Edgar Allan Poe

Çocuklarımız, torunlarımız elektronikte, iletişimde bizden fersah  fersah ilerideler. Pek çok bilgiye bir “tık” uzaklığındalar.

Abone Ol

Sanırsınız ki, annelerinden, dijital dünyanın zenginlikleriyle doğmuşlar. Onları izlerken kıskançlık içinde seviniyorum.  Ama, gördüğüm kadarıyla hepsi duygu ve romantizm yoksulu. Sevdadan, aşktan, melankoliden, özlemden, kavuşabilme çabasından, hasılı duygu dünyasından  habersizler. Onları ne “O belde”, ne de “Elhan-ı Şita” duygulandırıyor. Desem ki, Edgar Allan Poe’nun “Annabel Lee”sini kim biliyor, bizler gibi empati yapıyor?

Bu girişten sonra Edgar Allan Poe’nun Annabel Lee’sini aktaracağımı sandınız. Çünkü geçen yıl öyle yapmıştım:

Senelerce senelerce evveldi

Bir deniz ülkesinde

Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz

İsmi; Annabel Lee ….”

Der demez sandım ki sizi de bencileyin bir melankoli bulutu sarıp sarmalayıverir. Hayır, bu kez başka bir şiir:

Gelin olduğun gün gördüm seni-

Alevli bir pembelik yüzüne indiğinde

Mutlulukla sarılmıştın, öyleyken

Tümden aşka kesilmişti dünya önünde.

 

Ve senin gözlerinde tutuşan ışık

(artık her ne idiyse)

Güzellik diye gördüğüydü

Sızlayan gözlerimin yeryüzünde.

 

O pembelik, kızlık utancı belki-

Geçip gider öyleyse-

Ama hala harlı bir ateş, öyleyken

Tutuşturdu, yazık, o adamın göğsünde.

 

O, gelin olduğun gün seni gören

Hani şu derin pembelik yüzüne çöktüğünde

Mutlulukla sarılmıştın, öyleyken

Tümden aşka kesilmişti dünya önünde.

Edgar Allan Poe aktris Elizabeth Arnold Hopkins ve aktör David Poe Jr.'ın ikinci çocuğu olarak 19 Ocak 1809'da Boston'da doğdu. Babası aileyi 1810 yılında terk etti. Annesi de bir yıl sonra veremden öldü. İskoç kökenli John Allan, Edgar'ı evine aldı. "Edgar Allan Poe" adını onlar vermişlerdi.

Kısa hayatına pek çok acılar, tatlar, sığdırdı. Bazen varlık içinde oldu, çoğu zaman da maddi sıkıntılar çekti. Yazar olarak geçinmeye çalıştığı süre boyunca sürekli olarak para ya da diğer konularda yardım için birilerine yalvarmak zorunda kalmıştı.

1835 yılında 26 yaşında olan Poe 13 yaşındaki kuzeni Virginia Clemm ile evlenmek için izin aldı. Virginia'nın genç yaşta ölümüne kadar on bir yıl evli kaldılar. Eşinin ölümü eserlerinin bazılarına esin kaynağı oldu.

Eşinin ölümünden sonra Poe giderek daha da fazla dengesiz hâle geldi. Poe'nun sarhoşluğu ve aykırı davranışları nedeniyle türlü ilişkileri yürümedi. Poe'nun "güzel bir kadının ölümü" temasını sıklıkla kullanmasının nedenini eşini kaybetmesine bağlarlar.

Edgar Allan Poe, Amerikan Gotik edebiyatın öncülerinden biriydi.  ABD'nin ilk kısa hikâye yazarlarından oldu. Modern anlamda korku, gerilim ve polisiye türlerinin örneklerini verdi.

Kurgusal karakter olarak genellikle "çılgın dahi" ya da "ıstırap çeken sanatçı" portresiyle tanıtılmıştı. Birçok ünlü sanatçı gibi Poe'nun eserlerini de taklit edenler oldu. Taklitçilerin bir kısmı Poe'nun ruhu ile iletişime geçerek şiirleri yazdıklarını söyleyenlerdi.

Şiir ile olan ilk denemelerinden sonra Poe düzyazıya eğildi. Yaşadığı dönem daha çok edebiyat eleştirmeni olarak tanınmıştı. "Kurgu eserler üzerine Amerika'da eleştiri yazmış olan en titiz, felsefi ve korkusuz eleştirmen" olarak niteleyenler, onun için, bazen mürekkep yerine siyanür asidi kullandığını belirtirlerdi.

Bugün birçok kimse tarafından ABD'nin ilk büyük yazarı kabul edilse de Poe hayattayken sık sık küçük düşürülmüş ve yanlış anlaşılmıştı.

3 Ekim 1849'da Poe Baltimore sokaklarında hezeyan hâlinde iken bulundu. Götürüldüğü hastanede, 7 Ekim 1849’da öldü. Ölümünden önceki gece sürekli olarak "Reynolds" adını sayıkladığı söylendi. Poe'nun son sözleri "Tanrım zavallı ruhuma yardımcı ol" olmuştu. Ölüm belgesi de dahil olmak üzere tüm tıbbi kayıtlar yok oldu.

Şiiinin birinde bırak ışısın geleceğim diyordu ama, geleceği dram içinde dram karanlığı oldu:

“Sabahleyin-öğlenleyin-akşam karanlığında-

Benim ilahimi duyarsın, Maria.

Kederde ve sevinçte, iyide ve kötüde,

Tanrının anası benimle ol.

Saatler pırıltıyla uçtuğunda,

Ve tek bir bulur karartmadığında göğü,

Aylak olmasın diye ruhum,

Lütfun götürürdü onu sana ve seninkine;

Şimdi, fırtınaları kaderin

Geçmişimi ve günümü karartınca,

Bırak ışısın geleceğim

Senin ve senin olanın tatlı ümidiyle”