Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Önal, başka nedenle yapılan tetkikler sayesinde böbrek tümörlerini erkenden tespit edildiğine dikkat çekerek, "Hatta biz bunlara raslantısal yakalanan böbrek tümörleri diyoruz. Bütün kanserlerde olduğu gibi çok net bir neden olmamakla birlikte aşırı kilo, hipertansiyon, sigara kullanımı, yani genel sağlığımızı etkileyecek her tür şey aslında birçok kanserde olduğu gibi böbrek kanserinde de risk faktörü olarak ortaya çıkıyor. Tabii bir de genetik geçişli olan böbrek tümörleri var. Eğer genetik hastalık tespit ediyorsak, aile bireylerini de genetik olarak tarayıp onları da kontrol altında tutuyoruz.
Günümüzde böbrek tümörleri erken safhada tespit edildiği için böbrek koruyucu cerrahisi uyguluyoruz. Eskiden neredeyse böbreğin tamamının tümörle kaplanan hastalarımız geliyordu. Bu hastaların böbreklerinin tamamını almak zorunda kalıyorduk. Ama son dönemde hastalarımızın çoğu böbrekte sınırlı bir kitleyle karşımıza çıkıyor. Bu nedenle de böbrek koruyucu tümör cerrahisini uyguluyoruz. Böbreği koruyoruz, sadece tümörü çıkarmak istiyoruz. Bu tür ameliyatları yaparken tümörü etrafındaki sağlam böbrek dokusuyla birlikte alıyoruz. Tümör kapsülünün yırtılmamasına çok özen gösteriyoruz" dedi.
Önal, "Böbreği koruyarak yaptığımız ameliyatların tamamını robotik olarak yapıyoruz. Robotik cerrahi bize birkaç imkan sunmuş oluyor. Çünkü 3 boyutlu olarak görebiliyoruz. Lezyonun yakınına yaklaşabiliyoruz. Lezyonu böbrekten ayırırken yakından görme fırsatı oluyor. Böbrek tümörünün kapsülünde herhangi bir yırtılma olup olmadığını gösterebiliyor. Bunun yanında da 4 tane küçük delikten girerek yaptığımız için hastaların iyileşme süresi oldukça kolay oluyor. Yara iyileşme sürecini oldukça kısaltıyor. Açık cerrahide yaptığımız yara yeri iyileşme süresi biraz daha fazla oluyor. Tabii bir faktör de kozmetik avantajları. Hastanın vücudunda belirgin bir iz kalmamış oluyor. Açık ameliyatlarda yaklaşık on santimlik bir kesi oluyor. Tümörün boyutu, böbrekteki yeri en önemli parametreler. Bazen tümör böbreği besleyen ana damarların üstüne oturmuş oluyor ve büyüklüğü de dört santimden fazla oluyor. Biz hastanın MR'larını, BT'lerini inceliyoruz. Sonra özel 3D yazılımlarla tümörün yerini, boyutunu, böbrek içindeki pelvik sistemle ve damarlarla ilişkisini net bir şekilde ortaya koyabiliyoruz. Bu şekilde ameliyata hazır olarak girmek istiyoruz. Bu ameliyatlarda bizim en çok dikkat ettiğimiz şey , hiçbir tümör hücresi bırakmadan o tümörü çıkarmak ve geri kalan böbreğini de güzel bir şekilde onarmak. Biliyorsunuz yıkmak kolay, yapmak her zaman zordur. Dolayısıyla burada tabii tümörü aldıktan sonra böbreğin de güzel bir şekilde onarılıp fonksiyonlarına devam etmesini istiyoruz. Onkolojik sonuçlara baktığımızda böbreği koruyarak çıkarttığımız tümörlerde de nüks ihtimalinin çok az olduğunu görüyoruz. Bu nedenle de amacımız her zaman koruyarak o tümörü olduğu gibi çıkarmak" dedi.
İHA