Uzun dönemde yağması gereken yağışların, kısa sürede yağmasının problem oluşturduğunu belirten Doç. Dr. Uludağ, "Bu yağışlar çok faydalı oldu ama bunun devamı ve arkasından kar yağışları gelmezse hem yer altı suları açısından hem akarsuları açısından hem de tarımsal üretim açısından bunların yeterli olacağını zannetmiyorum" dedi.
Edirne'de, yaz aylarının yüksek sıcaklıklarla birlikte yağışsız geçmesi kuraklığı beraberinde getirirken, hem çeltik üreticisi hem de ekim yapacak buğday üreticisini zora soktu. Kuraklık nedeniyle debinin düştüğü Meriç ve Tunca nehirlerinden sulanan çeltik arazileri dönüşümlü sulamayla hayata tutundu. Buğday üreticisiyse ekim ayının da yağışsız geçmesiyle ürününü kuru toprağa ekti. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nden alınan verilere göre, Edirne'ye son 3 günde düşen yağmur Meriç ve Tunca nehirlerindeki debiyi arttırırken, üreticinin de yüzünü güldürdü. Geçen ay 3 metreküp/saniyeyle akan Tunca Nehri'nde debi, 4 kat artarak 12 metreküp/saniyeye, 37 metreküp/saniyeyle akan Meriç ise 47 metreküp/saniyeye çıktı.
Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, son dönemdeki yağmurların kent için önemini vurgulayarak, "Bu yağışlar bir tarım şehri olan Edirne'de çok önemli. Ayrıca sadece Edirne'ye değil, Balkanlara, Bulgaristan'a yağan yağışlar da Tunca, Arda ve Meriç vasıtasıyla yine Edirne'den geçen nehirleri besliyor. Dolayısıyla yağışların Edirne ekonomisine, tarımına çok önemli katkısı var. Fakat her zaman söylediğimiz bir şey var. Yağışlar dengeli dağılmazsa, yıl içerisinde yağış rejimi düzensizleşirse ciddi sorunları beraberinde getirir. Örneğin bu sene Edirne'de ekim tarihi kasım ayının 15’ini geçti. Neden? Çiftçi hep neyi bekledi? Yağmuru bekledi. Kuruya ekmek istemedi. Halbuki takvimlerimizde ekim ayı ekimin yapıldığı ay olarak tanımlanır ve geç kış veya geç yaz dediğimiz kavram kendini gösterdi. Bu yağışlar çok faydalı oldu ama bunun devamı ve arkasından kar yağışları gelmezse hem yer altı suları açısından hem akarsuları açısından hem de tarımsal üretim açısından bunların yeterli olacağını zannetmiyorum" dedi.
'EKİM DÖNEMLERİMİZİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE GÖRE PLANLAMAYA BAŞLAMALIYIZ'
Yağış rejiminin değişmesinden kaynaklı su yönetiminin de tarımla ilişkisinin iyi kurulması gerektiğini belirten Doç. Dr. Musa Uludağ, "Bir defa günümüzde dünyada yadsınamaz bir durum var. Bir; iklimde değişim var ve sanayi devrimiyle insanın bunun üzerinde etkisini artık yadsıyamayız. Fakat iklimdeki değişim sadece insan kaynaklı değil, doğal süreçlere bağlı olarak da değişiyor. Önemli olan bizim bu değişimi, geçmiş dönemleri iyi analiz edip gelecekteki iklimdeki muhtemel değişimleri iyi planlayıp ürün çeşitliliğimiz, tarımsal ekim dönemlerimizi ona göre planlamamız ve devletin bunu kontrol etmesi gerekiyor. Çünkü bilimsel verilere dayalı bir su yönetimi, bilimsel verilere dayalı bir tarımsal politika izlemediğimiz sürece, sadece kaderci bir yaklaşımla; yağmur yağarsa bereketli, yağmazsa bereketsiz bir dönem geçiririz" diye konuştu.
Doç. Dr. Uludağ, son dönemdeki yağışlara da dikkat çekerek, "Kısa sürede uzun dönemde yağması gereken yağış yağıyor. Bu da özellikle yüzeysel sellenmeyi, yüzeysel erozyona ve tarım alanlarında erozyonun hızlanmasına neden oluyor. İkincisi tarım alanları için en önemli şey suyun filtrasyonu yani toprak içerisine sızması ama yağış çok hızlı ve sağanak şeklinde yağdığı zaman bu filtrasyon zorlanır ve yüzeysel akışa daha fazla geçer. Bu da ciddi, diğer bir problemdir" dedi.
'MEVCUT YAPILAŞMAYI AFET DEĞERLERİNE GÖRE YAPMALIYIZ'
Doğayla yaşamayı öğrenmenin önemine değinen Doç. Dr. Uludağ, Türkiye'de mevcut yapılaşmanın ortalama değerlere göre yapıldığını ve bunun yanlış olduğunu ifade ederek, "Türkiye'de maalesef şöyle bir problem var. Bütün yatırımlar ortalama değerlere göre yapılıyor. Ama ortalama bir doğa olayı afete dönüşmez. Ekstrem bir olay afete dönüşür. O zaman biz yatırımlarımızı ve planlamalarımızı buna göre yapmak zorundayız. Eğer ortalamalara göre yaparsak her zaman bu riski taşırız, taşıyacağız ve zaten yaşıyoruz. İşte bugün Edirne'de oluyor. Geçen hafta Karadeniz Sahil Yolu’nda oldu. Ondan önce Karadeniz derelerinde oldu. 2018’de Edirne'de Oğulpaşa'da oldu ve olmaya da devam edecek. Doğada yaşıyoruz ve bizim teknolojimiz doğayla her zaman baş edemiyor. Baş ettiğini zannediyoruz. Ama bir gün olağanüstü bir durumda işte; 'Bu bin yılda olan bir olaydı' deyip işin içinden çıkmaya çalışıyoruz. Böyle bir şey söz konusu değil" diye konuştu.
DHA