Rusya'dan Beklenen Adımlar Hâlâ Atılmadı...
Biz ise, uçak krizinden sonra yaşananları "bayram havası" içinde karşıladık. Rusya'dan hemen turistlerin geleceğini, elde kalan meyve ve sebzelerin hemen Rusya'ya satılacağını sandık. Her konuda yaşanan sıkıntıların da bir anda yok olacağı görüşü ile kendimizi oyaladık.
Dikkat ediniz, Rusya artık uçak krizinden önceki Rusya değil.
Adımlarını çok dikkatli atıyor.
2016'da beklenen Rus turist gelmedi. 2017 için de Rusya'da faaliyet gösteren tur operatörleri " Beklenen Rus turistin gelmesi zor" diyor. Rezervasyonlar şimdiden yapılıyor, ama Rusya'dan yapılan rezervasyon yine yok.
Türkiye'deki tur operatörleri de Rusya'da çalıştıkları operatörlerle sürekli iletişim halindeler. Ancak, eskiye oranla Rus turistin artık Türkiye'ye gelmesini de mümkün görmüyorlar. Ekonomik kriz, Rus turistin Türkiye'yi güvenlik açısından riskli görmesini de buna eklediğimizde tablo daha netleşiyor.
Charter uçak seferlerinin yeniden başlatılmasından sonra bile uçak sayısının ¼ oranında düşmüş olması da yaşanabilecek krizin habercisi olarak değerlendiriliyor.
Bilindiği gibi Antalya'daki oteller geçen yıl çok fiyat kırmıştı, buna rağmen turist gelmedi. Turist gelmedikten sonra fiyatın kırılmasının da hiçbir öneminin olmadığını söylemekte yarar görmekteyiz. Kaldı ki bu fiyat kırmalar birçok oteli iflas noktasına taşıdı, çokları kapanmak durumunda kaldı.
Geçen yıl olduğu gibi Rusya'dan en çok yine Antalya etkilenecek.
Suriye'de Türkiye'nin rahat hareket edebilmesinin önünü tıkayan ülke yine Rusya'dır. Uçak krizinin sona ermesinden sonra, Türk askerinin Suriye topraklarına girmesini, uçaklarımızın Suriye üzerinden uçmasına izin vermeyenin Rusya olduğunu görmeliyiz. Özetle, bu konuda da bir yumuşama yok.
Şimdi ise narenciye konusu gündeme oturdu.
Narenciye çiftçisi, en büyük ihracatçısı olan Rusya'da büyük hayal kırıklığına uğradı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son Rusya ziyaretinde krizin aşıldığı, tarım ürünlerine yasağın kalkacağı müjdelenmesine karşın, halen gerekli anlaşmaların yapılmadığı görülüyor. Bu konuda Rusya'nın işi ağırdan aldığına da dikkatlerinizi çekmek istiyoruz.
Narenciye de en büyük alıcımız Rusya'dır.
Şimdi ise narenciye dalında kaldı. Üreticiler yaptıkları açıklamalarda "Bizim ürünlerimiz eğer Rusya'ya ihraç edilirse para kazanacağız. Bu olmazsa narenciye dalında kalacak. Şu anda 30-40 kuruşa bahçeye alıcı gelmiyor" diye yakınıyor.
Her yılın, bir önceki yıldan daha kötüye gittiğini söyleyenlerin sayısında da artış var. Konu sadece narenciye ile de sınırlı değil, çiftçi narda da hayal kırıklığı yaşıyor.
Bilindiği gibi uçak krizinden sonra domates alımını durduran Rusya, şimdi de narenciye ve diğer ürünlere kapılarını kapalı tutuyor. Gönderilen bazı ürünler de "zararlı madde içeriyor" gerekçesi ile kapıdan geri döndürülüyor.
Sıkıntının büyüklüğü ortada ve bunun ilerleyen zaman içinde daha da artabileceğini görebilmekteyiz.
Peki, Rusya kapıları kapalı ama bu ürünleri başka ülkelere ihraç etme imkânı yok mu?
Sanıyoruz bu konuda ilgili bakanlıklar çalışma yapıyor ama Rusya pazarı gibi bir pazarın bulunmasının da kolay olmayacağı görülmelidir.
Sözü fazla uzatmaya gerek görmüyoruz.
Bizim için asıl sorun Rus turistlerin ülkemize gelip gelmeyeceği konusudur. Özellikle Antalya'daki "her şey dahil" çalılan işletmelerin ayakta kalabilmesi Rus turistlere bağlıdır ve bu geçen yıl yaşanan krizde açıkça görülmüştür.
Biz, Antalya'daki turizm sektörünün temsilcileri ile görüştük. 2017 yılı için beklentilerini açıkladılar. Geçen sezon 8 milyon Rus turistin Antalya'ya gelmediğini, 2017 yılındaki turizm sezonunda da hayal kırıklığı yaşanabileceğini vurguladılar.
Rusya'dan gelen turistler artık eskisi gibi dışarıdan alış-veriş de yapmıyor. Sadece havaalanından otele, otelden havaalanına gidip, ülkelerine dönüyorlar. Bu da "Bavul Ticareti"ni etkiliyor, esnaf iş yapamıyor. Sorun sadece turistlerin otelleri doldurup doldurmaması sorunu değil. Yan sektör de bundan son derece etkileniyor.
En önemlisi de otellerdeki istihdamdır. Geçen sezon kapanan ve küçülen oteller oldu. 600 bin otel çalışanı işsiz kaldı. Yaşanan krizi ve sorunları bu konuda da ele alıp değerlendirmek gerekiyor.
Bizi şimdi "kara tablo" çizmekle suçlayanlar olacaktır. Ancak, yaşanan gerçekler bunlar ve biz bu gerçekleri kamuoyu ile paylaşmak durumundayız. Her şey görüldüğü ve söylendiği gibi olmuyor. Biz bütün bu olumsuzluklara rağmen iyimser olmaya devam edelim ne dersiniz?