Bu yazıyı bir hafta önce, 27 Mayıs 2020 Çarşamba günü yazmak istiyordum. Çünkü, uzun yıllar TRT’de Türk Halk Müziği sanatçısı, şef ve öğretmen olarak görev yapan Ömer Şan, 27 Mayıs 2010 Perşembe günü ebediyete yürümüştü. Ben türkü çınarı Ömer Şan’dan söz etmek istiyordum. Ancak araya bayram girince evdeki hesap çarşıya uymadı.
Elbette sevdiğim, saydığım bir hemşerimdi. Ama büyük bir sanatçıydı. Daha önce de yazmışımdır:
TRT radyo ve televizyonlarında ve TRT dışı programlarda birlikte olduğum Ömer Şan, çakma değil gerçek bir yiğidoydu.
1945 yılında Sivas’ın Uluanak mahallesinde doğdu. Babası Osman Şan da türkü söyleyen bir esnaftı. Ömer Şan müzikle çok küçük yaşlarda ilgilenmeye başlamıştı. O günleri bir söyleşisinde şöyle anlatmıştı:
“Babamın Sivas’ta, Meydan Hamamının yanında bir dükkânı vardı. Manda ve öküz boynuzundan taraklar yapar ve burada satardı. Çok güzel ve gür bir sesi vardı. Kale parkında türkü söylemeye başladığında sesi Hükümet Meydanı’nda duyulurdu. Sivaslılar bu sesi duyup ‘Tarakçı Osman çığırıyor’ derlerdi.
Ben babamdan çok etkilendim. Sonra kendi kendime bağlama çalmaya başladım. Darbuka da dâhil olmak üzere halk müziğinin bütün çalgılarını küçük yaşlardan itibaren çalmaya başladım.”
Ömer Şan müziğe nasıl başladığını böyle anlatıyordu. Belli ki ilk hocası babası Osman Şan olmuştu. İlkokulu ve Sanat Okulunu Sivas’ta, Ortaokulu Tokat’ta bitirdi. 1958 yılında komşuları Muzaffer Erdem aracılığıyla Sivas Halkevi’ne girdi. Kısa sürede kendini sevdirdi. Halkevi topluluğunun korist ve solistleri arasında yer aldı. 1963 yılında Sivas’ta Müzik evi açtı. İlk 45’lik plağını okumak üzere İstanbul’a geldi.
Ömer Şan’ın etkilendiği sanatçılardan biri birisi hemşerisi Selahattin Erorhan’dı. Ama örnek aldığı sanatçı Muzaffer Sarısözen olmuştu. Muzaffer Sarısözen’i örnek alışı onu İstanbul radyosunda 17 yıl koro şefliği ve öğretmenlik yapmak aşamasına getirecekti.
Ömer Şan, 1965 yılında İstanbul’a yerleşti. Belediye Konservatuarı’na girdi. Türk Halk Müziği İcra Heyeti’nde görev yaptı. Burada Adnan Ataman ve Yücel Paşmakçı gibi Türk Halk Müziği’nin önemli hocalarıyla birlikte çalışma fırsatı buldu.
Ömer Şan Konservatuar eğitimiyle birlikte bir amacına daha ulaştı. 1966 yılında TRT’nin açtığı sınavla İstanbul Radyosu’na Stajyer Sanatçı olarak girdi. Ömer Şan TRT İstanbul Radyosundaki Ses Sanatçılığının yanı sıra Türk Halk Müziği İcra Heyeti Üyeliği, THM Repertuar Kurulu Üyeliği, Nota Tashih ve Düzeltme Kurulu Üyeliği, Yurttan Sesler Korosu, Beraber Ve Solo Türküler ile Türküler ve Oyun Havalar Programları Şefliğini yapmıştı.
Ömer Şan, uzun yıllar Türk Folklor Kurumunda, Bakırköy Halk Evi, Kadıköy Halk Evi gibi kuruluşlarda THM Solfej, Repertuar ve Bağlama hocalığı da yaptı. Yetiştirdiği pek çok sanatçının arasında sevgili yapımcımız Ahmet Turan Şan da bulunuyordu
Ömer Şan ilk evliliğini Türk Halk Müziği sanatçısı Bilge Şan’la yapmıştı. Seda, Selda ve Nida Şan adlarında üç çocuğu olmuştu. Henüz 65 yaşındaydı. Şeker hastalığı sonucunda ayağında çıkan yaranın yarattığı enfeksiyon nedeniyle Kartal Koşuyolu Hastanesinde anjiyo yapılmıştı. Ama hastalığının tedaviye cevap vermemesinden dolayı 37 gün dayanabildi. Eşi Emel Hanım, çocukları ve sevenle bir an olsun yalnız bırakmadılar. 26 Mayıs 2010 Çarşamba günü saat 22.00’de geride unutulmaz eserler bırakarak bu dünyadan göçüp gitti.
Kara haber tez duyulur derler. Ömer Şan’ın vefat haberini alınca acımı internet ortamındaki dostlarla paylaşmak ihtiyacını duymuştum. Kısa zamanda yalnız yurdun dört bir yanında değil, yurt dışında da duyuldu. Ölümünden yarım saat sonra ABD’de fahri kültür elçiliğimizi yapan THM sanatçılarından Hüsnü Aydoğdu bana gözyaşları içinde şu mesajı geçiyordu:
“Sivas'ın gülü, Türkiye’nin bülbülü
Yanık sesinle geçirdin ömrünü
Durduramadı seni yağmurla dolu
Yürekler senin için hüzün dolu
İnanmak çok zor oldu
Maalesef bu giden Ömer Şan oldu.”
27 Mayıs 2010 Perşembe günü Türk Halk Müziği’nin dev çınarı Ömer Şan için uzun yıllar hizmet verdiği İstanbul Radyosu önünde bir tören düzenlendi. Daha sonra Şişli Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Güngören mezarlığında toprağa verildi. Yüzlerce kişi buğulu gözlerle onu ebedi yolculuğuna uğurlamıştı. Allah Rahmet etsin.