Nerede kalmıştık?

Abone Ol

On yıldan fazla aralıksız günlük yazdığım İstanbul gazetesinde 30 Temmuz 2020 Perşembe günü, Kurban Bayramının arifesinde “Tatlı gidişin vaktidir” başlıklı yazıma şöyle başlamıştım.

“Sevgili okuyucular, yazımın başlığında belirttiğim gibi tatlı gidişin vaktidir. Dilerim, ömrüm, sağlığım, özlenişim, el verir, tatlı dönüş olur. “

Yazımda kendimden söz etmiştim. Sonra “Tatlı gel tatlı git” deyimin öyküsünü yazmış, birkaç istatistik eklemiştim.

Covit 19 pandemisi dünya ile birlikte yurdumuzu sarmış, kısıtlamalar başlamıştı. Basınla ilgili kimi kurumlara muhalif eylemlerim vardı. Gazete bir zarar görür mü, öyle ise bana söylemeye, yazılarımı kesmeye çekinirler mi kuruntusuna kapıldım. Biliyordum, kuruntu olmadık ya da olmayacak ihtimalleri akla getirmekti. Ama, vesvese yapıyordum. Korkuyordum, güçsüzdüm, yalnızdım. Bu duygulardan kurtulmalıydım. O gün yazımı şöyle bitirdim:  

“Birinin ‘tatlı git, bıktırma insanları!” demesini beklememek gerek. İşte onun için ‘Tatlı gitmenin vaktidir,’ dedim. Umarım tatlı dönüşümüz olur.”

  Atalarımız, yapılacak bir işin amacına ulaşması engellerin ortadan kalkması için “Geç olsun da güç olmasın,” demişler. İstanbul gazetesindeki yazılara ara verişimin üzerinden otuz ay geçmiş.

Vehmin çoğulu evham. Evham, bir psikolojik bir rahatsızlık. Tedavisi mümkün. Çağdaş şairlerimizden Nurullah Çetin. “Gülümse” şiirinde evhamlı perdeleri eritmenin sırrını anlatıyor:

“…..

Bazen de kendi gök kubbesini

Göremeyenlere gülümse

Belki bir yağmur

Eriterek evhamlı perdeleri

Damla damla süzülür gözlerine…”

Sembolist şairlerimizden Ahmet Haşim, sanat anlayışı nedeniyle sürekli alaya alınmıştı. 1922 Nisan’ında Ayine Dergisinde. Ahmet Haşim’in “Piyale” şiiriyle dalga geçmişlerdi. Ahmet Haşim’in şiiri şöyle başlıyordu:

“Zannetme ki güldür, ne de lale, / Ateş doludur, tutma yanarsın, / Karşında şu gülgûn piyale… “

Bununu alaya alan şiir de şöyle başlamıştı:

“Herkes gülüyor sendeki hâle / Gittikçe dağılmakta şuurun / Düşmektesin evham ü hayâle!”

Bu tür şiirlere “tehzil” denir. Ciddi bir esere şaka olarak benzek (nazire)  yazmaya denilir. Tehzil'de nükte esastır. Yapılacak nükte, esas şiiri, alaylı bir şekilde taklit ederek yazılır.  

Bektaşi şairlerinden Üsküdarlı Hasan Basri Baba evhamın zararını vurguluyor:

“Evhâm-ı hayâlden pâk et özünü

Mazi müstakbelin anma sözünü

Kıble-i ma‘nâya çevir yüzünü

Feyz-i İlâhî gönlüne dolsun”

Keşke evhamdan, vesveselerden gönlümüzü pak etmek, temizlemek o kadar kolay olsaydı. Evham, vesvese ve gam birbirlerini tetikleyen duygular. Bir ata sözümüz var: “Duvarı nem insanı gam yıkar.”

Duvara nem ve ıslaklık ne kadar zarar verip duvarın yapısını bozuyor, yıkılmasına neden oluyorsa, üzüntü ve gam da insanlara zarar veriyor, yoruyor, ruhsal çöküntülere sebep oluyor. O halde ikisinden de temizlenmek gerekir. Fuzuli de aynı şeyi söylemiş:

“Nice bir vesvese-i ‘akl ile gamnâk olalım

Gelin âlâyiş-i gamdan çıkalım pâk olalım

Neş’e-i mey bulalım kâbil-i idrâk olalım

Mest ü medhûş u harâbâtî vü bî-bâk olalım”

Günümüz Türkçesine şöyle çevirebilirim: Aklın verdiği kuruntuyla daha ne kadar üzülelim? Gelin gamın gösterişini terk edip, pak olalım. Şarabın sevincini bulup idrake erelim. Kendinden geçmişlik sarhoşu olup, meyhane umursamazı olalım.