Yapı hakkında bilgi veren sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, "Bu yapı şehirdeki Bizans dönemine ait en önemli kalıntılardan bir tanesi. Umarım en kısa zamanda bu kalıntı korunup İstanbulluların kullanabileceği şekilde yeniden düzeltilebilir. Son yıllarda hemen önündeki Şeker Han diye bilinen yerde yapılan kazılarda da birtakım kalıntılarla karşılaşıldı. Çok büyük ihtimalle büyük bir hamam kalıntısı. Ephesus (Efes) ya da Anadolu'daki birçok yerleşim yerinde karşımıza çıkan yamaç evler gibi, burada bir yamaca kademeli olarak yerleşmiş bir Bizans sarayı hayal edebiliriz, Şeker Han'daki kalıntılar da bunu gösteriyor. Kazı yapılırsa; etrafa doğru bu kalıntının devam ettiği tahmin edilebilir" dedi.

Eminönü'nde bulunan ve bazı tarihçiler tarafından Bizans dönemine ait Botaneiates Sarayı'nın bir bölümü olduğu düşünülen Acımusluk Sokağı Sarnıcı'nın kağıt toplayıcıları ve hurdacılar tarafından depo olarak kullanıldığı görüldü. İç bölümünde 12 adet sütun bulunan ve yaklaşık 2 metre derinlikte suyla dolu sarnıç 11 metreye 16 metrelik alanda, tonozlu bölümlerden oluşuyor. İç bölümlerinde de tahribat görülen yapının, üst bölümünün bir kısmında ise bir otel inşaatının devam ettiği görüldü. Yapının dış cephesinin önüne, kağıt toplayıcıları ve hurdacılar tarafından atık ve kullanılmayan eşyaların bırakıldığı; üst bölümüne ise otel inşaatında kullanıldığı tahmin edilen bazı materyallerin yerleştirildiği görülüyor. Fatih Belediyesi, sarnıcın ve otelin özel mülk olduğu bilgisini verirken, inşaatı sürdüren yetkililer tarafından da; projenin kurul onaylı olduğu ve otel temelinin sarnıç yapısına yük bindirmemesi açısından farklı bir yöntem kullanılarak inşa edildiği belirtildi. Yapı hakkında bilgi veren sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz daha önce sarnıcın yakın çevresinde bulunan Baker Han (Şekerhan) çevresinde de Bizans dönemi kalıntılarına rastlandığını ve alanın tarihi anlamda oldukça değerli bir nokta olduğunu ifade etti.

"ŞEHİRDEKİ EN ÖNEMLİ KALINTILARDAN BİR TANESİ"

Hayri Fehmi Yılmaz, "Elbette bu yapı herhalde Bizans dönemine ait şehirdeki en önemli kalıntılardan bir tanesi. Uzun süredir araştırmacılar tarafından bilinir. İlk kez 1890'larda İstanbul'un sarnıç ve mahzenlerini tanıtan bir kitabın içerisinde buradan bahsedilmiştir. Sonrasında da birçok araştırmacı çalışmış. Tam mahiyetini bilmiyoruz ama geniş bir alana yayılıyor. Gördüğünüzden daha büyük olduğu tahmin edilir her iki tarafta ve arkaya doğru devamlı olduğu düşünülür kalıntının. Bu belli ki, bir Bizans Sarayı'nın kalıntısı. Fakat bunun hangi yapı olduğu, hangi Bizans sarayı olduğu konusunda bir uzlaşma yoktur. Genellikle Botaneiates Sarayı diye bilinir. On birinci yüzyılda kısa süre bir imparatorluk yapmış bir hükümdara bağlamaya çalışırlar" şeklinde konuştu.

"YAPI DAHA ESKİ İZLER GÖSTERİYOR ERKEN BİZANS İZLENİMİ VERİYOR"

Yılmaz, "Fakat yapı daha eski izler gösteriyor, içerisinde kullanılan yapı malzemesi tuğla, sütunlar, sütun başlıkları Erken Bizans izlenimini veriyor. O yüzden bu yapı bir erken Bizans sarayı olmalı. Bir hamamlı saray böyle muhteşem bir kalıntı hayal etmeliyiz. Ama bunlar mahzenleridir yani sarayın kendisi değil. Bunun üzerinde bunun oluşturduğu terasın üzerinde ihtişamlı bir saray hayal edilmeli. Galiba bu saray daha sonra Cenevizliler tarafından satın alınmış. Böyle içinde iki kilisesi olan ihtişamlı bir yapıymış bu. Bir süre Ceneviz elçiliği gibi kullanılmış Bizans devrinde" dedi.

