Resmi görev ve unvanları bir yana, Kadir Pürlü adı; kültürümüzün define avcısı, neferi ve koruyup aktaranı çağrışımını uyandırır. Gözlerden uzak kalmış pek çok değeri gün yüzüne çıkardı, yarınlara kalmasını sağladı.
Âşık İsmetî, Âşık Talibî Kılıç, Âşık Ali Dayı, Âşık Feryadî, Şair Kadir Baba, Hicabî, Mehmet Recai, Recep Kızılkaya gibi pek çok değeri sayabilirim. Ayrıca, onlarcası hakkında bilinmeyenler hakkında makaleler yazdı. Arşivi ile bizlere ışık tuttu. Bulunduğu coğrafyanın gelenek ve göreneklerini araştırıp yayınladı. Bunlar arasında Sivas ve Gürün Kültür Envanterleri bulunuyor. Bu topraklarda yetişmiş kültür ve sanat insanlarına ilişkin, sempozyum, panel, kongre, sergi gibi etkinliklerin mimarı oldu. Konferanslar verdi. O, Sivas kültür ve sanatı uğruna ömrünü hayrat etti.
Kadir Pürlü, 1959’da Sivas Karalar köyünde doğmuştu. Ankara Yüksek Teknik Öğretmen Okulunu bitirdi. Öğretmenlik yaptı. 2004’de Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürü oldu. Son görev yeri olan Aydın’da 2024’de resmi olarak emekli oldu. Ama kültür hizmetleri açısından emekli olması mümkün değildi.
Sivaslılar, şiire mayalanmış olarak doğarlar. Kadir Pürlü, şiirle başladığı sanat yolculuğunu, ipek böceği gibi içten içe örerek sürdürdü. Ama görevleri gereği kültür çalışmalarını ön plana çıkardı.
Emeklilik hayatı ile birlikte, şiir kozası açıldı. İpeklerini gün yüzüne çıkardı.
Kadir Pürlü’nün şiir serüveninin ilk kitabı “Bahar Esintisi” adını taşıyor. 1976-1981 yılları arasında yazdığı şiirleri kapsıyor. Birkaçı dışındaki doksanı aşkın şiiri, Ankara mahreçli. Şiirler, yüksek öğrenimini gurbet ve özlemin yakıcı duygular sarmalında yaşayan şairin, yalın ve içli seslenişini yansıtıyor.
Gurbet, özlemli ninniler ve türkülerle büyüyen insanımızın benliğinde vücut bulur. O, öyle bir ruh derinliğidir ki, dağlar setler oluşturur, turnalar uçar, “bad-ı saba” seher yelleri selam getirir götürür. Kadir Pürlü seher yeli ile bile esmek, sılanın hal ve gidişini görmek, sorularının yanıtına ermek ister:
“…..
Çağlayıp köpüren suya hasretim
Allı turna telli toya hasretim
Çiçekli dağlara köye hasretim
Seher yeli dur beraber gidelim
…..”
Şairler, yakınsalar da aşk derdi ile yanmaktan hoşnuttur. Fuzuli gibi, “bana ilaç verme; benim helâk olmam, senin derman olsun diye vereceğin zehrindedir,” der.
Kadir Pürlü de yananlardan: Bu yanıştan şikâyet ettiğini sanmıyorum:
“Bir güzel kadına yandı şu gönlüm
Uçuştu seneler yanış o yanış
Ben unut dedikçe bağlandı gönlüm
Duymadı kimseler yanış o yanış
……”
Tren yolları, kara tren sesleri… Ezgili duyguların hıçkırığı, tatlı, acı hüzünlerin notalara dökülemeyen besteleri oldu:
“Tıpkı ben de senin gibi yorgunum
Fırtınalar vurdu sessiz durgunum
Ne kırgınım sana ne de dargınım
Yürü kara tren geçiyor bayram
….”
Kadir Pürlü bir başka şiirinde; “Çığlık çığlığa ötüşürken trenler/ Sivas Garı'nda” derken bin bir empati içindedir. “… İstasyon Caddesi boyunca / Yağmur gittikçe artar / Selamlaşırız selvi dallarıyla / Huzur içinde yıkanır parke taşları / Yağmur değildir bu gece gökten boşanan / Kim bilir hangi âşıkların gözyaşları”
“Hüsn-i ta'lil”, her olayı veya olguyu güzel bir sebebe bağlama sanatıdır ki, yukarıdaki ve bir çok şiirinde Kadir Pürlü bunu çok iyi yapar:
“…. Şimdi artık geçmişimden
Silindi en önemli iz
Getiremez bir daha rüzgâr onu
Yaşadığım nice günler belirsiz
Ne belleğim kaldı
Ne adım sanım
Koca bir meydanda kaldım kimsesiz
Yırtılıp rüzgâra atılan kâğıt
Hatıra defterimin yapraklarıydı”
Eğer bir âşık ya da şair, “unuttum” diyorsa inanmayınız. Bunu bir sitem taşı varsayınız:
“…….
“Unutamadığım bir şey varsa
Sensin
Uykularımı böler
Rüyalarıma girersin
Ve biliyorum ki gelmeyeceksin
Bir bir tükenen umutların sonunda
Bu kaçıncı serzeniş
Unuttum”
Kadir Pürlü’nün “Bahar Esintisi,” Cağaloğlu Yayınevi tarafından yayınlandı. Ömrünün baharından kalp çarpıntıları yansıtan kitap, raflarımıza ve gönüllerimize konuk oldu.