SEPSİSTE 1 yaştan küçük çocuklar, yaşlılar ve hamilelerin risk grubunda yer aldığını belirten Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nuriye Taşdelen Fışgın, “Kişide sepsis gelişmesinde genelde ya enfeksiyon tanısının geç konması ya da verilen antibiyotiklerin yetersiz kalması söz konusudur. Ancak gereksiz ve uygunsuz antibiyotik kullanımı, antibiyotiklerin yarıda bırakılması gibi nedenler de bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesine yol açarak sepsis gelişimine zemin hazırlamaktadır” dedi.

‘HALSİZLİK, ÜŞÜME-TİTREME, ATEŞ, HİPOTERMİ, KALP ATIŞ HIZINDA ARTIŞ GÖRÜLEBİLİR’

Sepsiste belirtilerin enfeksiyon odağı ile ilişkili olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Nuriye Taşdelen Fışgın, “Genel belirti ve bulgular arasında halsizlik, üşüme-titreme, ateş veya hipotermi denilen vücut sıcaklığının 36 derecenin altında olması, kalp atış hızının ve solunum sayısının artması, nefes darlığı, idrar çıkışında azalma ve zihinde bulanıklaşma ve bilişsel fonksiyonlarda azalma sayılabilir. Ayrıca, enfeksiyon odağına göre belirti ve bulgular değişebilir. Örneğin, en sık enfeksiyon odağı olan idrar yolu enfeksiyonunda; bulantı-kusma, idrar yaparken yanma, yan ağrısı, bulanık ve/veya kanlı idrar yapma gibi semptomlar sayılabilir” diye konuştu.

‘İDRAR YOLU ENFEKSİYONU, ZATÜRRE, KARIN İÇİ ENFEKSİYONLAR SEPSİSE YOL AÇABİLİR’

Prof. Dr. Fışgın, sepsisin kimlerde daha fazla görüldüğü sorusuna şu yanıtı verdi:

“Sepsise neden olabilen toplum kaynaklı en yaygın enfeksiyonlar idrar yolu enfeksiyonları, zatürre, karın içi enfeksiyonlar, yanıklar ve deri enfeksiyonlarıdır. Özellikle yaşlı kişilerde bağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle sepsise yakalanma olasılığı daha yüksektir. Bunun dışında hastane kaynaklı; geçirilen cerrahi sonrası operasyonlar ile ilişkili kişinin vücudundan ve/veya hastane ortamından edinilmiş, topluma göre daha dirençli mikroplarla enfeksiyon gelişebilmekte ve sepsis tablosu ortaya çıkabilmektedir.”

‘1 YAŞTAN KÜÇÜK ÇOCUKLAR, YAŞLILAR VE HAMİLELER RİSK ALTINDA’

Sepsisinin gelişmesinde ya enfeksiyon tanısının geç konması ya da verilen antibiyotiklerin yetersiz kalmasının söz konusu olabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Fışgın, “Ayrıca özellikle bağışıklık yanıtın baskılanmasına neden olan altta yatan hastalıklar ve/veya kullanılan ilaçlar da enfeksiyonun ilerlemesine ve sepsis gelişimine neden olabilmektedir. Tüm bunların yanı sıra, gereksiz ve uygunsuz antibiyotik kullanımı, antibiyotiklerin yarıda bırakılması gibi nedenlere bağlı olarak bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesi, vücutta gelişen enfeksiyonun kontrol altına alınmasını engelleyerek sepsis gelişimine zemin hazırlamaktadır. Bir yaş altı çocuklar, hamile kadınlar, kronik hastalığı bulunan kişiler ve yaşlı bireyler sepsis açısından risk grubunda yer almaktadır” dedi.

‘TANI İÇİN DETAYLI ÖYKÜ, SİSTEMİK MUAYENE VE KAN TAHLİLLERİ ŞART’

Sepsisin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaygın görülen hastalıklar arasında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Fışgın, tanı süreci hakkında şu bilgileri paylaştı:

“Enfeksiyon belirtileri olan kişilerde tam ve detaylı bir değerlendirme yapılmalıdır. Bu kapsamda hastadan; detaylı öykü alınmalı ve sistemik muayene yapılmalıdır. Bu değerlendirmeler sonucunda kanda enfeksiyon ve enfeksiyon belirteçlerinin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Bunun yanı sıra pıhtılaşma testleri, oksijen ihtiyacı, karaciğer ve böbrek fonksiyonları, su ve elektrolit düzeyleri değerlendirilmelidir. Gerekli görüldüğünde radyolojik ve daha ileri tetkikler yapılmalıdır.”

‘HASTANIN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ KÖTÜYSE ÖLÜMCÜL OLABİLİR’

Sepsisin enfeksiyon etkeninin kana geçmesi sonucu oluşan ve ölüme neden olabilen ağır bir klinik tablo olduğunun altını çizen Prof. Dr. Fışgın, “Altta yatan hastalıkların varlığı, ileri yaş, bağışıklık sisteminin zayıflığı, dirençli bakteri ile gelişen enfeksiyon varlığı gibi durumlar ölüm oranını artıran sebeplerdir. Sepsis sırasında çoklu organ yetmezliği ve pıhtılaşma bozuklukları ortaya çıkabilir” diye konuştu.

‘ENFEKSİYON BULGULARI VARSA ACİL DOKTORA BAŞVURULMALI’

Sepsisi önlemenin mümkün olabileceğine değinen Prof. Dr. Fışgın, “Kişide enfeksiyon bulguları olduğunda doktora başvurması, gelişi güzel antibiyotik kullanmaması, verilen tedavileri tamamlaması ve sağlıklı ve dengeli beslenmesi önemlidir. Bunun dışında bağışıklığı güçlendirmek için dengeli ve sağlıklı beslenmek ve egzersiz yapmak önemlidir” ifadelerine yer verdi.

‘HASTANIN KLİNİKTE YA DA YOĞUN BAKIMDA TAKİBİ GEREKEBİLİR”

Son olarak tedavi yöntemleri hakkında bilgiler paylaşan Prof. Dr. Fışgın, “Sepsisin tedavisi, enfeksiyon odağına göre kullanılan antibiyotikler ve destek tedavilerini içermektedir. Sepsisin ağırlığına göre hastanın klinikte veya yoğun bakımda takip edilmesi gerekebilir. Bazen solunum cihazı ihtiyacı doğabilir. Uygun antibiyotik tedavisi ve destek tedavileri sonucunda hastanın öncelikle enfeksiyonu kontrol altına alınır. Daha sonra etkilenen organların destek tedavisi ile normal fonksiyonlarına kavuşması sağlanır” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

dha

Editör: Haber Merkezi