5 yıldan bu yana Suriye'deki iç çatışmalarda Amerika ve Rusya'nın taraf olduğunu, bu ikilinin savaş alanının da bu topraklar üzerinden yapıldığını biliyoruz. En önemlisi de bu savaşın "enerji savaşı" olduğu artık bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmış olmasıdır. Daha geniş anlamı ile Akdeniz'de büyük bir enerji kapışması yaşanıyor. Bunun sonuçları ne olur, bu savaş nereye dayanır bunu kestirmek şu an için mümkün görünmüyor.
Dikkat edilecek olursa, Amerika ve Rusya arasında yapılan anlaşma iki tarafın çıkarları açısından önemliydi. Çıkar çatışmasında paylaşımda sıkıntılar ortaya çıkınca her iki tarafın ortaklığı ve işbirliği de bugünlerde noktalanmış görünüyor.
Rusya'nın bölgedeki yayılmacılığı, Suriye'deki üsleri, gelecekte coğrafyada etkin olabilecek enerji koridorlarının oluşturulmaya çalışılması Amerika'yı rahatsız etmeye başladı. Rusya, son olarak Körfez ve enerji havzalarındaki etkinliğini de artırmaya başlayınca Amerika sesini yükseltmek ve işbirliğini sona erdirme kararını almış bulunuyor.
Dilerseniz biraz öncesine de göz atalım:
Amerika'nın Suriye'deki varlığı 2016 yılında inşa ettiği Kamışlı'daki Rimeylan Üssü ile sınırlı bulunuyor. Rusya ise Ceble'de dev bir üs inşa ederek bölgedeki varlığını gösterdi. Hmeymin'deki ikinci üssü ile de Humus, Şayrat ve Tartus'ta askeri alanlar oluşturdu. Rusya bununla da kalmadı ve S300 ile S400'lerin ardından SA-23 Gladiatör'lerle hava sahasını daha da güçlendirdi.
Radikal İslami örgütleri kullanarak ve silahlandırarak Suriye'de iki devin güç gösterisi halen devam ediyor. Aslında bu topraklarda Amerika ve Rusya vekâlet savaşı yapıyor.
Şimdi böyle bir durum karşısında Türkiye'nin ne durumda olduğunu gözlerinizin önüne getirin ve bizi ileride ne gibi tehdit ve tehlikelerin beklediğini tahmin edin.
Hiç kuşkusuz bölünmez bütünlüğümüzü korumak, sınırlarının güvenliğini sağlamak için atılan her adımı olumlu buluyoruz. Bunun dışında atılacak veya bize attırılacak her adımı da tehlikeli görmekteyiz. Türkiye'yi bir oldu-bitti ile Suriye ve Musul bataklığına sürüklemek isteyenler, kendi çıkarları için bizi kullanmak isteyenlerdir. Buna dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Suriye'deki çatışmaların tehlikeli bir boyuta doğru yükseldiği bir gerçek. Nitekim Rusya Parlamento Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Konstantin Kosaçev, Amerika ile Rusya arasında yaşanan gerginlik ve işbirliğinin sona ermesinden sonra yaptığı açıklamada "Bu işbirliğini bitirme kararı, Amerika'nın aldığı bilinçli bir karardır. Sonuçları Suriye'deki süreç için trajedik olacaktır" diyor.
Aslında bu çok önemli bir uyarıdır.
Rusya'nın nükleer bir savaştan endişe ederek, şimdiden açıklamalar ve hazırlıklar yapması da bize göre boşuna değildir. Rusya'dan yapılan açıklamalarda "Nükleer saldırı bekliyoruz" deniliyor.
Rusya'nın 12 milyon kişinin barınabileceği nükleer sığınakları hazırladığı, bunun için de tatbikatlar yaptığı açıklandı.
Bölge giderek daha da ısınıyor.
Tehlikenin büyüklüğünü ve kimlerin neler yapabileceğini kestirmek şu an için mümkün değil ama sıkıntının giderek artmakta olduğu da açıkça görülüyor.
İki süper güç Suriye'de ve bölgede çatışıyor. Yanlarına kimleri alıyor ve katmaya çalışıyorlarsa bu güçleri de kullanmaya çalışıyorlar. Bu nedenle iki süper gücün bu çatışmalarında aralarında kalmamaya, tekme yememeye gayret etmeliyiz. Kendi çıkarlarımızı ön plana alıp, güvenliğimizi sağlamanın ötesinde girişilecek her harekatı riskli ve tehlikeli görmekteyiz.
Yazımızı bitirmeden önce, Musul'da hazırlanan tuzağa da dikkatlerinizi çekmek istiyoruz.
Irak Parlamentosu, Türkiye karşıtı bir kararla Türkiye'nin Irak topraklarından tamamen çekilmesini istedi.
Irak Ordusunun Musul, TSK'nin da el Bab harekâtından endişelenen Amerika'nın Ankara'ya "Musul Planı" dayattığı iddia ediliyor. ABD'nin bu planı ile Türkiye'yi bölgede Rusya ve bölge ülkeleri ile karşı karşıya getirebileceğine de dikkat çekiliyor.
Bölge öylesine ısındı, öylesine sinsi planlara gebe ki, bu buradaki çıkar ve enerji pastalarından bize yedirmeleri mümkün mü? Yıllardır oyalama taktikleri ile bizi bölgede en sıkıntılı duruma düşüren dış güçler, böyle bir ortamda bizim ayağa kalkmamıza ve güçlenmemize izin verirler mi?
İçeride yılladır mücadele ettiğimiz PKK terör örgütünü doğrudan destekleyen ve IŞİD belası ile de bizi sarmaş dolaş hale getirenlerin halen sinsi planlar kurarak, bizi iyice köşeye sıkıştırma planları içinde olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle hep "Aman dikkat, batağa saplanmayalım" endişesi içindeyiz.
Suriye'de bizim "Terörist unsurlar" dediğimiz PYD güçlerine halen silah yardımı yapmayı sürdürenlerin dostluğundan ve iyi niyetinden şüphe etmemiz yanlış bir algı mıdır?
Bugün yerimizin yeterliği bu kadar, konu son derece bizim için de çok önemli olduğundan diğer günlerde de konu ile ilgili görüşlerimizi ve yorumlarımızı sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.