parti cephesinde, hem de "hayır" cephesinde ciddi bir yeniden yapılanma kaçınılmaz gözüküyor. Belki de referandumun getireceği en net "hayırlı" sonuç da bul olacak...