Panik Havası Yaratılmak İsteniliyor...
İstanbul'daki Almanya Baş Konsolosluğunun kapısına "Almanya Baş Konsolosluğu tedbir amacı ile kapalıdır" yazısı asıldı. Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeler "Saldırı ihtimaline yönelik somut bilgiler vardı. Tedbir almak durumunda kaldık" diye açıklamada bulundu.
Almanya dışında bazı büyükelçilik ve konsoloslukların da çalışanlarına terör konusunda uyarılarda bulunduğu belirtiliyor.
Bilindiği gibi daha önce Sultanahmet Meydanı'nda meydana gelen bombalı saldırıda çoğunluğu Alman olmak üzere birçok kişi hayatını kaybetmişti. Sultanahmet saldırısının özellikle İstanbul ve çevredeki otellere, esnafa büyük zarar verdiğini, turist kaynayan bu yerlerin şimdi boş kaldığını görmekteyiz.
Şimdi, Almanya büyükelçiliği, henüz teyit edilemeyen bilgilere dayanarak "terör korkusu" nedeni ile kapılarına kilit vurdu. Alman Lisesi bile bu nedenle kapatıldı. Bize göre yaratılmak istenilen bu psikolojik etki ile bir yerde teröristlerin ekmeğine yağ sürülmek isteniliyor.
Almanya'nın bu girişiminin çok büyük bir paniğe ve korkuya neden olduğunu, yazılı ve sosyal medyada bunun olumsuz biçimde yankılandığını da vurgulayalım.
Almanya Başbakanı Merkel'e sormak isteriz: Daha önce Paris'te bir bombalı saldırı gerçekleştirildi. Brüksel'de de bir saldırı yapıldı. Paris kan gölüne döndü. Neden vatandaşlarınıza çağrı yapıp "Fransa'da terör var, bu ülkeye gitmeyin" çağrısında bulunmadınız? Söz konusu Türkiye olunca mı terör aklınıza geldi?
Aslına sormak ve sorgulamak istediğimiz çok konu var. Zaman zaman bunları köşemize de taşıyoruz. Yıllardır PKK terörüne destek veren, teröristleri koruyan, kollayan Almanya ve AB ülkeleri, bugün bu beladan yakınmaya başladılar. Kendi besleyip büyüttükleri bu teröristler bugün bizim olduğu kadar Batı'nın da başına bela olmaya başladı.
Zaten Batı, Türkiye'yi bir savaşın ortasında, terörle iç içe yaşayan bir Ortadoğu ülkesi olarak görüyor. Batı medyası da bunu çok iyi kullanıyor. Türkiye'ye gelmek isteyen Avrupalı turistlere "Türkiye'ye gitmeyin" çağrısı yapılıyor. Bu yoğun kötüleme ve yayınlar nedeni ile birçok Avrupalı turistin Türkiye'ye gelmekten vaz geçtiği, önceden yapılan rezervasyonların da iptal edilemeye başlandığı biliniyor.
Avrupa'nın ikiyüzlülüğünü biliyoruz. Şimdi de bu ikiyüzlülüğü PKK terörü konusunda da gündeme oturdu. Hala bazı AB ülkelerinin PKK'yı bağrına bastığını, teröre adeta destek çıkar gibi hareket ettiğini de gözlemliyoruz.
Özellikle son Ankara katliamı sonrası bilinçli olarak terör paniği büyütülmek isteniyor. İç ve dış düşmanlar bunu öylesine programlamışlar ki, Türkiye'nin imajı bir anda yerle bir edilmeye çalışılıyor.
Eğer Batı medyasını takip edenler varsa, Türkiye karşıtı kötülemelerin ve terör konusundaki imajımızı zedelemelerinin dozunu nasıl artırdıklarını göreceklerdir. Bir zincir oluşturmuşlar ve Türkiye'yi adeta kötüleme yarışına girmişler.
Turizm konusunda "Eğer Avrupalı ve Rus gelmezse biz de başka alternatifler ararız" diyoruz ya, bu işin bu kadar kolay olmadığını da görülüyor. Çünkü alternatif pazarlar olarak öne çıkarılan ülkelerin de terör korkusu nedeni ile Türkiye'yi tercih etmeyecekleri tur operatörlerince sıkça dile getiriliyor.
Turizmciler "Arap turistlere çağrı yapılıyor ama hiç umutlu olmayalım, terörden en çok korkan ve çekinen ülkeler Araplardır. Daha önce gelenlerin bile terör endişesi nedeni ile ülkemize gelmeyecekleri görülüyor" diyor.
Bu işin bir boyutu. Başka boyutlarına da bakalım: Terör korkusu ile yaşamak ve bunun rahatsızlığını yaşamak istemiyoruz. Bunun için devletin vatandaşların güvenliğini sağlaması ve artık bu rahatsızlıkları ortadan kaldırması gerekiyor. Gerek bazı medyada, gerekse sosyal paylaşım sitelerinde insanları korkutan, paniğe sevk eden bazı yazılar ve paylaşımlara yer veriliyor. Bunlardan da kaçınmak gerektiğini özellikle anımsatmak isteriz.
Terörden korkmamamız gerekiyor. Terörle içi içe de yaşamamalıyız. Korkarsak, sinersek, sokağa çıkmaya cesaret edemezsek bu teröriste cesaret verir. Bu nedenle halkı korkuya ve paniğe sevk edecek yazı ve paylaşımlardan da uzak durmak zorunda olduğumuzun bilinci içinde hareket edelim.
Terörün ve bunun getirdiği endişenin bize olan sosyal ve ekonomik yükünün giderek ağırlaştığını görmekteyiz. Bütün bu gelişmeleri dikkate alarak daha duyarlı olmak, birbirimize kenetlenmek, devletimize güvenmek ve terör karşısında dik durmak zorundayız.
"Bir süre daha terörle iç içe yaşamak durumundayız" diyenlere karşı "Terörle yaşamak istemiyoruz" diyerek bize yakışanı yapabilmeliyiz.