İşte macera da bu noktada başlamış. Yer: Türkiye / Zaman: Şu an / Konu: Teknoloji / Mağdur: Gençler…
Gençlerimiz “facebook yurt odasında, Google ve Microsoft garajda kurulmadı mı, bizim ABD gençlerinden neyimiz eksik…” diye düşünerek yola çıkmışlar ve projelerini belirli bir olgunluğa ulaştırmışlar. Artık projeye start verme zamanı geldiğinde içlerinden birisi, teknoloji bakanının bir konuşmasına denk geldiğini ve bakanın “yenilikçi projeler üretenlerin destekleneceğini, bunun için kurulan kurumlar olduğunu ve herkesi bu kurumlara başvurmaya davet ettiğini…“ söylemiş. Araştırmışlar ve geliştirdikleri projenin KOSGEB çatısı altında sunulan “Ar-ge ür-ge ve inovasyon destek programı” şartlarına birebir uyduğunu fark etmişler. Bir hafta boyunca ilgili desteğe dair tüm dokümanları inceledikten sonra başvurmaya karar vermişler.
KOSGEB’e başvuru yapanlar bilirler ki, KOSGEB’in sizden istediği dokümantasyonu hazırlamak haftalarınızı hatta aylarınızı alabilir. Fizibilite raporlarından hedef pazar analizlerine, neredeyse bir havaalanı inşa edermişçesine raporlamalar yapmanız ve bütün bunları bir sunuma dönüştürerek KOSGEB kurulunu ikna etmeniz gerekir. Raporların hazırlanması, KOSGEB tarafından incelenmesi, revize istenmesi, revizenin hazırlanması, revize raporların onaylanması, kurula sevki, kurulun toplantı günü vermesi, kurul kararının açıklanması derken aylar geçer gider. KOSGEB destek başvurunuz onaylanana kadar yaptığınız harcamalar destek kapsamı dışında kalacağından harcama da yapamazsınız. Yani hiçbir şey yapmadan kararın sonuçlanmasını beklersiniz.
Bu süreçlerin çoğunu aşıyorlar, gençlerden biri (KOSGEB sistemi sadece bir katılımcıya izin verdiğinden) kurul toplantısına online olarak katılıyor ve KOSGEB il müdürü ile 3 ayrı akademisyenden oluşan kurul ile toplantı başlıyor. Projeyi anlatıyor, teknolojik gereksinimleri aktarıyor, iş planını sunuyor, hedef zaman analizlerini paylaşıyor, yenilikçi yönlerini vurguluyor… Kullanıcılardan sektöre, istihdamdan vergi kaybının engellenmesine kadar tüm paydaşların faydasına olan düzenlemelerin altını çiziyor… Z Kuşağını iş Dünyasına katmaktan üretim çarklarındaki tıkanıklığa kadar proje ile alakalı hemen her önemli noktaya değiniyor.
Sunumun ardından akademisyenler sorular sormaya başlıyorlar. İçlerinden birisi diyor ki; “ben şu anda google’ye dijital ik çözümleri yazdığımda karşıma onlarca örnek çıkıyor ve bence sizinle aynı şeyi yapıyorlar…” Genç şaşırıyor! Bir diğer akademisyen soruyor; “peki KVKK’yı ne yapacaksınız?” Genç yine şaşkın! Bir diğeri diyor ki; “madem bu proje ülkede ilk olacak, başkasının aklına neden gelmedi?” Sanırsın “sen kimsin ulan” piyesi. Gayet eğitimli ve istihdam sektöründe yaşının üzerinde bilgi ve tecrübesi olan genç sabırla anlatmaya başlıyor…
“Şu anda istihdam sektörünü ilgilendiren çok önemli bir sorundan ve çözümden bahsediyorum ancak sorularınızın hiçbiri istihdam sektörü ile alakalı değil. Size “NodeJS ve mysql ile backend dizayn edip 256mb SSL ile güvenliği sağlayacağız” diyemem çünkü yazılımcı değilim. Ya da “6698 sayılı kişisel verilerin korunması kanununun 23. Maddesine dayanarak vs.” şeklinde cevap veremem çünkü hukukçu değilim. “Hepsiburada veya trendyol nasıl yapıyorsa öyle yapacağız” deyip geçebilirim mesela. Çünkü bunlar detaydır, zaten daha önce çözülmüş şeylerdir. Fakat sizin google’den aratarak 10 saniyede bulduğunuz şeylerle projemizin zerre kadar alakası olmadığını 10 ayrı başlıkta anlatabilirim çünkü hem eğitimim hem de aile geleneğim istihdam sektörüne dairdir. Ben bu projenin yöneticisiyim ve biz bir ekibiz. Bu ekibin içerisinde hukukçu, yazılımcı, mali müşavir, insan kaynakları uzmanı gibi birçok arkadaşım var. Şu anda onları da toplantıya dahil etme şansınız varsa edin cevap versinler. Ya da sorularınızı iletin, en kısa zamanda açıklamalı olarak cevaplarını size iletelim. Ben, talep ettiğiniz raporlardaki tüm konulara, projenin bütününe ve özellikle istihdam sektörüne dair sorularınıza cevap vermek için buradayım.”
“Başka sorumuz yok.”
Başka sorunuz olamaz çünkü istihdam sektörüne dair bir projeyi değerlendiren kurulun içerisinde istihdam sektörüne dair tek bir uzman yok. Tıpkı il genel meclisi imar komisyonlarında imarla ilgili tek bir uzmanın olmayışı gibi… Başka sorunuz olamaz çünkü aynı zamanda hazırlıksız ve plansızsınız. Tıpkı yağmur yağdığında ne yapacağını bilemeyen belediyelerimiz gibi… Başka sorunuz olamaz çünkü fırsat eşitliği veya adalet gibi kavramlarla işiniz yok. Tıpkı rüzgarın yönüne göre karar veren mahkemelerimiz gibi… Başka sorunuz olamaz çünkü ne gençlerin ne de ülkenin geleceğine dair zerre kadar sorumluluk hissiniz yok. Tıpkı…
Karar: Projenin yenilikçi fikir barındırmadığından reddine…
İtiraz: Projenin ülkede ilk defa yapılacak olan yenilikçi fikir ve süreçlerinin madde madde anlatılarak yeniden değerlendirilmesinin istenmesine…
Karar: İtirazın reddine…
Öğrenci, yeni mezun veya birkaç yıllık çalışma deneyiminin ardından “dijital çözümler üretmek” için yola çıkan gençlerin başardıklarını bir düşünün. Google, Facebook, Microsoft, Apple ve daha niceleri… E tabi bunlar Türkiye’den değil, ABD’den. Peki neden? Eğitim mi yetersiz, girişimci mi değiliz, engeller mi çok?.. Everything! But, little little into the middle… Bu hikaye de devlet ve akademisyen eliyle yok edilen projeler arşivindeki yerini alsın.