Her şehrin bir öyküsü var
550 yıl önce Korkunç İvan denilen Rus Çarı’nın, Kazan kentini yakması ve bu kentte yaşayan çoğu Tatar ve İdil Bulgar Türkünü yok etmesini eleştiren bir tiyatro yazan büyük Türk Şairi Nazım Hikmet’in “İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu” adlı eseri, 1953’de Moskova Devlet Tiyatrosu oyuncuları tarafından oynanmış ve Stalin’in emri ile ertesi gün yasaklanmıştı. Bunun üzerine Nazım Hikmet’in çok üzüldüğü ve tepki gösterdiği, Kazan’da hala anlatılmaktadır.
Tüm Rusya topraklarında olduğu gibi giderek nüfusu azalan ve bu gün 4 milyon nüfusu ile halkının % 60’ı Müslüman Türk olan Tataristan’ın başkenti Kazan şehrinin 2005’de, 1000’inci kuruluş yılı (Milenyum’u) coşkuyla kutlandı. Bininci yıl (Milenyum) kutlamalarında, folklorik ve tüm kültürel duruşlarıyla burada yaşayan Tatar Türkleri ve burada çalışan 4 bin civarındaki Türkiye Türklerinin başarıları coşkulu bir bayram havasında geçmesi, Ata yurdu bu topraklardaki soydaşlarımızla olan dayanışmamıza güç katmaktadır....
1992’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Rusya Federasyonu içinde Özerk Tataristan Cumhuriyeti olan ülkenin başkenti Kazan’ın yeniden inşaasında, Türk Yüklenici-Müteahhit firmalarının rölü büyüktür. Özellikle, Özgür şair ve Türk mimar heykeli, modern camiler, 18 yaşında daha Hukuk Fakültesi öğrencisi iken, ilk boykot eylemini başlatan Lenin adına var olan Üniversite ve Tatar yemek kültürünün damak tadı, bereketli sevze ve meyve bahçeleri, İdil-Bulgar Kasabasındaki sizin Kazan kentine gelmeniz ve İdil-Volga Nehri üzerinde sandal sefası yapmanız için, pek çok neden bulunmaktadır. Kazan başta olmak üzere, Rusya’nın pek çok kentini yeniden imar eden ve Kazan merkezini baştan aşağı, modern mimari projeleriyle, Milenyum (2000)’a hazırlayan bazı çılgın Türk yatırımcılardan olan, Kazan’daki araştırma ve belgesel çalışmalarıma destek olan genç iş adamlarımızdan, aslen Pendik-Kurna Köyü’nden olan girişimci Metin Yıldırım, İdil-Volga Nehri kıyısındaki yemekli bir sohbetimizde, ilginç bir tesbitinden şöyle söz etmişti: “Kazan başta olmak üzere, Rusya-Sibirya coğrafyasında; Stalin’in aksine, Leninizm ve Kemalizm yükselen değer olarak yaşamaktadır. Türk dilinin ve kültürünün her koşulda, ödünsüz savunucusu Nazım Hikmet’e olan sevgi ise çok büyüktür. Rus okullarında hala Orhan Veli şiirleri okutulmaktadır. Batı özentisi genç nesil ise, bu kapsamın dışındadır...” Son 20 yıldır Türk işadamlarının bu bölgede yaptığı devlet binaları, toplu konutlar, cami, işyeri, kültür ve spor kompleksleri, resmi ve özel binalar, lüks alış veriş merkezleri, otel ve eğlence yerleri, çağdaş ve yaşanılabilir lüks villalar ile; Kazan kentini, geleneksel ile modern dokuyu buluşturan, özellik ve güzelliklere kavuşturuyor...
Bundan bin yıl önce Orta Asya’dan göç eden Tatar Türk boyu; kıyıdan kıyıya genişliği 8 kilometreyi geçen Volga nehri kıyısında bulunan 13’üncü yüzyılda Bulgar kasabasına yerleşen İdil Bulgar Türklerinin yoğun olarak yaşadığı bu kasaba, binlerce yıl süren her tür baskı ve asimilasyon politikalarına karşın, Türk kültürlerini ve İslami özelliklerini yitirmediler... İdil Bulgar kasabasında bulunan tarihi yerleşim, hamam, cami ve medrese avlusuna yapılan kilisenin görüntüsü, halkaların tüm farklılıklarına karşın; birlikte yaşama kültürünün bir simgesi olarak duruyor... Kazan’da bulunan camiler, özgün mimari dokusu olan dev yapılar ve öteki Türk kültürünün izleri, Volga kıyısında bir uygarlık harikası olarak yükseliyor...
Yemeklerinden düğün ve bayramlarına, giysilerinden danslarına... Geleneksel kültürlerinde çekirdek aile ve öteki toplumsal değerlerini koruyan ve çağdaş yapılanmalarıyla da dikkati çeken Kazan Tatar Türkleri, çok çalışkan, disiplinli, konuksever, gelenekçi ve biraz da inat olarak tanınmaktalar.
19. yüzyılın sonunda Çarlık Rusyası döneminde yapılan baskılar sonucu bu toprakları terk edip Anadolu’ya göç eden Tatar Türkleri, bu gün Konya’nın Cihanbeyli ilçesi ve Eskişehir’de yaşamaktalar... Uzun aralıklardan sonra bu iki akraba topluluk, birbirleriyle görüşmeye başladılar...
“Kazan” adı nereden geliyor?
Kazan şehrinin en ilginç mimari yapısı, şehrin simgesi olan ve bir kazana benzeyen Süyüm Bike Kulesi’dir. XVII. yy.ın ikinci yarısında kurulmuş olduğu tahmin edilmektedir. Kulelerle ilgili pek çok efsane vardır. Bunlardan birinde, yeryüzünde eşine rastlanmamış bir güzellikte olan dul Süyüm Bike Hatun’u duyan Rus kasabı olarak bilinen Korkunç İvan’ın ona kendisiyle evlenerek Moskova Çariçesi olmasını teklif ettiği anlatılır. Süyüm Bike’nin bu teklifi reddetmesi üzerine Ruslar Kazan’a sefer düzenlemiştir. Bir katliam çıkmasını istemeyen Süyüm Bike, bir şartla Korkunç İvan’la evlenmeye razı olur: Düğün hediyesi olarak bir hafta içinde Kazan’da bulunan bütün minarelerden daha yüksek bir kule yapılmalıydı. Düğün gecesi verilen ziyafet esnasında gelin, Moskova’ya hareket etmeden önce son defa doğduğu şehre yukarıdan bakmak istedi. Son kata kadar çıktı ve... Küçük oğluyla beraber aşağı atladı. Bunu gören Korkunç İvan, bir kazana benzeyen Kazan kentini yaktı... Yanan bir kültür üzerine yeniden inşa edilen Kazan’ın adının buradan geldiği söylenmekte ise de; aslında bin yıl önce bu verimli toprakları yurt edinen; yerleşik kültür ve ziraatçılıkta oldukça ileri olan Kazan-Tatar Türklerinin soy ağacı adından geldiği bilinmektedir...
Devamı haftaya…