Araştırmadaki bilişsel testler, öğrencilerin karmaşık problemleri ne kadar iyi çözebildiğini, ne kadar eleştirel düşünebildiğini ve etkili iletişim kurabildiğini araştırıyor. Bu da gerçek hayattaki zorluklarla baş etme ve gelecekte başarılı olma konusunda eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi hazırladığına dair fikir veriyor. Türkiye PISA’ya ilk kez 2003 yılında katıldı ve o tarihten beri Türkiye’deki politika yapıcılar ve eğitimciler, PISA sonuçlarını uluslararası düzeyde karşılaştırarak diğer ülkelerin politika ve uygulamaları hakkında bilgi sahibi olabiliyor. PISA bize çok değerli ve karşılaştırmalı veriler sağlayarak ne durumda olduğumuzu algılamamızı sağlayabilecek en güçlü kaynaklardan biri. Bu kaynak bize neler mi diyor? İrdeleyelim.
PISA 2022’de Türkiye’deki öğrenciler matematik, okuma becerileri ve fen alanlarında OECD ortalamasının altında puan almıştır.
En az bir alanda üst düzeyde performans gösteren öğrenci oranları, OECD ülkeleri ortalamasına kıyasla Türkiye’de daha azdır. Aynı zamanda üç alanda da asgari performans düzeyine ulaşan öğrenci oranı OECD ülkeleri ortalamasına kıyasla Türkiye’de daha azdır.
Öğrencilerin matematikte bildikleri ve yapabildikleri
PISA 2022 uygulamasında Türkiye’de en az 2. yeterlilik düzeyine ulaşan öğrencilerin oranı %61’dir. Bu oran OECD ülkeleri ortalamasının altındadır (OECD ortalaması %69). Bu öğrenciler doğrudan yönergeler verilmeden basit bir durumun matematiksel olarak gösterimini asgari düzeyde yorumlayabilir ve tanıyabilir (örneğin iki alternatif rota arasındaki toplam mesafeyi karşılaştırmak veya fiyatları farklı bir para birimine dönüştürmek). Singapur, Makao (Çin), Japonya, Hong Kong (Çin), Tayvan ve Estonya’daki öğrencilerin %85’inden fazlası 2. düzeyde veya üzerinde performans göstermiştir.
Türkiye’deki öğrencilerin yaklaşık %5’i matematikte en iyi performans gösteren öğrenciler arasındadır. (Hemen sevinmeyin!) Diğer bir ifadeyle bu öğrenciler PISA matematik testinde 5 veya 6. düzeye ulaşmışlardır (OECD ortalaması: %9). Altı Asya ülkesi bu başarıyı gösteren öğrenciler arasında en büyük paya sahiptir: Singapur (%41), Tayvan (%32), Makao (Çin) (%29), Hong Kong (Çin) (%27), Japonya (%23) ve Kore (%23). Bu düzeylerde öğrenciler karmaşık durumları matematiksel olarak modelleyebilir. Bu durumlarla başa çıkmak için uygun problem çözme stratejilerini seçebilir, karşılaştırabilir ve değerlendirebilir.
Özetle, 37’si OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı) üyesi olan toplam 81 ülkenin dahil olduğu raporda, matematik dalındaki tüm yeterlilik seviyelerinde OECD ortalamasının altındayız hatta 37 OECD ülkesi arasında 32. sırayı alarak diplerdeyiz.
Deneme tahtasına dönen milli eğitimimizin bizi dünyada konumlandırdığı nokta maalesef bu. Bu acı gerçeği kabullenerek çözüme yönelik adımlar atabilir veya “eyyy PISA” diye naralar atarak bunun dış mihrakların oyunu olduğuna inanıp cehaletimizde boğulmaya devam edebiliriz. Gelişmiş veya güçlü gibi sıfatlarla tanımladığımız ülkelerin bu statüyü şans eseri almadığını, iyi eğitim ve kaliteli insan kaynağı önceliği ile kazandığını ve sürdürdüğünü bilmeyen kalmış mıdır? Ülkemizin bilime odaklı, bilgiye hakim, yenilikçi ve üreten bir ülke olmasını arzu ediyorsak, görünen o ki daha çok bekleyeceğiz. Çünkü bu eğitim sistemi ve tarikatlarla protokol yapmakla övünen saygıdeğer milli eğitim bakanımız ile gidebileceğimiz yol belli. Maalesef bu nesil de gol değil.