Kuvvayı Milliye’nin 8. babı

26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi Anadolu’nun kapılarını açtı. 30 Ağustos Zaferi ile Anadolu'yu yeniden fethettiğimizi, Anadolu’ya Türk mührünün ebediyen vurulduğunu  söyleyebiliriz.

Abone Ol

Çünkü 30 Ağustos, yurdu baştan başa istilâ ve işgal edilmiş, silâhları elinden alınarak savunmasız bırakılmış, genç kuşakları bitip tükenmeyen savaşlarda mum gibi erimiş, yoksul ve yoksun düşmüş bir ulusun yeniden silkinişinin destanıydı. Bu destanın aşamaları, şairlerimizin dizelerinde kare görüntü buldu.

Bizi 30 Ağustos’a ulaştıran günlerin hikâyesini, Faruk Nafiz Çamlıbel’in dizelerinde okuyoruz:

“................................

 Üçüncü gün orduya, Türk’ün büyük önderi,

Dedi: “İlk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!”

İleri gidiyoruz işte o günden beri,

Yorgunluğun işi yok kimsenin bacağında!

 O günlerin hikâyesinin bir bölümünü de Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye’sinin 8 inci Bap’ında okuyabilirsiniz.

30 Ağustos 1922 akşamı, Adatepe ve çevresi düşmandan temizlenmiş, Afyon-İzmir ekseni üzerinde Kapıdağı yöresinde Yunan tümenleri düzensiz bir şekilde geri çekilmekteydi. Uşak yönüne çekilen düşmanın yeniden toparlanmasına meydan verilmemesi, Eskişehir’e çekilen düşmanın yakalanıp mağlup edilmesi gerekiyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Başkomutan Mustafa Kemal tarihi emrini verdi:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları,

Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesinde zulmedici ve gururlu bir ordunun asıl unsurlarını inanılamayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.  Büyük ve soylu milletimizin fedakarlıklarına yaraşır olduğunuzu gösteriyorsunuz. Sahibimiz olan Büyük Türk Milleti, geleceğine güven duymakta haklıdır. Muharebe meydanındaki beceriklilik ve fedakarlıklarınızı  yakından görüyor ve takip ediyorum.

Milletimizin hakkınızda verdiği değere aracılık etmek görevini, arkasını bırakmayarak devamlı yapacağız.

Ordular; ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”

Gazi Mustafa Kemal, ilk hedefi göstermişti. Yusuf Ziya Ortaç da bu hedefe nasıl ulaştığımızı anlatıyor:

“26 Ağustos gece sabaha karşı,

Topların çelik ağzı çaldı bir hücum marşı.

Bu ölüm bestesinin içinde yandı dağlar,

Alt üst oldu siperler, eridi demir ağlar.

Fırtınadan yeleli, yıldırımdan kanatlı,

Alevlerin içinden geçti, binlerce atlı.

Çığlıkla iniltiyle sarsıldı köşe bucak,

Savruldu gökyüzüne kafa, kol, gövde bacak.

Rüzgârla at başı yarış etti bu akın,

Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın.

Akdeniz ayaklar altında ordumuzun,

Mavi bir atlas gibi serilmişti upuzun.

Çekti Kadifekale’ye al bayrağını yine,

Güzel İzmir büründü yine eski rengine,

Süngüler ilk amaca tam ondört günde vardı.

O gururlu alınlar yere düşüp yalvardı...

30 Ağustos Zaferi’nin ulaştırdığı hedefin üzerinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin filizlenmesi gerçekleştirmişti. Mustafa Necati Karaer, 30 Ağustos Destanı’nın son bölümünde coşkusunu şu dizelerle sürdürüyor:

“.......

Gece bayrak olma emri geldi aya,

Can bulası yaralı kuşa, yaylaya;

Kocaman bir nehir batıya batıya

Memleket bir parmağın ucunda canlı,

Dev canlı hey!

Akdeniz yüzümüze masmavi güler,

Güler, dallarla kardeş kardeş süngüler...

İzmir yollarında bulduğumuz zafer,

İnsana. toprağa, bayrağa nişanlı,

Nişanlı hey!”

Şüphesiz, bu vatanın her karış toprağı şehit kanları ile sulandı. Mehmet Akif Ersoy’un “İstiklâl Marşı”nda söylediği gibi:

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ,

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ;

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ!”

Ağustos zaferleri, birkaç gün yazacağımız yazılarla sınırlı değil. Sonuç olarak diyebiliriz ki; başta bu zaferleri bizlere kazandıran   komutanlar olmak üzere, zaferlerimizin bütün şehit ve gazilerini, zaferlerin yıldönümünde, saygı, sevgi, minnet ve şükran duyguları ile anıyoruz.