Trump Gelince Ne Değişecek?

Abone Ol


TBMM'de en az 15 gün sürecek bir maratonla Anayasa taslağının maddeleri görüşülecek. Meclis TV yayınladığı, gazeteler ve diğer televizyonlar aktardığı kadarıyla komisyonda 18 maddeye düşen değişikliklerin neler içerdiğini öğrenmeye çalışacağız.

Bana şimdiden oyumun rengini soranlar var. Görüşlerimi önemsediklerinden mi, yoksa sadece meraktan mı ibaret kestiremiyorum. Aslında oyumun rengini sorarak ayıp ediyor dostlarım, sevenlerim. Sandık başına gittiğimizde oyumuzu bir kabinde kullanıyoruz değil mi? Eşinizin bile oyunun rengini göremiyor, o hangi tercihi kullandığını söylerse ona inanıyoruz değil mi? "Açık oy gizli tasnif" antidemokratik "tek adam" yani "milli şef" döneminde kaldı değil mi?

Oyumun rengini merak edenlere bu yüzden şaşırıyorum. Oy, kişinin mahremidir. Mahremimi ortaya sermemi siz de ayıplarsınız değil mi? Ayıptır, küçük düşürücüdür çünkü. Anayasa konusu, TBMM'den geçerse, bir seçmen olarak benim "şahsi" konum olur, sandığa gider oyumu kullanırım. Bu konu o yüzden "şimdilik" gündemimde değil.

* * *

TBMM'de Anayasa maratonunun tamamlandığı günlerde, ABD'nin kaptan köşkünde nöbet değişimi olacak. Eğer ABD tarihinde bir ilk gerçekleşmez ve "Rusya siber müdahale ile seçim sonuçlarına müdahale ederek Trump'u seçtirdi, başkanlığı geçersizdir" gibi şok bir sürpriz yaşanmazsa tabii...

Tüm dünya gibi, Türkiye de Trump'un koltuğa oturmasını bekliyor. Çünkü, ABD'yle "Marshall yardımı"yla başlayan ve git gite kökleşip iç içe geçen bir geçmişimiz var. "Süt tozuyla" başlayıp, karayolu yapmamız için verdikleri kredilerle devam eden "müttefiklik" bugün çok daha karmaşık ve "kaynaşık" bir hal almış durumda.

Çok acil ve ancak "ortaklaşa" çözüme kavuşturabileceğimiz can alıcı sorunlar var.

Terör örgütleri hem çevremizi kuşattı, hem içimizde kökleşiyor. Din maskesi takmış İblis'in ordusu IŞİD'e "duygusal yakınlık" duymaktan öte, kendisini bu örgütün din gösterdiğiyle özdeşleştirenler büyük tehdit oluşturuyor. PKK da, hem "etnik", hem "ideolojik" tabanını korumanın derdinde. Günlük politik tepkileri artıracak her türlü yanlış, bu örgüte cesaret veriyor. IŞİD'in vahşeti PKK'yı, PKK'nın yaptıkları bir kesim için IŞİD'i meşrulaştırıyor. ABD, her iki kesimi de "cesaretlendiriyor", "güçlendiriyor" ve "kökleştiriyor."

* * *

ABD, yıllardır terör örgütlerini "vurucu güç" olarak kullanıyor. Türkiye'nin son 50 yılına damgasını vuran tüm "terör olaylarını" eşeledikçe altından bir şekilde Sam Amca'nın silüeti çıkıyor. IŞİD'in terör örgütü olarak organizasyonunda da, "devletleşme" iddiasına cür'et edecek kadar büyümesinde de yine Sam Amca çıkıyor karşımıza. Türkiye'de yer alan 40'tan fazla Marksist fraksiyonun en küçüklerinden biri olan PKK'nın, kısa sürede ülkenin birinci sorunu haline gelmesinde de büyük katkısı var ABD'nin. Saddam'ı Kuveyt'ten çıkarmak için bölgeye çöreklenen ABD'nin, Halepçe katliamını bahane ederek Irak'ın kuzeyinde kurduğu hakimiyet yanında topraklarımızı kullanan Çekiç Güç'ün PKK'yı ne kadar güçlendirdiğini hatırlıyorsunuz değil mi? PKK'nın ağır silahlarla, uçaksavar olarak kullanılan Doçka'larla donatıldığı dönemdir o dönem. "Çekiç Güç, PKK'yı silahlandırıyor" diyen tek resmi yetkili olan Orgeneral Eşref Bitlis'in "derin bir suikastle" susturulduğu dönem yani...

2000'li yıllar, ABD'nin dünyaya yeni bir düzen verme iddiasıyla yeni bir dönemin kapılarını araladığı yıllardı. 1990'larda atılan tohumlar filiz vermiş, Ortadoğu ülkelerinde "özgürlük" diyen terör örgütleri "ölüm şebekeleri" haline gelmeye başlamıştı. Şimdi "devlet"çik haline getiriliyor ABD eliyle.

Yakın tarihimizin en büyük travması sayılabilecek 15 Temmuz ihanetinin temelleri de o dönemlerde atılmıştı hatırlarsanız. Fethullah Gülen ve beyin takımı Pensilvanya'ya hapsedilip, teşkilatı da ABD'nin "şer örgütü" haline o dönemde getirildi. Türkiye, ekonomisi ve siyasetiyle öyle bir hale getirildi ki, bugünleri görenler konuşsa bile seslerini duyuramadı. Hançer sırtımıza saplandıkça anladık bazı şeyleri. Ve şimdi "acı gerçekler" bir bir karşımızda duruyor.

Her alanda, her anlamda "kuşatılmış", karmaşık bir savaşın içerisine sürüklenmiş bir Türkiye. Emperyalizmin kazanacağı şekilde kurgulanmış bir savaşın...

Peki, Trump gelince ne değişecek? Trump'un yardımcısı ve danışmanlarına, onların görüşlerine baktığımızda, Türkiye "müttefik"likten "açık hedef" haline gelecek gibi gözüküyor. İncirlik'in alternatifini hem Irak'ta, hem Suriye'de kurmuş, PKK'yı "kara gücü" haline getirmiş ve kendi evlatlarının yerine kullanacağı "yetişmiş savaşçılara kavuşmuş" bir ABD'den söz ediyoruz. İncirlik üzerinden terör örgütlerine lojistik sağlayan, Kürecik Üssü'nden de "bizi" gözetleyen bir ABD'den...

Sizce Trump, FETÖ'nün 160'tan fazla ülkeye yayılmış ağından, Suriye'nin kuzeyini hakimiyeti altında tutan PKK'dan, İslâm coğrafyasında "düşük yoğunluklu" savaşı sürdüren örgütlerden vazgeçecek mi? Bu sorunun cevabı, "Trump gelince ne değişecek" sorusunun da cevabı da olacak...