Yalakalığın geçmişi

Abone Ol

Sanırım Rıza Tevfik’in olacak. Yanlışım varsa lütfen düzeltiniz:

“Biz goygoycu dervişleriz, her birimiz ermiştir;

Maksadımız lokma, aştır, zikrimiz de geviştir.”

Goygoyculuğun geçmişimizde bir yeri var. Göreneklerimiz içinde yer etmiş. Nedir diye sorarsanız, özetle şöyle söyleyebiliriz:

Goygoyculuk bir dilencilik türüydü. Yine eski günleri bugünlere aktaran notlara göre:

“Muharrem ayının ilk haftasında aşure yapmak vesilesiyle sırtlarında torbalarla bir makam tutturarak mahalle aralarında buğday, nohut, şeker, pirinç, vb. toplamak üzere dolaşan, çoğu kör, topal olmakla birlikte aralarında gözü açık olanlar da bulunan dilencilere goygoycu denirdi. İlahiye benzeyen ve kendilerine özgü bir makamla bir tekerleme söylerlerdi. İçlerinden gür sesli biri, ‘Gökte melek, yerde her can ağlar’ dedikten sonra hepsi bir ağızdan ‘Hoy goygoy canım’ diye makamı tamamlar ağlaşırlardı. Bunlara halk arasında ‘goygoycular’ denirdi.”

Dilenciliğin geleneksel goygoycuları şimdi modernleşti. Şakşakçı, yalaka, dalkavuk kelimelerinin içinde vücut buldu. Bunlar durumdan vazife çıkarıp görev edindi Şakşakçılar, eski tiyatrolarda, alkışlamasını sağlamak için oyunun alkışlanacak yerlerinde alkışı başlatacak görevliydi. Oyunun tümünü onaylatabilmek için yığının tepkisinden yararlanan şakşakçı, bunu belli bir ücret karşılığında yapardı.  Yalaka ise kendi gibi sapsız ve omurgasız insanlara- haklı olsun olmasın- her konuda alkışla destek olan kimselere deniliyor.

Demem o ki, bunların goygoyculardan, goygoycuların bunlardan farkı yok. Dalkavuk tarlasında yemlenen canlılar bunlar.

Yine bir secim öncesindeyiz. Çevre goygoyculardan geçilmiyor. Bırakmıyorlar ki halk kendi iradesi ile vicdanlarının, aklının, mantığının sesini sandığa yansıtsın. 

Prof. Dr. Haldun GÜNER, goygoycuları ne güzel anlatmış. Bu bilim adamı diyor ki: 

“Goygoyculuk, her koşulda, her zamanda ve her yerde iktidarın yanında bulunma ve nimetlerinden yararlanma sanatı, daha doğrusu hastalığıdır. Hastalık diyorum, çünkü bu bir meziyet değil ciddi bir hastalıktır. Herediterdir, ancak goygoyculuk geni henüz bulunamamıştır. Her iki cinste de bulunabilir. Babası yada dayısında goygoyculuk saptananlarda goygoyculuk bulunma olasılığı oldukça yüksektir. Şimdi izninizle, bu hastalığın kliniğine biraz girelim.

Goygoyculuk, tüm dünyada ayni yaygınlıkta görülmektedir. Yani coğrafi bir özelliği yoktur. Kentsel veya kırsal bölge goygoyculuğu farklı değildir. Yirmi haneli en küçük köyden en büyük metropollere kadar, üç kişilik işletmelerden, büyük holdinglere kadar, bürokrasinin her kademesinde, ilkokuldan üniversiteye kadar goygoyculuğa her yerde rastlanılmaktadır.

Goygoycu, her zaman baştakinin, yani iktidardakinin yanıbaşında olmaya çalışır. Goygoycu genellikle iş yapmaz, üretimleri minimaldir. Ancak ağzı iyi iş yapar, güzel hikayeler, fıkralar ve espriler bilir. Kedini diğerlerinden daha ilginç kılmak için devamlı yeni esprileri araştırıp bulur, hatta sıklıkla da üretir. En önemli özelliklerinden biri, goygoycu asla rizikoya girmez. Goygoycunun kendisi çok az çalışır yada hiç çalışmaz. İş arkadaşlarının yada altındakilerin yaptıklarını kendine mal etmekte özellikle ustalaşmıştır. Goygoycunun siyasi görüşü genellikle muğlaktır, duruma göre her tarafa yatılır. En önemli şey, goygoycunun bizzat kendi kişisel çıkarlarıdır. Goygoycu için kendi kişisel çıkarları, vatan ve milletin çıkarlarından bile önce gelir. Gerektiğinde kendi üç kuruşluk çıkarı için koca ülke zarar etse, çil çil dolarlar yurt dışına gitse bile, goygoycu bundan zerre kadar üzüntü duymaz. Goygoycu herkese şirin görünmeye çalışır, işle ilgili yada siyasi tartışmalara hiç girmez. Hep bilmez ve anlamaza yatar. Böyle platformlarda kendisi yokmuş gibi davranır. Ancak dinlediklerini, belleğine dikkatlice not eder ve belirli zamanlarda ve platformlarda istediği şekilde değiştirerek, ekleyerek kullanır. Sıklıkla başkalarını kötüleyerek kendinin ne kadar iyi birisi olduğu imajını yaymaya çalışır. Gerektiğinde bu uğurda, baştaki idarecilerin ispiyonu bile olmaktan çekinmez…”

Yerim olsa değerli bilim adamının yazısının tamamını alıntı yapacaktım. Ama yüzde yüz katıldığım görüşlerini http://www.medimagazin.com.tr/authors/haldun-guner/tr-goygoycular-72-9-84.html adresinden okuyabilirler.