Aldığım her mektubu bana yazanın sesiyle okudum.
Nasıl yazdığını düşündüm. Hatta yanlış yazılmış ve üstü daxil ile kapatılmış o sözcüğü merak ettim. Usulca kazıdım dil sürçmesini. O gün öğrendiğim yanlış yazılmış sözcüğü bugün anımsamıyorum.
Oysa o yanlıştan bin anlam çıkarmıştım.
Artık mektup sözcüğünün anlamı ve ağırlığı değişti. Bir nesil cümle içinde bile kullanmayacak. Asla faturadan, borç bildiriminden ve ceza makbuzundan başka bir şey bulamayacak posta kutusunda.
Orhan Veli’nin Nahit Hanıma yazdığı mektuplar da çalındı zaten. Kim bilir hangi şiirler, hangi sevda sözleri vardı çalınan mektuplarda.
Bazı gençler buz gibi sokaktan sobanın yandığı, sobayla ısınan bir eve asla giremeyecek. O sobanın üzerinde kaynayan ıhlamurun, çayın kokusunu alamayacak. Güğümde kaynayan suyun fokurtusunun ruha uyguladığı terapiyi asla bilemeyecek.
Sabahları soba üzerinde kızartılan ekmeğin kokusunu içinize çekmişseniz lütfen o kokuyu anımsayın. İşte mutluluk da böyle bir şey.
Apartmanın kapısını açıp paslanmış, kırık dökük üzerinde daire numaranın yazdığı posta kutusunda gördüğün mektubun yarattığı sevinç ve heyecan sobanın yanındaki divana oturup zarfı açana kadar artarak devam eder.
Bir, iki, üç. Yeniden ve yeniden okursun mektubunu. Sahi yazana mı aittir mektup yazılana mı?
Peki hangi kitabın arasında saklanmalıdır? Bana gelen mektuplar sayfalarının arasında sakladığım kitaplara ne anlatmıştır?
Bahar, yaz ve sonbahar hep dışlarlar Kış’ı. Konuşmazlar. Kış hep susar. Konuşmaz. Hep pencereden bakar. Kar, yağmur, fırtına hepsi tekmili birden kışa dahildir. Çıtırtılarla yanan sobalar, o sobaların üzerinde fokurdayan güğümler, kaynayan ıhlamurlar, erken kararan havalar kışa dahildir. Mektuplar hariç.
Mektuplar alana aittir. Bir de arasında saklandığı kitaplara.
Diğer mevsimlerde söyleyemediğiniz ne varsa kışın söylersiniz kendinize. Havalardan mı yoksa köşe başlarında bekleyen yalnızlık duygusundan mı asla bilemezsiniz. Hele bir de soba yanıyorsa bulunduğunuz ortamda
Kış başkadır. Kış yüzünden ölen insanlar biliyorum ben. En çok kış öldürür insanları.
En çok kışın yazılır ve gönderilir mektuplar. Yaz aylarının meşguliyeti çoktur. Kış özlemin ve kendine dönmenin ayıdır. Hesaplaşmanın bir de.
Aldığım her mektubu yazanın sesiyle okudum. Yazdığım her mektup benim sesimle gitti mi bilmiyorum.
Kış aylarına en yakışan dizeyi de biliyorum;
“İnsan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine?”
Sahi; insan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine.?