Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Koronavirüs dışında herhangi bir gündem yok. Elbette, Koronaya bağlı olarak ekonomik göstergelerin aşağı inmesi, işsizlik, sosyal yardımlar, esnafın durumu vs. gibi “kritik” durumları saymazsak… Ama önceliğimiz sağlık olduğu için ne yazık ki bu hafta da Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu’nun tüm uyarılarına rağmen “sosyal mesafesiz ve maskesiz” vatandaşların etrafa saçtığı tehlikeden bir kez daha bahsetmek gerekir. Tabii ki “yeni normalleşme” vatandaşın bir nebze olsun moralini düzeltti. Aylardır eve tıkılı kalan insanlar, özellikle berber, kuaför ve güzellik salonlarının yanı sıra alışveriş merkezlerinin de açılmasıyla birlikte güzel havalara kanıp kendisini sokağa attı. Artık ucu bucağı görünmez, önü alınamaz kalabalıklar cadde ve sokakları doldurdu.
‘Yeni normalleşme’ böyle olmamalı
Belediye ve polisin tüm uyarılarına rağmen insanlar hep bir bahane buldu. Tabii ki tek başına kendisini sokağa atan insanlara suçu yüklememek gerekir. Bu günlerde tuhaf şeyler de yaşanmıyor değil zira. Örneğin AVM’lerin açık olup sahilde yürüyüş yapanlara ceza yazılması kadar mantıksız bir durum dünyanın hiçbir yerinde henüz görülmedi. Bilim Kurulu üyeleri de dahil kendisini evde izole edenlerin de hayretle karşıladığı bu “yeni normalleşme” korkulanın olmasını tetikleyecek bir durumdan öteye geçmiyor. Televizyonlar, gazeteler her gün semt pazarları, AVM’ler önünde oluşan kuyruklar, sosyal mesafesiz yaşayanlar, maskesiz dolaşanların haberleriyle dolu. Metrelerce uzanan AVM kuyruklarına “Akıl alır gibi değil” tepkisi gösteren sağlıkçılar, maalesef su insanlara seslerini duyuramıyor.
Bari sağlıkçılara acıyın
Türk insanının “Bana bir şey olmaz” mantığıyla hareketi, dünyayı kasıp kavuran, sağlıkçıların küçücük bir virüs karşısında çaresizce savaşmasını zorlaştırıyor. AVM’lerin Haziran ayını beklemeden açılması, berber ve kuaförlerin faaliyete başlaması korkulan ikinci dalganın beklenenden erken geleceğinin adeta habercisi. İktidarın önünde bu durumda iki seçenek kalıyor. Ya önümüzdeki hafta vaka sayılarındaki oranlara göre yine ilk günlerde aldıkları önlemleri tekrar edecekler ya da “sürü bağışıklığı”nı bekleyecekler. Ancak İngiltere’de yaşananlara da bu kez göğüs germek zorunda kalacaklar. Zira “sürü bağışıklığı” gibi bir niyet varsa, tecrübe edilmiş ama korkunç bir başarısızlıkla sonuçlanmış olarak İngiltere’nin üzerinde kara bulut gibi dolaşıyor. Bir kez ve son kez daha “Lütfen evde kalın. Kendinizi düşünmüyorsanız, bari sağlık çalışanlarına acıyın…”