Eyüpsultan bizi çağırıyor
1972’den bu yana, içinde su akan, çağ açıp-çağ kapayan ve bir dünya marka kenti olan İstanbul’da yaşıyorum. Daha görmediğim pek çok cennet mekanları buluna bu kenti merakla, keşfetme ve belgeleme uğraşım sürüyor…
Dünyanın turizm cenneti İstanbul’u bu kadar güzel görmedim. Eyüp’ten teleferikle Piyerloti Tepesine çıkıp; Haliç, Silahtar, Kasımpaşa, Feshane, Sütlüce, Balat, Fatih, Süleymaniye, Eminönü ve Topkapı Sarayı manzarası ve eşsiz tarihi İstanbul güzelliğini; Piyerloti Kahvesinde, kahve içerek izlemenin dayanılmaz hafifliğini yaşamanın ayrıcalığı, içinden nehir akan bu gizemli şehirde; yalın ve imge yüklü şiir ve de nice sevda öykülerine esin kaynağı olan bir zaman dilimindeyim, yeniden… Sevgili Onat Kutlar abimin Piyerloti’de kahve molasını anımsadım, hüzünle… Bozulan ve kirlenen bu güzel kent, hala yaşanacak çokça güzelliklerle dolu…
“Kutsal Emanetler”, “Şiirin Yol Öyküsü Han Duvarları”, “Anadolu ve İstanbul Su Medeniyeti”, “İstanbul Karızları” ve “İstanbul’un Kimlik Kartı Taksim Anıtı” adlı belgesel çalışmalarıma esin kaynağı olan, bu kenti gezmek ve tanıtmak boynumun borcudur. Prens Adaları başta olmak üzere, İstanbul’un pek çok yaşam ve turistik yerlerini daha önce yazmıştım. Şimdi sıra, Eyüp ve Balat’ta… Feribot ile yaptığım Haliç gezimde, Eyüp’de indim ve tarihi Eyüpsultan Camisi ve çevresini gezdikten sonra, finiküler ile Piyerloti’ye çıktım. Gün batımında, Tarihi Piyerloti Kahvesinin seyirlik alanında, Haliç manzaralı kahve içmenin dayanılmaz hafifliğini yaşamanın ayrıcalığını hissettim, yeniden… Ve ben deniz kokan şiirimin esin kaynağı, İstanbul göğünün mor ışık salkımlı dansı esliğinde sevdalanıyorum… Ben İstanbul’un içinde, İstanbul benim içimde semada semah dönüyoruz; döne döne, yan yana ve yana yana… Bir kutsal şiirin kor ateşi sarmakta bedenimi… Şimdi şiir rehberliğinde, farklı inanç ve kültürler coğrafyası merkezi Eyüp ve Balatı yeniden gezmenin ve keşfetmenin tam zamanı… Eyüpsultan bizi çağırıyor…
Devamı yarın…