Kadınlar neden çalış(a)mıyor?

Abone Ol

 Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 mart ayında açıkladığı “İstatistiklerle Kadın / 2023” verilerine göre, Türkiye’de 15 yaş üstü nüfusun iş gücüne katılım oranı %53 olarak gerçekleşti. Bu oran erkeklerde %71 iken, kadınlarda %35 oldu. Yine aynı rapora göre yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %68,8 şeklinde gerçekleşti. Olumlu tarafından bakmak istersek daha önceki yılların oranları ile karşılaştırarak “artış var” diyebilir, “yükseköğretim mezunu kadınlarda çalışan nüfus çalışmayan nüfustan yüksek” şeklinde olumlayabilir, özetle bakış açımıza göre istediğimiz şekilde manipülatif bir güzellemeye konu edebiliriz. Zaten yıllardır maruz kaldığımız da budur. Fakat ben diğer taraftan bakmayı ve 2024 Türkiye’sinde hâlâ neleri konuştuğumuzun altını çizmeyi deneyeceğim.

“Kadınların iş gücüne katılım oranı %35 oldu” ifadesi aynı zamanda “kadınların %65’i iş gücüne katılmıyor” ifadesini barındırır.

“Yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %68,8 şeklinde gerçekleşti” demek aynı zamanda “kadınların %31,2’si yükseköğretim eğitimi aldığı halde çalışmıyor” demektir.

Yönetim gurusu Peter F. Drucker’in “bir sorunu doğru tespit edemezseniz o soruna asla çözüm üretemezsiniz” sözünü de buraya bırakıp devam edelim.

Toplumumuzdaki işsizlik tartışmaları genellikle cehalet cümleleri ve eleştiriden öteye gitmiyor. “Her yerde iş var ama gençler çalışmak istemiyor, yeni nesle çalışmak zor geliyor, evinde oturmak varken neden çalışsın ki, herkes masa başı iş arıyor…” Gerçek sorun bu eleştiri bulutunun altında kaybolup gidiyor ve neredeyse kimse “yükseköğretim eğitimi almış 3 kadından biri neden çalışmıyor” sorusunu sormuyor. Çünkü sorsalar toplumda kadının yeri, çalışma hayatının kadına uygunluğu, çocuk bakımının kadına dayatılması, ülkedeki esnek çalışma mevzuatı gibi sorunlara çözümler önermek zorunda kalacaklar. Hamile bir kadının, bebek bakan bir kadının, her gün çocuğunu okula gönderen ve dönüşte karşılayan bir kadının nasıl bir işte çalışabileceği sorusu ile muhatap olacaklar. Bu soruları yeni sorular takip edecek ve “haftanın sadece 3-4 günü ve yarım gün okula giden milyonlarca üniversite öğrencisi neden iş hayatına aktif olarak katılamıyor” veya “sadece hafta içi çalışan ancak geçinemediği için hafta sonlarını da parttime çalışarak değerlendirmek isteyenler ne yapabilir” gibi cevap bekleyen bir sürü sorumuz olacak.

Doğru soruları sormak sorunun tespiti açısından son derece önemli. Ardından dürüst olmak ve hataları itiraf etmek gerekir. Sonra akıl koymak ve plan yapmak gelir. Ardından çalışmak ve çözüme giden yolda ısrarcı emek sarf etmek…Aksi halde yükseköğretim almış olmasına rağmen çalışma hayatına katılamayan Türk kadınının üretici gücünden istifade etmemiz, dolayısıyla gerçek manada kalkınmamız olanaksızdır.

Çözüm önerisi mi? Bu gibi derin sorunlara tek bir çözüm önerisi değil bir çözümler silsilesi gerekir ve konu yapısal reformlara kadar gider. Ancak çalışma hayatında yapılacak birkaç düzenlemeyle kısmi iyileşme sağlanabilir ve yapısal reformlara fırsat penceresi oluşturabilmek için zaman kazanılması mümkün olabilir. O düzenlemeler hakkındaki önerileri de bir sonraki yazıda ele alacağım.