Merkez Bankası, faiz artışı ve öngörülebilirlik  

Yeni ekonomi yönetimi, Merkez Bankası'nın faiz politikalarındaki öngörülemez ve ani değişiklikler nedeniyle yine gündemde.

Abone Ol

Ekonomistlerin %2,5 beklentisine rağmen son toplantıda %7,5 gibi beklenmedik bir faiz artışıyla piyasaları şok eden ekonomi yönetimimiz, ekonomik istikrarın sağlanması noktasında ciddi endişelere neden oldu. Olumlu açıdan bakacak olursak, “ben işimin başındayım ve gereken adımları ciddiyetle atacağım” mesajı veren bir Merkez Bankası görünümü gayet olumlu. Ayrıca faiz artış kararlarının artık siyasiler tarafından değil Merkez Bankası uzmanları tarafından yapıldığı da açıkça görülüyor ve bu durum Merkez Bankası’nın bağımsızlığı görünümünü destekliyor. Ancak her ne kadar “enflasyon baskısının beklenenden yüksek olduğu” mesajı ile gerekçelendirilmiş olsa da Merkez Bankası’nın bu tür ani ve öngörülemez faiz artışlarının piyasa beklentileri ile örtüşmemesi, bu durumun da istikrar ve güvene zarar vermesi ihtimal dahilinde.

Peki, merkez bankasının bu kararı olumlu mu, neleri etkiliyor ve neden eleştiriliyor?

Neredeyse tüm ekonomistlerin ortak fikri, bu artışın doğru olduğu yönünde. Gerek yurt içi gerekse yurt dışındaki uzmanların Türkiye hakkındaki projeksiyonlarında, 2024 Temmuz ayına %35 civarında bir politika faizi ile girilerek pozitif reel faize geçilmesi öngörüsü hakim. %7,5’lik son faiz artışı da bu uzun vadeli beklentiyi destekliyor. Kur korumalı mevduat (KKM) dönüşleri öncesinde TL faizin artırılarak dövizin düşmesi, KKM’nin hazineye olan yükünü azaltıcı ve KKM’den çıkarak TL mevduata geçişi destekleyici nitelikte. Bu karar yeni Para Politikası Kurulu’nun etkinliğinin ve Merkez Bankası Başkanı’nın siyasi iktidarı ikna kabiliyetinin de geçer not aldığı bir karar oldu. Ekonomi yönetiminin verdiği güçlüyüz ve buradayız mesajı tüm tarafların desteklediği bir durumu işaret ediyor olsa da işin bir de diğer tarafı var. Bir şeyin doğruluğunda hemfikir olunabilir ancak her doğru her yerde ve zamanda söylenmez.

Bunca onaylamaya rağmen bu kararın eleştirilmesinin altında yatan bir neden var ve bu neden son derece geçerli. Öngörülebilirlik! Ekonomik öngörülebilirlik, her ülkenin ekonomi politikalarının temel taşıdır. İşletmeler, yatırımcılar ve hane halkları, gelecekteki ekonomik koşulları tahmin ederek stratejilerini belirlerler. Bu tahminlerin dayanağı ise daha önceki kararlardır.

Başlangıçta %6,5 gibi ılımlı bir faiz artışıyla işe başlayan Merkez Bankası, daha sonra %2,5 artışla bu seviyelerde devam edeceği sinyalini verdi. Son toplantı öncesinde gerek yurt içi gerekse yurt dışı beklentiler %2,5 seviyesinde artış olacağı yönündeydi. Tek bir uzmanın veya uluslararası kuruluşun dahi beklentisi %3’ü aşmıyordu. Ancak son toplantıda %7,5'lik devasa bir faiz artışı geldi ve bize de Dünyaya da sürpriz oldu. Döviz düştü, piyasalar şaşırdı, hesaplar karıştı, beklentiler değişti…

Merkez Bankası'nın öngörülemez faiz artışları, ekonomik aktörlerin planlama yeteneklerini kısıtlıyor. İşletmeler, uzun vadeli yatırım projelerini belirlerken faiz oranlarının nasıl değişebileceğini tahmin etmeye çalışırlar ve paralel kararlar beklerler. Ancak sık sık değişen ve öngörülemez faiz politikaları, işletmelerin karar alma süreçlerini olumsuz etkileyerek büyümenin önünde engel oluşturabilir.

Bir diğer önemli nokta da yatırımcı güveninin sağlanmasıdır. Yatırımcılar, istikrarlı ekonomik koşullarda daha büyük riskler alabilirler. Ancak sürekli değişen ve ani artan faiz oranları, yatırımcıların risk alma iştahını azaltabilir. Bu da potansiyel yatırımların geri çekilmesine ve ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olabilir. Ekonomi yönetiminin önceliklerinden biri de paralel karar beklentileri ile doğru orantılı, öngörüleri güçlendirici, tahmin edilebilir ve sürprizlere yer olmayan bir ekonomik ortam oluşturmaktır.

Ne diyelim? Türkiye Ekonomi Modeli adı altında Dünyaya yeterince sürpriz sunduk ve bu kontenjanı doldurduk. Doğrusu bu sürprizlerden toplumca çok yorulduk. Yeni ekonomi yönetimimizden sürprizler yerine öngörülebilir ve şeffaf kararlar beklemek hakkımız. Sıkı bir para politikası uygulanacağını biliyoruz ve destekliyoruz. Ancak bunu yaparken gözden kaçırılmamalıdır ki; ekonomik öngörülebilirlik Türkiye'nin istikrarlı büyümesi için hayati önem taşıyor. Merkez Bankası'nın ani ve öngörülemez faiz artışları, piyasalarda belirsizliği artırarak ekonomik istikrara zarar verebilir. Ekonomik aktörlerin planlama yeteneklerini kısıtlayan bu politikalar, yatırımcı güvenini sarsarak potansiyel yatırımları engelleyebilir. Bu nedenle, Türkiye'nin ekonomik geleceğini güvence altına almak için daha tutarlı, şeffaf ve öngörülebilir ekonomi politikalarına ihtiyacımız var.