Toprağa dönmek

Dünya üzerinde karmaşa arttıkça insanların toprağa yönelimi artıyor. Sanırım hayatta kalmak için insanlar güdüsel olarak yapıyor bunu. Bir parça toprak almak kuracağınız kale için ilk basamak olarak düşünülüyor.

Abone Ol

İnsanlar karınlarını doyuracak ve kendilerini koruyacak bir toprak parçası istiyorlar. 

Çevremdeki insanlar sık sık arayarak tarım alanında bir şeyler yapabilir miyiz diye soruyorlar. Hepsine istisnasız verdiğim cevap “EVET YAPABİLİRSİNİZ” oluyor.

Yeterince sermayeniz varsa bir arazi alıp o arazi üzerinde tarım yaparak geçiminizi sağlayabilirsiniz. Burada önemli olan öncesinde iyi bir çalışma ve araştırma yaparak neyi amaçlıyorsunuz, bu amaca ulaşmak için neler yapmanız gerekiyor, ne kadar yatırım sermayesine, ne kadar süreye ihtiyacınız olduğunu bulmanız gerekiyor.

Öncelikli olarak yaşamda başarılı olmak için kendimizi tanımamız, eksiğimizi, fazlamızı kabullenmemiz gerekir. Türk insanının aşacağı en büyük zorluk kendisidir. Egosundan, kıskançlığından, öfkesinden kurtulmalı insanlar.

Burada ortak kurulmuş ve çok başarılı olmuş çiftlik örnekleri var. Yedi ortaklı ve yaklaşık bin dönüm araziye kurulmuş bir ceviz bahçesi sanırım bir iki yıla kadar tam verime geçecek ve kurucularına oldukça yüksek bir gelir sağlayacak.

İnsanımızın temel sorunu ortak hareket edememesi. Kimse kimsenin bir adım ilerlemesini istemiyor. Köylüsünün, komşusunun başarısı karşısında büyük bir öfkeye kapılıyor. Aşmamız gereken en önemli sorun budur.

Yıllardır karşımıza çıkarılan ve sürekli ağlak bir sesle “para kazanamıyoruz” diye yaygara yapan köylüleri unutun. Evet onlar gerçekten para kazanamıyor ve sıkıntıdalar ama buna sebep olan ne tarım ne de toprak. Bilgisiz, bilinçsiz, kıskançlık denizinde yüzerek hiçbir işi başaramazsınız.

On dönüm bahçede bir kilo elmayı üç lira harcamayla üretiyorsanız aynı elmanın üretim maliyeti  bin dönümlük bir bahçede bir lira olacaktır.

Tek başıma olayım, az kazanayım, küçük olsun benim olsun, ilerlemezsem de ilerlemeyim ama kimse de ilerlemesin diye hareket eden insanlardan kurtulmamız gerekiyor.

Eğer bin dönümlük elma ya da ceviz bahçesini tek başınıza kuracak gücünüz yoksa arkadaşlarınızla yapabilirsiniz. Bunun için de bir araya gelmek gerekiyor. İşte en büyük sorunumuz bu. Yaşamın hiçbir evresinde kendisini kanıtlamaya fırsatı olmamış birey asla ortak iş yapamıyor. Ya hiç başlamıyor ve başlayana engel olmaya çalışıyor ya da başlayan ve yürüyen işi ego savaşlarıyla çıkmaza sokuyor.

Sorunumuz ne toprakta ne de tarımımızda. Sorunumuz tamamen insanımızda. Yarı cahil bırakılmış, düşünme yeteneğini kazanamamış, kompleksli bireyler haline gelmiş insanlar ne yazık ki her şeyin düşmanı oluyor.

İnsanlara soyut düşünme yeteneğini kazandırmazsanız profesör unvanlı yarı cahil insanlarla karşılaşırsınız. Bu insanlar ayaklarımıza bağlanmış demir gülleler gibi hepimizi aşağıya çekmeye devam ederler.

Bu insanların seçtiği demagoglar da kendilerini seçen insanların ezikliğine, cahilliğine, intikam duygularına ve egolarına oynayarak onların zihinlerinde şiddeti hak haline getirirler. Düşünmek istemezler. Çünkü düşünmek onlar için taş taşımaktan daha yorucudur. İlkel güdüleriyle hareket eden acımasız topluluklara dönüşürler.

Akılsız, bilgisiz, eğitimsiz kitleler afetlerin en büyüğüdür. Siz deprem, sel, fırtına öldürür zannedersiniz ama asıl katil o cahil kitledir.

Hani kitlenin aklı olmaz derler ya; vicdanı, acıması da olmaz.

Önümüzdeki günlerde “HUZUR” içimizde duyumsamayı en çok isteyeceğimiz duygu olacak. Toprağa dönmek isteğinden yola çıkıp bambaşka bir noktaya geldik. Yolumuzun üzerindeki engelleri çözmemiz gerekiyor.

İnsanın en büyük düşmanı yine insan; Dünyada günahın ve kötülüğün olmasının nedenidir insan ve savaş insan için insana karşı verilmeli.

İçinizden huzur eksik olmasın.