Süleymaniye İnas Nümûne mektebinden sonra özel olarak eğitim aldı. Fransızca öğrendi. Tarih tasavvuf, felsefe, edebiyat alanlarında kendini yetiştirdi. Mütefekkir ve mutasavvıf Kenan Rifâî’den yararlandı.
Samiha Ayverdi’nin verimli bir yazı hayatı olmuştur. İlk romanı Aşk Budur’u (1938) otuz üç yaşında iken çıkarmış, daha sonra arka arkaya bir hikâye kitabıyla yedi roman yayımlamıştır. O yıllarda Necip Fazıl Kısakürek, Refi Cevat Ulunay ve Adile Ayda gibi yazarlar bu eserler hakkında övücü yazılar yazmıştır. Son romanı Mesihpaşa İmamı’nın ardından roman yazmayı bıraktı. 1946 yılından sonra fikri ve tarih kitaplara ağırlık verdi. 1970’de ağabeyi Ekrem Ayverdi ve eşi İlhan Ayverdi ile Kubbealtı Cemiyetinin kurulmasını sağladı. Cemiyet daha sonra vakıf statüsüne geçti.
Sâmiha Ayverdi onlarca kalıcı eser bıraktıktan sonra seksen yedi yaşındayken 22 Mart 1993’de vefat etti. Onun kültür ve fikir alanında tasavvufi, tarihi, sosyal ve toplumsal eserleri gelecek kuşaklara ışık tutmakta.
Sâmiha Ayverdi’nin önemli eserlerinden biri “Edebi ve Manevî Dünyası İçinde Fatih” adlı çalışmasıydı. İlk baskısı 1953 yılında yapılan kitabın sekizinci baskısı geç de olsa elime geçti.
Sâmiha Ayverdi "Fâtih neden büyük insandı? Onu bütün dünyanın gözüyle Fâtih yapan, serdarlığı mı, tâcı, tahtı, ordusu, ülkesi, dostları, düşmanları mıydı?” sorusunun cevabını veriyor. Bu soru pek çok soruyu arkasından getiriyor: “Hem serdar, hem hükümdar, hem sanatkâr, hem de bir mutasavvıf olan, doğunun bu büyük evlâdı, maddî ve manevi uyum ve dengeye hangi yollardan geçerek ulaştı?”, “Zamanında imparatorluğun içten ve dıştan sunduğu o muhteşem orkestrasyonu, birlik ve beraberliği sağlayan sebepler neydi?” , “Özellikle kütle ondan, o kütleden ne istiyordu?”, “Dünya görüşünün gayesi, konuları ve metotları nelerdi?”, “ Dünya Fatih’te ne bulmuş, ne kazanmıştı?”, “Bugünün şartları içinde dünün kıymetlerinin yeri ve değeri var mıydı?” Bunlar ve aklınıza gelebilecek pek çok sorunun cevabı “ Edebî ve Manevî Dünyası İçinde Fatih” kitabında buluyoruz. Bir fikir ve aksiyon adamı Fâtih'i kişiliği ve icraatlarıyla görebiliyor, öğreniyoruz.
Bu eserin, yazarının Fatih'e karşı duygularını alabildiğine açığa vuran bir kitap olmadığını belirten tarihçi Yılmaz Öztuna, sunuş yazısında şu görüşlere yer vermiş:
“…. Fatih Sultan Mehmet gibi siyasi ve askeri kişiliği öne çıkan bir kimse için İnanılmaz çapta deha sahibi bir politikacı ve komutanın edebi ve manevi dünyasını daha açık bir ifadeyle nasıl bir insan olduğunun izahını yapmak, doğrusu az tarihçi, edebiyatçı ve mutasavvıfın harcıdır.”
Kitap, Fatih'i yetiştiren, Şehzade Mehmed'i Sultan Fatih yapan, müstesna dehasını açığa çıkaran çevreyi ve bu çevrenin adamlarını bize tanıtıyor. Babası İkinci Sultan Murad, Akşemsettin, Molla Gürani, Molla Husrev gibi büyük isimler… Sonra XV. Türk Osmanlı asrını ortalarında yaşayan, eser veren pek çok âlim, mutasavvıf, edebiyatçı, şair, sanatkâr asker, devlet adamını tanıyoruz.
Kitabın sonraki bölümlerinde Fatih'in siyası ve askeri dehası ve ahlaki, görüşleri, davranışları, icraatı ele alınıyor. Ortodoks patriğine karşı tavrı da unutulmamış. Kitap, Avni mahlasıyla şiirler yazan şair Fatih'in edebi şahsiyetinin ince ve detaylı tahlili, bu tahlilden ortaya çıkan karakter hakkındaki büyük vukufla yapılmış ve kaleme alınmış sayfalarla sona eriyor.