Yeniden gözden geçirdim:, Kitabın hikayesini özetleyeyim:
Şair Ömer Erdem'in, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın 100. yaşını 100 şairle Dağlarca'ya giderek kutlamak gibi bir rüyası vardı. Ancak Dağlarca 100'e 6 kala aramızdan ayrıldı. Ömer Erdem’in fikri, Haydar Ergülen’in aklına Dağlarca için 100 cümle yazmak düşüncesini getirmiş. Yazmaya başlamış. Bu sırada Dağlarca 94 yaşında ölünce, tasarımın başlığı. “Dağlarca İçin 94 Cümle”'ye dönüşmüş
Yazılan her cümlenin altında, cümlenin Ergülen’ce çağrışımı, açılımı yer almış. Bazen de açılım ve çağrışımlar, cümleleri doğurup yazının başında taşımış.
Kitabın ilk yazısının başlığı “Dağlarca bu cümleleri beğenmezdi!” şeklinde. Yazar, çocukluk günlerinden bu yana Dağlarca ile tanış oluşunu yazdıktan sonra, kitaba omurga olan cümlelerin sırrını anlatıyor:
“… Dağlarca için kitap tasarım cümle olarak başlamıştı, birer cümleydi önceleri, bazen kısa, bazen uzun. Sonra bazı cümleler paragrafa benzedi, bazıları daha da uzayıp düpedüz yazı oldular. Bazen müdahale ettim onlara, yazıları kısaltıp cümlelere dönüştürdüm. Bazen de bir cümleye bir cümle daha ekleyip uzatmaya çalıştım.
Bazı cümleleri kışkırtıcı olsun, merak uyandırsın diye fazla uzun tutmadım, kısa kestim. Devamını okur getirir, gereğini Dağlarca şiirleri okuyarak yerine getirir diye. Biraz da düşünce kıvılcımları ya da serbest düşünceler olarak bakılmalı bu cümlelere. Bunlardan kalkılarak yeni yerlere varılabilir pekâlâ. Bazen de yalnızca Dağlarca'nın sözlerine ya da dizelerine yer verdim. Üzerine ne söylense fazla olur kaygısıyla. Dağlarca'nın sözleri konuşmalarından, söyleşilerinden alınmıştır. Bunlar aynı zamanda Dağlarca'nın şiir anlayışı, şiir sanatına bakışı, poetikasıdır…”
Böylece 94. Cümleye gelinmiş: “Dağlarca’dan sonra ‘ıssız acun’ kalmıştır.” Alp Er Tunga destanı ve ağıtına telmih yapılan cümle altında, 15 Ekim 2008’de 94 yaşında hayata veda eden Dağlarca’dan sonra Türk şiirinin, dünya şiirinin, tüm çağların ve dillerin değil şiiri, yeryüzünün, çocukların, hayvanların, bitkilerin, çiçekler, doğa, evren ve sözcüklerin de ıssız kaldığı anlatılıyor.
Haydar Ergülen 94 cümleden sonra “Biz yine de 6 cümle daha yazalım Dağlarca için ve onun yaşamıyla, şiiriyle iz bıraktığı bu zamanı "Dağlarca Yüzyılı" olarak bilelim, analım, koruyalım, sürdürelim…” diye düşünmüş ve 100’a tamamlamış. Ergülen’in bu tasarısı başka şairlere uygulanmasını yol açmış. Öncelikle Cemal Süreya için de 59 cümle yazıyormuş. Sırada Behçet Necatigil ve Ece Ayhan varmış. Gerçekleşip gerçekleşmediğini bilmiyorum.
Dağlarca ilkokul günlerimizden bugüne en çok okuduğumuz, duygulandığımız, coşkulandığımız şairlerin başında geliyor. Dün bu sütunda yazdığım yazının içinde yer alan "Mustafa Kemal'in Kağnısı"nı bugün de okurken gözlerim nemlenir. Kuşkusuz Haydar Ergülen de öyle.
Kitap tanıtımında açıklanan amaca yüreğinizle katılırsınız: “…. Dağlarca gibi şiirin zirvesinde yaşamış, tek başına şiir ülkesi olmuş bir şairi anmak, nefesini bulunduğumuz ana taşımak ancak şiirsel anlatımlarla mümkün olabilir, bu büyük şairin hatırası böyle yazılarla günümüze taşınabilirdi. Bu eylem, Haydar Ergülen'in ‘tepeden tırnağa şiirdir’ diyerek seslendiği Dağlarca'yı, Dağlarca şiirini ele aldığı ‘Dağlarca için 94 cümle’deki şairane yazılarda ifadesini buluyor. … Bir dizi kitabın ilki olan bu edebi bakış, yapıtlarıyla her daim genç ve yeni kalacak olan Fazıl Hüsnü Dağlarca şiirine yeni anlamlar kazandırıyor.”