"OSMANLI DÖNEMİNDE PENCERELER AÇILMIŞ"

Yılmaz, "Daha sonra, Haçlı Seferleri sırasında Venedikliler belki burayı bir kale gibi kullanmışlar ve o sırada elçileri, Venedikli İstanbullular burayı yönetmişler, kullanmışlar. Ama, anladığımız kadarıyla Osmanlı devrinde üst yapılar yok olmuş, belki de Bizans devrinde onu tam söyleyemeyiz. Ama, mevcut teras duvarına bazı düzenlemeler yapılmış. O açıdan ilginçtir. Pencereler açılmış. Böylelikle şimdi içerisini görebiliyoruz. Onlar Osmanlı dönemine aittir ve en üst kısmı da Osmanlı dönemine ait. Belli ki üzerinde Osmanlı döneminde de saraylar ve konaklar vardı. Ama, onlardan da geriye bir şey kalmamıştır. Bu kalıntı muhtemelen Bizans devrinde ya da Osmanlı devrinde ortadan kalkmıştır" diye konuştu.

"ÇEŞME DE GÜNÜMÜZE ULAŞMAMIŞ"

Yılmaz, "Üstteki yapı. Mekanı da bu bugün gördüğümüz altyapıları da, Osmanlılarda bir depo gibi kullanmış. Bugün cephede görülen pencereler Osmanlı dönemine aittir. Lokma parmaklıklar, demir parmaklıklar. Ama, Osmanlıların da tam ne amaçla kullandığını bilmiyoruz. Yalnız öndeki sokak Acımusluk Sokak diye biliniyor. Acımusluk kullanılmayan bir çeşme, içme suyu olmayan bir çeşme diye düşünülmeli. Muhtemelen suyunu da sarnıçtan alıyordu. Ama o da günümüze ulaşmamıştır" şeklinde konuştu.

"KALINTI KORUNUP YENİDEN DÜZENLENEBİLİR"

Yılmaz, "Neredeyse, 1890'lardan beri İstanbul'u ziyaret eden, İstanbul'u araştıran bilim adamlarının hemen hepsi bu yapıdan bahsetmiştir ve bunlar genellikle de çalışmalarının sonunda bu yapının bir an önce temizlenmesini, temizlenirse İstanbul için çok güzel bir ziyaret noktası olacağını, İstanbul'un ilgi çekici yerlerinden biri olacağını söylerler. Umarım, en kısa zamanda bu kalıntı korunup İstanbulluların kullanabileceği şekilde yeniden düzenlenebilir" dedi.

"KAZI YAPILIRSA KALINTININ ETRAFA DOĞRU TAHMİN ETTİĞİ TAHMİN EDİLEBİLİR"

Yılmaz, "Aslında yapının tabi ki üzerinde, etrafında ve içinde yapılacak arkeolojik çalışmalar belki ne olduğu hakkında bize bilgi verebilir. Son yıllarda hemen önündeki Şeker Han diye bilinen Baker Han'da yapılan kazılarda işte birtakım kalıntılarla karşılaşıldı. Çok büyük ihtimalle büyük bir hamam kalıntısı. Böyle Ephesus (Efes) ya da işte Anadolu'daki birçok yerleşim yerinde karşımıza çıkan yamaç evleri gibi burada böyle bir yamaca kademeli olarak yerleşmiş bir Bizans Sarayı hayal edebiliriz. Şeker Han'daki kalıntılar da bunu gösteriyor. Kazı yapılırsa etrafa doğru bu kalıntının devam ettiği tahmin edilebilir" ifadelerini kullandı.

"KAPILARINI DEMİRLE KAPATTILAR"

Çevredeki bir iş yerinde çalışan Cafer Sarı, "25 yıldır görüyorum burayı, hep boş bir alandı. Altında su var, bazen duvarlarından sular akar, görüyorsunuz ağaçlar da çıkıyor. Eski olduğunu biliyorum ama hakkındakiler ne kadar doğru bilmiyorum. Geçen sene, çevredeki bir evsiz içine girmişti. Su altı polisleri falan gelmişti, ardından da kapılarına kilit vuruldu, demirle kapattılar. Daha önce içeri girip, görebiliyordunuz. İçeriyi kuyu gibi düşünün, sütunlar var. Yerebatan Sarnıcı gibi düşünün, büyük ve geniş bir alan, paralel olarak. Merak ettim elimde de fener vardı son girdiğimde, baktım gizemli, insanın dikkatini de çekiyor"dedi.

"SUYUN DERİNLİĞİ BAYAĞI YÜKSEK"

Başka bir esnaf ise, "İçinde su var, suyun dışında başka da bir şey yok. Derinliği bayağı yüksek, girip çıkan kimse de yok. Aşağı yukarı 10 senedir buradayız, burası sürekli böyledir" şeklinde konuştu.

DHA

Editör: Ayşegül Keskin