Türk Hava Yolları’nın ilk gösterimini Art Baselin Basel’de yaptığı ve insanların iç dünyasını yansıtan portrelerin yer aldığı sanat projesi ‘Inner Portrait’, Türkiye’de ilk kez sanatseverlerle buluşuyor. Inner Portrait eseri ziyaretçilerini 1 Aralık tarihine kadar İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde ağırlayacak. Dört karakterin hikayeleri üzerinden seyahat etmenin insan biyolojisi üzerindeki etkisini konu alan ve lansmanda ilk gösterimi yapılan belgesel de çok yakında izleyicilerle buluşacak.
Ünlü Türk Medya Sanatçısı ve tasarımcısı Refik Anadol ile iş birliği içinde oluşturulan proje, dört farklı kıtadan hiç seyahat etmemiş dört kişinin birbirinden etkileyici deneyimleri üzerinden seyahat etme arzusuna ve bunun insan biyolojisi üzerindeki etkilerine dair derin bir keşif imkânı vadediyor. Dört karakterin hikayeleri üzerinden seyahat etmenin insan biyolojisi üzerindeki etkisini konu alan projenin belgeselinin yönetmenliğini ise BAFTA ödüllü Jennifer Peedom üstlenirken, görüntü yönetmeni olarak ise Renan Öztürk görev aldı.
BOLAT: ÜLKEMİZİN DEĞERLERİNİ TÜM DÜNYAYA TAŞIMAYI VE TANITMAYI ÖNEMSİYORUZ
THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat “Bu proje seyahat etme arzusuna ve bunun insan biyolojisi üzerindeki etkilerine dair derin bir keşif imkanı sunuyor. ‘Inner Portrait’ seyahatın yalnızca bir yerden bir yere yolculuk değil aynı zamanda insanın içsel dünyasında da bir dönüşüm oluşturan derin bir tecrübe olduğuna dikkat çekiyor. Sosyal medyada paylaşılan eser 4.6 milyon ile marka tarihimizin en çok beğeni alan eseri oldu. Sadece bu bile eserin insanlardaki karşılığını gösteriyor. Türkiye’nin bayrak taşıyıcısı olarak sanat ve kültür alanında ülkemizin değerlerini tüm dünyaya taşımayı ve tanıtmayı önemsiyoruz. Bu misyon çerçevesinde, her uçuş noktasına sanatı destekleyen ve sanat aracılığıyla farklı kültürler arasında köprüler kuran bir marka olmaktan gurur duyuyoruz. Ülkemizin sanat ve kültür alanında ürettiği değerleri her zaman destekleyen markamız bundan sonra da dünyanın dört bir yanına misafirperverliğimizi ve değerlerimizin yanı sıra kültürel elçilerimizin eserlerini taşımaya devam edecektir. Çıktığımız bir yolculuğun bir seyahatten çok daha fazlası olduğunu biyolojimizi, duygularımızı ve ruh dünyamızı dönüştüren bir deneyim olduğunu vurgulayan ‘Inner Portrait’ ortaya çıkışını anlatan belgeselde bu süreci çok iyi anlatıyor. Umuyorum ki bu projeyi izlerken, seyahatin insan üzerindeki etkilerini yeniden değerlendirme fırsatı bulacak ve bu yolculuğun sanatsal boyutuyla derin bir bağ kuracaksınız. Yolculuklarımızın ve bu deneyimlerin bedenimizde bıraktığı izleri sanatın gücüyle siz değerli davetlilerimizin beğenisine sunmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz” dedi.
ANADOL: PROJE, İÇSEL BİR YOLCULUĞU ELE ALAN BİR ÇALIŞMA OLARAK YOLA ÇIKTI
Projenin yaklaşık bir buçuk yıl önce Türk Hava Yolları ile iş birliği içinde hayata geçirildiğini belirten Refik Anadol, “Bu proje kapsamında, hayatlarında hiç seyahat etmemiş dört kişiye, hayalini kurdukları yerlere ilk kez gitme fırsatı sunduk. Seyahatleri boyunca, hem evlerinde hem de hayalini kurdukları yerlerde beyin sinyallerini ölçerek yaşadıkları duygu değişimlerini görselleştiren bir eser ortaya çıkardık. Proje, içsel bir yolculuğu ele alan bir çalışma olarak yola çıktı. 21. yüzyılda yapay zeka ve veriyi kullanarak, tarih boyunca sanatçılar tarafından defalarca yorumlanmış bir kavram olan portreyi yorumlama şansı elde ettik. Bu süreçte sadece sanattan değil, bilim ve teknolojiden de yararlandık. Bilim tarafını anlamak için harika bir film ekibiyle çalıştık. Bu ekip, dört katılımcının yolculuklarını bilimsel bir titizlikle kayıt altına aldı. 32 kanallı bir beyin sinyali cihazını kullandık. Böylece kişilerin hem evde hem de gittikleri yerlerde yaşadıkları duyguları kayıt edebildik” diye konuştu.
