Merkeze bağlı (Edirne) Küçükdöllük köyünde tarım arazilerinin sulanmasında kullanılan gölette, toplu balık ölümleri yaşandı. Balıkların bir kısmı kıyıya vururken, bir kısmı ise su yüzeyinde kaldı.
Muhtar Mehmet Meşe'nin ihbarıyla köye gelen İl Jandarma Komutanlığı ekipleri inceleme yaptı, tutanak tutup, durumu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne bildirdi. Müdürlük ekipleri de ölü balıklar ve sudan numune alarak inceleme başlattı.
Köylüler, gölette ilk kez balık ölümleri ile karşılaştıklarını belirterek, ölüm nedeninin bulunmasını istedi. Köyde 18 yıldır üzüm yetiştiren İlyas Saç, daha önce de gölette suyun azaldığını ancak balık ölümlerinin ilk defa yaşandığını belirtti.
Saç, kirlenme ile ilgili şunları söyledi:
"Onlarca belki de yüzlerce balık ölmüş. Neden öldüğü konusunda bir tespit yok. Duyduğumuza göre elektrik vererek avlanıyorlarmış. Bazı söylentiler de sudaki oksijenin azalması nedeniyle balık ölümlerinin yaşandığı yönünde ama bu döneme kadar bu gölette birkaç kere su azaldı. Daha önce böyle balık ölümü gerçekleşmedi. Bunun başka bir sebebi olması lazım. Çok fazla zayiat var. Neredeyse gölde canlı balık kalmadı. Tam bir katliam ama nasıl yapıldığını hiç bilmiyorum. Önce köy muhtarımız jandarma ekiplerine bilgi verdi. Güvenlik kameraları izlendi. Ölümlerin nedeninin bulunması lazım. 2005 yılından beri gece gündüz burada olan biriyim daha önce hiç böyle bir olay görmedim. Gölette yaklaşık 500 kilo balık öldü. Bunu tekrar üretmesi zaman alır. İnsanlar gelip hem balıklarını tutup hem doğada piknik yapıyorlardı. Balık ölümlerinden dolayı artık insanlar gelmez. Kokudan gelmez fotoğrafları gören gelmez. Tam yumurta dönemi, hepsinin karnı şiş ve yumurta var. Bu tür göletlerde kontrollü ve izinli avlanılması lazım. Burada insanlar balık avlasın, piknik yapsın ama katliam olmasın. Geleceğimizi katletmişler burada"
Daha fazla kazanmanın, nesillerine daha temizden ziyade daha fazla para bırakmanın hesabıyla kendi sonunu da hazırlıyor.
Maden sahalarından tutun da, tarım alanlarına kadar çok geniş alanlarda sentetik kimyasal veya benzeri maddelere rastlanıyor. İnsan sağlığını tehdit eden maddeler daha ön planda olsa da, bulunan maddelerin diğer canlılar için daha öldürücü olduğu biliniyor.
Son yapılan bir çalışmada Londra’nın içinden geçen Thames nehrinden Brezilya'daki Amazon nehrine kadar hemen bütün kıtalarda 258 nehri incelenmiş ve ilginç sonuçlar ortaya konmuş.
Çok sayıda araştırıcının yer aldığı çalışmada 60 civarında ilaç etken maddesi taranmış. Özellikle farmasötik etkilerin dikkate alındığı çalışmada ülkelerin gelişmiş düzeyi ile nehirlerin kirlilik düzeyleri arasında ilginç ilişkiler bulunuyor.
Tarımsal üretimde, insan ve hayvan sağlığında kullanılan ilaçlar, dünyanın bütün bölgelerinde nehirleri kirletiyor.
Bir ülkenin sosyoekonomik durumu ile nehirlerindeki ilaç kirliliği arasında çok güçlü ilişkiler bulunuyor. En kirli akan nehirler, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor. Ergene nehri tarım ilaçları yanında sanayi atıkları yönünde de çok kirli ve yıllardır sivil toplum örgütleri bu konuya dikkat çekmeye çalışıyor. Yüksek düzeyde ilaç kirliliği tespit edilen ülkelerde yüksek yerel işsizlik ve yoksulluk oranları da dikkati çekiyor. Diğer yandan adeta zehir akan nehirler, üzerinde en az araştırma yapılmış olan akarsular. Bu akarsular, Orta Afrika, Güney Amerika ve Güney Asya’nın bazı bölgelerinde bulunuyor.
Nehirleri kirleten unsurlar arasında nehir kıyılarına çöp atma, yetersiz atık su arıtma altyapıları, sanayi tesislerinin nehir kenarında bulunması ve atıkların kontrol edilmemesi bulunuyor. Aynı zamanda bu ülkelerde tıbbi atıkların toplanması ve bertaraf edilmesi konusundaki altyapılar ve faaliyetler son derece yetersiz bulunuyor.
Dünyanın en fazla su taşıyan nehirlerinde dahi belli dönemlerde yüksek düzeylerde insan sağlığını tehdit eden kimyasallara rastlanması, ciddi tehdit olarak kabul ediliyor. Bu nedenle atıkların sistematik bir şekilde izlenmesi ve cezai müeyyidelerin uygulanması gerekiyor.
İlaç kullanımının azaltılması, ağır metal içeren materyallerin doğaya bırakılmaması konularında yeni tedbirlere ihtiyaç duyuluyor.
Farmasötik etkilere sahip materyaller sucul yaşam alanlarında bulunan canlı türlerini hızla tüketiyor. Aynı zamanda bu su kaynaklarından hem içme-kullanma hem de tarımsal sulamada yararlanılıyor. Bir yerde tehlikeli maddeler daha geniş alanlara taşınıyor.
Türkiye’de gerek bitki gerekse hayvan sağlığında kullanılan ilaçların ambalaj ve boş şişeleri ne yazık ki birçok bölgede depolanmıyor. Hatta nehirlere atılıyor. Bu ihmaller daha büyük tehlikeler oluşturuyor. Bu nedenle, insan, hayvan ve bitki sağlığında kullanılan bütün ilaçlarda depozito uygulaması veya boşunun iadesi gibi uygulamalara ağırlık vermek gerekiyor.