Demografik işgal

Savaş haberlerinin dozu her geçen gün artıyor. Sabah uyandığımızda gece boyunca nerelere füzelerin, bombaların düştüğünü; kaç insanın öldüğünü sıradan olaylarmış gibi karşılıyoruz artık.

Abone Ol

Savaş bizleri de farkında olmadığımız kadar çok etkiledi aslında. Örneğin gemilere yapılan saldırılar sebze ve meyve ihracını olumsuz yönde etkiledi. Yaklaşık bir ay süren gemi rotaları devam eden savaş nedeniyle değişti ve neredeyse üç aya kadar çıktı. Artan navlunlar ve teslimat süreleri ihracatın tamamen durmasına neden oldu. Üreticilerin yaşadığı sıkıntıların en büyük nedenlerinden biri budur.

Satılamayan, tarlada kalan ürünler iflasları; iflaslar da intiharları getirdi

Silah seslerinin duyulmaması, kafamıza bombaların düşmemesi savaştan uzak olduğumuz; ondan kaçabileceğimiz anlamına gelmez. Ülkemize karşı sürdürülen bir savaşın içindeyiz.

Yaratılan göç dalgasıyla demografik bir işgale uğruyoruz.

Emekli Tümamiral Cihat Yaycı bu savaş yönteminin nasıl geliştirildiğini ve aşamalarına dikkat çekiyor.

Demografik işgal ile ulus devletler yedi aşamada parçalanıyor.

1.     Sayısal çoğunluk etkisiyle o devletin politikasını istediğiniz yönde değiştirebilirsiniz.

2.     Toprak kazanabilirler.

3.     Başka yerlerde istenmeyen unsurlar yani kurtulmak istediğiniz kitleler hedef ülkeye yönlendirilebilir.

4.     Sığınmacılar casus olarak kullanılabilir

5.     Eğitilmiş teröristleri kalabalıklar içinde ülkeye sokabilirsiniz.

6.     Uyguladığınız propagandayla algıyı değiştirebilirsiniz

7.     Ulusları bir arada tutan   bütün köklü gelenek, örf ve adetleri, milleti millet yapan bütün değerleri ortadan kaldırabilirsiniz.

Cihat Yaycı bu doktrinlerin kendisinin de eğitim gördüğü ABD’de bulunan Naval Postgraduate School isimli okulda oluşturulduğunu söylüyor.

Dünya üzerindeki sığınmacıların %20’sinin ülkemizde olduğu düşünülüyor.

Ne denli büyük bir tehlikenin içindeyiz görüyorsunuz değil mi?

Tedirginlik her tarafa yayılıyor. Ruhumuzun içine sızıyor. İntihar sayıları her gün artıyor. Sokaklarımızda çeteler, suç örgütleri hiç görmediğimiz oranda arttı. Artık örgütlü kötülükle karşı karşıyayız.

1923 yılında ülkemize karşı başlattıkları savaşı hızlandırdılar. Emperyalizme karşı vermiş olduğumuz mücadeleyi ve kazandığımız zaferi sadece kendimiz için değil diğer uluslar ve insanlık için de kazandığımızı düşünüyorum.

Emperyal güçlerin gelecek planlarını bir süreliğine olsa da durdurmayı başarmıştık o günlerde. Kim bilir belki de tarihin bir sonraki kırılma noktası da yine bu topraklardadır. Yine tarihin akışını değiştirebilir; açgözlü barbarların planlarına engel olabiliriz.

Bilim ve teknoloji alanında çok geliştik. Uçaklarımız, gemilerimiz, uzay araçlarımız, bilgisayarlarımız var. Birçok hastalığın çaresi bulundu, ömrümüz uzadı. Peki daha mı mutluyuz yaşadığımız zamanın içinde? Pek sanmıyorum. Gelişmemizin her aşamasında insanların acısı ve korkusu da arttı.

Geceleri bombalar düşüyor insanların üstüne. Naklen izlediğimiz bir cinneti yaşıyoruz. En çok çocuklar acı çekiyor. En çok onların canı yanıyor. En çok onların parçalanmış gövdeleri dökülüyor üstümüze.

Çaresizlik hiç bırakmıyor peşimizi.