Konu, bayrak asmanın dışına taştı...
Mesut Barzani yönetiminin kontrolünde olan Kerkük İl Meclisi, Türkmen ve Arapların boykot ettiği oturumda kentin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'ne bağlanması için referandum yapılması kararı aldı. Referandumdan Mesut Barzani yönetiminin istediği sonucun çıkması kesin görülüyor.
Yanı başımızda oynanan bu oyunlara seyirci mi kalacağız? Bir Türk kenti olan ve burada yaşamakta olan Türkmenlerin hak ve hukuklarının yok edilmesi karşısında susacak mıyız? Türk ve Türkiye düşmanı Barzani'nin bu oldu-bittileri karşısında gereğinin yapılması gerektiği görüşündeyiz.
Irak'ın işgalinden sonra Kuzey Irak'da özellikle Kerkük üzerinde oyun oynayan Barzani, yaptığı açıklamalarda da "Kerkük bir Kürt kentidir. Burayı hiçbir güç elimizden alamaz" şeklinde meydan okumuştu.
Yıllardır Barzani yönetiminin kontrolü altında bulunan Kerkük'te demografik yapı, Türkmen ve Araplar aleyhinde değiştirilmiş durumda. Aniden alınan referandum kararı, Barzani yönetiminin referandumdan kendilerinin istedikleri sonucun çıkmasını garanti olarak gördüğünü de ortaya koyuyor. Kerkük İl Meclisi'nde Kürtlerin 26, Türkmenlerin 9, Arapların ise 6 üyesi bulunuyor.
Kerkük'ün statüsüne de bir göz atalım:
ABD'nin 2003'te Irak'ı işgali sırasında Barzani'ye bağlı peşmerge güçleri, Kerkük'ü fiilen ele geçirmiş, kente yoğun bir peşmerge göçü yaşanmıştı. 2005 yılında yazılan Irak anayasasının 140. maddesine göre, Kerkük'ün statüsü, devrik lider Saddam Hüseyin döneminde Kerkük'ten zorla göç ettirilenlerin geri dönmesi, ardından Kerkük'te nüfus sayımı yapılması ve kentin statüsü hakkında bir referanduma gidilerek nihai durumun belirlenmesi olarak öngörülüyordu. Ancak çeşitli nedenler ve anlaşmazlıklar sebebiyle bu madde henüz uygulanamadı.
İşin asıl düşündürücü tarafı şudur:
O yıllarda Kerkük'ün yapısının değiştirilmesi sırasında bizi yönetenlerin buna müdahale etmemesidir. Kerkük'ten gelen yardım isteklerine, çığlıklarına karşı bir şey yapamadık. Sonunda durum bugünkü konuma geldi.
Bayrak krizi ile tırmanan, şimdi de referandumla bir oldu-bitti ile Kerkük'ü yutmaya çalışan Barzani-Talabani ikilisinin Kuzey ırak'ta ne yapmaya çalıştıkları açık biçimde görülüyor. Yapılan bu işlerin dış güçlerin izni olmadan mümkün olamayacağını biliyoruz. Bu da Barzani'nin dış desteği arkasına aldığını gösteriyor.
Bayrak krizinin tırmanması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sert çıkışı az da olsa bizleri rahatlattı. Yüreklerimize su serpti. Erdoğan konu ile ilgili olarak Barzani'ye seslendi ve "Kerkük orada yaşayan Türkmen'iyle, Arap'ıyla, Kürt'ü varsa Kürt'ü hepsinindir. Dolayısıyla 'bizimdir' diyerek böyle bir iddianın içerisine girmeyin, onun bedeli de ağır olur. Türkiye ile münasebetlerinizi bir defa bozarsınız. Münasebetlerimiz şu anda iyi gidiyor. Bu münasebetleri bozmayın. Hemen o bayraklarınızı indirin. Sadece Irak milli bayrağı ile yola devam edin. Yoksa şu an geldiğiniz noktadan geri adım atmaya mecbur kalırsınız" dedi.
Ancak, Kerkük'teki gelişmelerin bundan böyle bayrak asmanın dışına taşmakta olduğunu gösteriyor. Özetle, bayrak krizi sona ermiş olsa bile, Kerkük'teki sıkıntılar bitmeyecek gibi gözüküyor.
Önce bayrak krizi ardından ilhak kararı, İran, PKK ve Talabani tezgahıyla Kerkük'te bir çatışmanın da habercisi olarak değerlendiriliyor. Halen sorunların devam ettiği Irak'ta yaratılmak istenen yeni istikrarsızlık ortamı olarak Kerkük'ün hedefe konulduğu yorumları yapılıyor. Burada da Amerikan ve İran etkisine dikkat çekiliyor. Kaynaklar, Kerkük'teki gelişmeleri, Vali Necmeddin Kerim'in kimliği üzerinden okumak gerektiğine işaret ediyorlar. Kerim'in, Celal Talabani'nin Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte güç kaybeden KYB'nin liderliği için hazırlandığı da belirtiliyor.
Gelişmelerle ilgili olarak Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun tepkilerine de göz atalım:
"Bu konuda kararı verecek olan Bağdat yönetimidir. Meclis kendiliğinden burada bir referandum kararı alamaz. Iraklı ve Suriyeli Türkmen kardeşlerimizle de sürekli irtibat halindeyiz, onlara her türlü desteği veriyoruz. Kerkük Türkmeni yalnız değildir ve yalnız kalmayacaktır. Oldubittilere müsaade etmeyiz. Kargaşa ortamında böyle fırsatçılık yapmak Irak'ın ve bölgesel yönetimin geleceği için de iyi olmaz."