POLİTİKA

Kurtulmuş: Kılıçdaroğlu ‘Sandığa gitmeyin' diyen ilk siyasetçi olarak tarihe geçti

Abone Ol

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı 2. tur seçimi öncesinde NTV'de Yağız Şenkal'ın sorularını yanıtladı. 

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ‘Sandığa gitmeyin’ çağrılarına değinen Kurtulmuş, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını dinlediğimde mağlup olmuş bir adamın böyle kendiyle hesaplaşan görüntüsünü gördüm. Ben şimdiye kadar 'Seçime katılmayın' diye mesaj veren ilk siyasetçi olarak Kılıçdaroğlu’nu gördüm. Açıkça diyor ki bana oy vermeyecekseniz katılmayın. Erdoğan’a oy verecekseniz 'Sandığa gitmeyin" diyor. Türkiye tarihinde sandığa gitmeyin çağrısı yapan ilk siyasetçi oldu. Hazin bir tablodur. Türkiye’de cumhurbaşkanlığı adaylığı seviyesine kadar gelmiş bir siyasetçinin böylesine üsten, böylesine insanları tasnif eden üslupla konuşmasına ben ilk defa rast geliyorum” dedi.

Vatandaşlar ne kadar yüksek oranda seçime katılırlarsa Türkiye’de demokrasi açısından bunun o kadar iyi olduğunu ifade eden Kurtulmuş, “Türkiye’de halkımız şartlar ne olursa olsun sandığa gitmeye çok meyaldir. Dünya demokrasileriyle kıyasladığınız zaman katılım oranları bakımından da en iyi ülkelerden birisiyiz. Geçen seçimde de yüzde 87’nin üzerinde bir katılım gerçekleşmiş oldu. Ümit ediyoruz ki bu yurt dışı seçimlerinin sinyal verdiğini de görüyoruz. Bu sefer daha yüksek bir katılım olacak. Öyle olmasını ümit ediyoruz. Ben bu seçimde ilk seçime göre biraz daha yüksek katılım olacağını tahmin ediyorum” şeklinde konuştu.

"SEÇMEN REHAVETE KAPILMADAN SANDIĞA GİTMELİ"

Seçmenin rehavete kapılmadan sandığa gitmesinin önemli olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Birinci turda AK Parti, İstanbul, İzmir ve Ankara için söylüyorum çok büyük kalabalıkları organik bir şekilde toplayabilen organizasyonlar yaptı. Taşıma değil de, vatandaşın kendiliğinden geldiği bir kampanya dönemi geçirildi. AK Parti, Cumhur İttifakı'nın seçmen tabanını çok iyi şekilde kontrol edebildiğini gösterdi. Bu da nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanımıza 2,5 milyon fazla oy çıkmasını sağladı. AK Parti’yi açık ara birinci parti yaptı. Cumhur İttifakı'na meclisin çoğunluğunu verdi. Sonuçta 49,5, yarım puana daha ihtiyaç vardı. İlk sefer Türkiye’de bir şey oluyor. İki turlu sistemin Anayasal olarak belirlenmiş 2. turunu Türkiye gerçekleştiriyor. Türkiye demokrasisi bakımından bu bir ilktir. Seçmen kitlesinin hiç rehavete kapılmadan sandığa gelmesini temin etmek, ne kadar ilave oy alınabilirse o kadar yüksek oy alabilmek. Bunun için çok özel mikro çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar ile vatandaşımızla doğrudan doğruya temas edildi. Çok daha geniş bir kitle yarın sandıklar açıldığı zaman Cumhurbaşkanımızı büyük bir farkla yeniden yine cumhurbaşkanı olarak seçecek” açıklamasında bulundu.

Türkiye’nin günün şartları gereği hangi revizyonları yapması gerekiyorsa bunları kuşkusuz yapacağını kaydeden Kurtulmuş, “Türkiye pandemi süreci ile birlikte özellikle karşı karşıya kaldığımız riskleri aşabilmek, ekonomik sorunların üstesinden gelebilmek için daha fazla büyümeyi, daha fazla güçlenmeyi, daha yüksek üretim yapabilmeyi, dünya piyasaları ile rekabet edebilmeyi ve ihracatı esas alan bir politika izliyor. Türkiye daha çok üretecek, daha çok istihdam, daha çok ihracat yapacak. Her sektörde küresel olarak rekabetçi bir seviyeye ulaşacak. Bunu yaparken de günün şartları gereği hangi revizyonların yapılması gerekiyorsa bunları da kuşkusuz yapacak, adım atacak. Dövizin aşırı oynaklığını önlemek için ortaya konmuş bir tedbir. Tek başına bir politika değildir. Türkiye, para ve faiz politikaları ile ilgili alanda gerektiğinde Türkiye’nin gerektiğinde günün şartları neyi gerekiyorsa o adımları atar. Burada iki temel unsurumuzun olduğunu ifade etmek isterim. Birincisi ne yaparsak yapalım biz mutlaka Türkiye kalkınacak, büyüyecek ve dünyanın sayılı ekonomilerinden birisi olacak. İnşallah Türkiye Yüzyılı'nda sadece 10 büyük ekonomiden birisi değil, aynı zamanda ekonomi politikaları bakımından örnek alınan ülkelerden birisi haline gelecek. Bütün bunları yaparken de serbest pazar ekonomilerinden vazgeçmeden bunları en mükemmel manada uygulayabilecek şekilde yoluna devam edecek. Diğer konu ise demokrasidir. Ekonomi ile demokrasi ilişkisidir. Türkiye gibi ülkelerin mutlaka hem demokrasi de hem de ekonomik bakımdan reformları eş zamanlı olarak yürütebilmesi lazım. Bu iki kısıtımızı ekonomik politikamızın ana eksenine oturtuyoruz. Bu çerçevede günün şartları ne gerektiriyorsa onlar yapılır. Türkiye’nin ihtiyaçları ne ise bu adımlar atılır. Türkiye, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme modelinden geri dönüş yapmayacaktır” şeklinde konuştu.