İnsülin direnci, kandaki şekerin hücrelere girmesini sağlayan insülin hormonunun işlevini yitirmesi sonucu ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. İnsülin direnci olan kişilerde kan şekeri yüksekliği, kilo artışı, karın bölgesinde yağlanma, tatlı krizleri, yorgunluk, uyku hali gibi belirtiler görülür. İnsülin direnci tedavi edilmezse diyabet, kalp hastalıkları, tansiyon, kolesterol gibi ciddi rahatsızlıklara neden olabilir.
İnsülin direncinin önlenmesinde beslenme alışkanlıkları büyük önem taşıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ruken Kuzu, sık sık yemek yemenin insülin hormonunu gereğinden fazla uyaracağını ve salgılanmasına neden olacağını söylüyor. Bu durumda insülin hormonu işlevini kaybediyor ve kan şekeri dengesi bozuluyor. Bu nedenle insülin direncine karşı öğün sayısının azaltılması ve öğünler arasının uzatılması gerektiğini vurguluyor. Kuzu, bunun için aralıklı oruç modelini öneriyor.
Kuzu, “İnsülin direnci, kanda açlık kan şekeri ile insülin değerinin çarpılıp 405’e bölünmesiyle elde edilen değerin 2.5 ve üstünde olması ile açıklanır. Sabah aç uyanma ve gece sık sık acıkma hissi, kronik yorgunluk ve yemek sonrası uyuma isteği, karın ve bel bölgesinde yağlanma, ağız kuruluğu ve idrara sık çıkma, şeker tüketimi ve sonrasında ishal durumu, tatlı aşerme gibi semptomlar insülin direnci habercisi olabilir” şeklinde konuştu.
İNSÜLİN DİRENCİNDE NE YAPILMALI
Metabolizmanın doğru çalışmasında insülinin büyük önemi olduğunu belirten Kuzu, insülin hormonunun kan dolaşımındaki şekerin hücreler tarafından alınmasını ve enerji üretimi amacıyla kullanılmasını sağladığını vurgulayarak, sık sık yemek yemenin yol açtığı sorunlara dikkat çekti. Sık aralıklarla bir şeyler yemenin insülin hormonunun gereğinden fazla uyarılmasına ve salgılanmasına neden olduğunu kaydeden Kuzu açıklamalarına şu sözlerle devam etti:
"İnsülin direncine karşı öğünlerin sayısı azaltılmalı, öğünler arası uzatılmalıdır. Bunun için aralıklı oruç doğru bir modeldir. Ayrıca fazla karbonhidrat alımı da insülin direncine sebep olabileceğinden düşük karbonhidratlı bir beslenme uygulanmalıdır. Rafine nişastalı gıdalar, şekerle tatlandırılmış yiyecekler ve yapay tatlandırıcılardan uzak durulmalıdır. Glisemik indeksi yüksek olan bal, pekmez, çikolata, beyaz un, makarna, pirinç, patates, kavun, karpuz, incir, üzüm gibi besinlerin aşırı tüketiminden kaçınmak gerekir. Kırmızı et ve kızarmış yiyeceklerin tüketimi azaltılmalı ve bununla beraber sebze tüketimi artırılmalıdır."
"YÜRÜYÜŞ VE EGZERSİZ GÜNLÜK RUTİNDE YER ALMALI"
Ceviz, badem, avokado, nar, çilek, böğürtlen, yaban mersini, vişne, brokoli, ıspanak, zeytinyağı, hindistan cevizi yağı ve yüksek lif içeren yulaf gibi besinlerden yararlanılması gerektiğini ifade eden Kuzu, "İnsülin direncini düşürücü etkisi olan deniz balıkları, tarçın, elma sirkesi, deve dikeni, yeşil çay gibi besinlerden faydalanılmalı ve elma sirkesi olarak mutlaka ev yapımı ve organik olanlarından tercih edilmelidir. İştah metabolizmasını düzenlemek için D vitamini, C vitamini, Krom, Omega 3, Magnezyum gibi takviyelerden yararlanılmalı, günlük rutinde mutlaka yürüyüş ve egzersiz yer almalıdır” şeklinde açıkladı.