Sibirya 10 adım  (1)

Abone Ol

Transsibir Treni ile 10 günde, 10 bin kilometre 

Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği Rus samur kürklerinin anavatanı Sibirya’ya samur için değil ama sabrımı denemek için; azığımı, kitaplarımı, fotoğraf makinamı ve sırt çantamı alıp düştüm yollara, yeniden… Hem okuyor, hem de geziyorum... Gözlemliyor, araştırıyor, belgeliyor, konuşuyor ve yazıyorum... Yol ve dil bilmeden, toplam 21 gün süren tren yolculuğun tüm serüven dolu zorlukların önündeki engelleri, Sibirya’da hala bir umut ve yükselen değer olan Leninizm ve Kemalizm sayesinde aşıyorum... Düşlerimin ardına düştüm yeniden... Ne mutlu bana...  Yirminci yüzyılın başında Mustafa Kemal Atatürk – Ulyanov İlyiç Lenin arasında yapılan tarihi mektuplaşmalarla filizlenen Türkiye-Sovyet Rusya ilişkileri, bu gün  Rusya Federasyonu ile Türkiye İş ve Dostluk Derneği’nin öncülüğünde; iki komşu ülke resmi ve sivil insiyatiflerin başarılı iş ve dost ilişkileri sonucu giderek artıyor ve stratejik bir önem kazanıyor. Avrasya Kültürü güçleniyor... Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un dediği gibi: “Omuz omuzayız ve aynı yöne bakıyoruz...”  

Rus şair ve gezgin Tyutçev: “Rusya akılla anlaşılmaz / arşınla da ölçülmez / Rusya’nın yapısı başkadır/ Rusya’ya sadece iman edilir...” derken, uçsuz bucaksız Sibirya’nın gizemli ve bereketli topraklarını görünce bu dizelerin anlamı daha iyi açıklanabilir.    XIX. yüzyılın sonunda - XX. yüzyılın başında inşa edilmiş olan toplam uzunluğu 9332 kilometrelik Transsibirya Demiryolu Hattı’nın büyük bir kısmı, Sibirya üzerinden geçmektedir. Bu günkü toplam uzunluğu ise 10 bin kilometreyi bulmaktadır.   

Bu uzun, zor, yorucu, serüven dolu ama bir o kadar da insana ayrıcalık ve keyf veren; farklı kültürleri, yeni insanları ve coğrafyaları keşfetme ve öğrenme heyecanı, beni yeniden yollarlı düşürdü... Farkı fark etmek için, Turnalar zamanı  “Yoleri” olmak kolay mı?  

Yol haritamda 66. ülke olarak Rusya Federasyonu ve özellikle Sibirya’yı işaretlemiştim. Koşullar bu güneymiş... Tüm hazırlıklarımı tamamladım ve kış bastırmadan Sibirya’nın yolunu tuttum... Üç hafta süren bir yolculuk bu... Tek başıma, az bir parayla ve sırtımda ağır bir çanta ile düştüm yollara, yeniden... İstanbul’a dönüşü uçakla Tataristan’ın Başkenti Kazan’dan yapmak üzere planladım bu geziyi... Önce İstanbul-Petersburg arası bir uçak yolculuğunun ardından trenle yolculuğa başladım... Atlas Okyanusu kıyısında bulunan St. Petersburg’dan başlayıp, Moskova, N. Novgrod, Kazan, İshevsk, Perm, Yekaterinburg, Omsk, Novasibirsk, Kızıl, Irkutsk, Khabarovsk gibi ana istasyonların bulunduğu tüm Sibirya’yı batıdan doğuya trenle geçerek 6 saat zaman farkı sonunda Pasivik Okyanusu kıyısında bulunan Vladivostok’a gidilen zaman, yaklaşık 8 günü bulmaktadır. Elbette yataklı bu uzun tren yolculuğunun da kendine özgü keyf veren yanları vardır. Sıcak, candan, konuksever ve paylaşma kültürü olan 

Sibirya insanlarıyla yolculuk daha bir zevkli oluyor.  

Yolcu vagonu içinde kapısı bulunmayan 6 kişilik kompartmanlardaki yol arkadaşlarınızla aynı sofrayı paylaşmak ve soğuk gevelerde ağız dolusu gülerek votka içmek, bir başka güzel... Rusça bilmiyorsanız sorun değil, Sibirya’da mutlaka Türkçe bilen birine denk geliyorsunuz. Sibirya’da İngilizce bilmek bir işe yaramıyor. 

Devamı haftaya…