Anadol, “Genel olarak tüm işlerimde heyecanla besleniyorum ama aynı zamanda bilim kurgu meraklısı olarak, ütopik bakış açısını benimseyen bir yaklaşım içerisinde bu projeyi de o bakış açısına yaklaştırıyorum. 2008 yılında veri resmi kavramını hayata geçirdiğimde 16 yıldır hala verinin pigmentleşmesi ve sürekli dönüşebilen bir materyal olabilme ihtimali devam ediyor. Bu proje, izleyiciyi de kapsayan bir veri heykeline dönüşerek bu fikri bir adım daha ileri taşıdı. Proje, daha önce Art Basel’de dünya ile paylaşıldı ve muazzam bir etki yarattı. Sanat dünyasının en önemli merkezlerinden birinde aldığımız bu pozitif desteği İstanbul’a getirmek benim için büyük bir heyecan verici” ifadelerini kullandı.
‘PROJEDE KULLANILAN RENKLER KİŞİLERİN GÖRDÜKLERİ YERLERLE İLGİLİ'
Anadol, üç farklı teknolojiyi bir araya getirdiklerini belirterek, “İlk olarak, sinir bilimi alanında beyin sinyallerini ölçebilen bir sistem kullandık. Yapay zekayı iki tarafta kullandık. Hem bu sinyallerin anlaşılması ve tanımlanması için kullandık hem de katılımcıların gittikleri yerlerde gördükleri manzaraları yeniden canlandırmak için kullandık. Bu sayede, o kişilerin yaşadıkları duygular ve gördükleri şeyler bir araya getirilerek görselleştirildi. Son olarak, beyin sinyali verilerini kullanılarak bir ses yapısı ortaya çıkarıldı. Bu projeyle, 21'inci yüzyılda portre kavramını yapay zeka aracılığıyla yeniden canlandırma şansı elde ettik. Türk Hava Yolları ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği, ekibin uzun zamandır hayalini kurduğu, seyahatin önemini vurgulayan bir projeyi hayata geçirdi. Bir sanatçı olarak böyle zorlayıcı bir projede yer almaktan büyük mutluluk duydum. Projede kullanılan renkler, kişilerin gördükleri yerlerle ilgili . Zihinsel ve görsel deneyimlerinin bir yansıması. İstanbul’a, en iyi hayallerimizden birini getirdiğimiz için çok heyecanlıyım. Sergimiz önümüzdeki üç gün boyunca herkese açık olacak” dedi.
Proje kapsamında 4 farklı kıtadan daha önce hiç seyahat etmemiş 4 kişi seçildi. Belirlenen destinasyonlara doğru yola çıkmadan önce ve varışları sonrasında ölçülen veriler, Refik Anadol ve ekibi tarafından kaydedildi. Bir Amazon yerlisi olan Brezilyalı Tuikuru, Tokyo’nun sokaklarını keşfederken Kenyalı Esther, İstanbul’un tarihini keşfetti. Avustralya’da yaşayan Sahar, Göbeklitepe ve Kapadokya arasında yolculuğa çıkarken İzlandalı Sigurbjörn, Ürdün’ü deneyimledi.
Projenin veri toplama süreci nörobilim alanında Neuroelectrics ile birlikte EEG sensörleri ve Empatica Watch gibi teknoloji cihazlarıyla yolcuların deneyimleri sırasındaki biyolojik ve nörobiyolojik verileri toplanarak yapıldı. Bu veriler daha sonra Refik Anadol ve ekibi tarafından sanat eserine dönüştürüldü. Önümüzdeki dönemde dünyanın başka bölgelerinde de sergilenmesi planlanan Inner Portrait eserinin belgeseli 2025 yılında dijital platformlarda yayınlanacak.
DHA